PKK’nın yolda pusu kurarak gerçekleştirdiği ilk saldırılar 1984’ün ekim ayındaydı. 2 Ekim 1984’te Şemdinli’nin Yaylapınar köyü yakınlarında, 9 Ekim 1984’te de Hakkari-Çukurca arasındaki yollarda kurulan tuzaklarda; çapraz ateş arasında kalan toplam 11 askerimiz şehit düşmüştü. Biz de soluğu gelişmeleri izlemek üzere o günlerde sıkıyönetim uygulanan Güneydoğu’da almıştık. Anımsıyorum da Hakkari merkezi ve 77 kilometrelik yolu 4 saatte kat ederek ulaşabildiğimiz Çukurca’daki asker-sivil yetkililer şöyle yakınmışlardı:
“Bölgede coğrafi şartlar çok ağır, stabilize yollar geçit vermiyor. Operasyona giden araçlar zorunlu olarak yavaşlayınca da asker tuzağa düşüyor, olaylara intikal de gecikiyor. Tek çözüm asfalt.”
Haklıydılar, keskin virajlı ve bozuk zeminli yollar tuzaklara ve mayın döşemeye çok müsaitti, üstelik askerler zırhlı değil yan tarafı açık araçlarla naklediliyordu. Akan kana çözüm için de bu gibi zaafların bir an önce giderilmesi gerekiyordu. Nitekim Ankara’da bunu görmüş ve bu olaylardan 10 gün sonra gazetelere şu haberler yansımıştı. (19 Ekim 1984, Milliyet)
Güneydoğu’ya “Huzur yolları” yapılıyor... Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 66 günden beri sürdürülmekte olan “Huzur Operasyonu” ile birlikte Karayolları ekipleri de yol çalışmalarını hızlandırdı...
Peki, o yollar tamamen huzurlu, güvenli hale geldi mi? Ya da akan kan durdu mu? Hayır. Çünkü o günden sonra da uzunca bir süre daha terör örgütünce topraklı yollara döşenen mayınlara karşı asfaltsız yol kalmamalı söylemleriyle oyalandık. Hatta 1992-1996 yıllarında Van’da Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı yapan emekli Orgeneral Necati Özgen, mayınla mücadelenin uzun soluklu bir iş olduğunu ve askeri konvoyların geçtiği yolların asfaltlanması gerektiğine dikkat çekerek “Karadeniz Sahil Yolu’nun yapımı mı yoksa Güneydoğu’daki bu yolların asfaltlanması mı önemli? Öncelik sırası nedir?” diye sormuştu.
Şimdi 2015’in eylülündeyiz, 31 yıl sonra nihayet askeri konvoyların geçtiği yollar asfalt, araçlar zırhlı, duyarlı dedektörler, sinyal kesici jammerler var ama hâlâ art arda uzaktan kumandalı bombalar patlıyor, gelen şehit haberleriyle de her gün yüreğimiz yanıyor. Sadece son dört günde patlatılan mayınlarla 30 asker ve polisimizi yitirdik. Nedenlerini istihbaratçılar ve terör uzmanları şöyle yorumluyor:
“Teröristler el yapımı patlayıcılar ya da uyuyan bombalar kullanıyor. Bulunamamasının nedeni de tuzakların çok derine gömülmesi ve üzerlerinin plastik veya tahtalarla kaplanması. TSK’nın elindeki çok gelişmiş dedektörlerin dışındaki standart dedektörlerle 15-20 santimetre derinlikteki patlayıcıların tespiti yapılabiliyor. Teröristler ise tuzaklarını 40-50 santimetre derine gömüyor. Üzeri de plastik ve tahtalarla kaplandığı ve asfaltın altında kaldığı için tespit edilmesi çok zor oluyor.”
Özetle, düne kadar Güneydoğu’daki teröre karşı çözümler arasında sayılan ve umutla beklenen o “asfalt yollar”, bugün ne zaman nerede patlatılacağı belli olmayan uyuyan bombalarla dolu bir “cephaneliğe” dönüşmüş durumda... Nasıl ve ne zaman konuldukları da malum. Artık bu olayların sorumlularının hesap verme zamanı gelmedi mi?..