Suriye’den gelen görüntüler korkunç. Katledilen günahsız çocuklar, göçen evsiz barksız, sübyanlar, dayanılmaz acılar... Binler, on binler, yüz binlerce duran, korkuyla çarpan minik yürek...
Dünya ise ‘kim yaptı’ derdinde. Yedi bini çocuk yüz binin üstünde insan öldü ama; herkes kendi “kırmızı çizgisi”nin peşinde. Kanı durdurmaya yönelik çaba olmadığı gibi, nasıl duracağını bilen de yok. O nedenle de Suriye’den kaçış sürüyor.
BM, Suriye’yi terk eden çocuk sayısının bir milyona ulaştığını açıkladı. Bu çocukların 250 bini ülkemizde. 85 bini sınır illerimizdeki kamplarda, geri kalanı da kayıt dışı. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’ın verilerine göre; kamplardaki çocukların 43 bini öğrenci. 23 bini de 0-1 yaş arası. Tümü okullara ve kreşlere yönlendirilmiş durumda. Kamplarda çocuklar için oyun parkları, spor alanları, internet salonları, psikolojik destek ne ararsanız var. BM özel temsilcisi Angelina Jolie bile görünce öve öve bitirememişti. Biz de haklı olarak gururlanmış, uluslararası destek konusunda umutlanmıştık.
Ama hayal kırıklığına uğradık. Bugün kamplardaki toplam sayı 200 bini aştı. Kayıt dışıyla birlikte bir milyonun üzerinde Suriyeli mülteci var, ancak doğru dürüst tek destek yok. Her gelen sırtımızı sıvazlayıp “İnsan onuruna yakışır kamplar yapmışsınız” deyip gidiyor. AFAD’a kamplar için yapılan harcamayı sordum. İki milyar doları çoktan aşmış. Üstelik bu para sadece yeme-içme, sağlık gideri. Sınır güvenliği ve mültecilerin korunmasına yönelik askeri harcamaların miktarı meçhul. BM ve AB üzerinden gelen para ise topu topu 100 milyon dolar...
Ya katliamlarda kullanılan silahlara ödenen paralar. Acaba hangi ülke kaç milyon dolarlık ticaret yaptı?
Doktora acil yardım hattı
Alo 112 vatandaş, Alo 113 ise doktorlar için “Acil yardım” hattı. Biri hasta - yaralıya sağlık, diğeri şiddete uğrayan doktora hukuk desteği veriyor. 112 yıllardır hizmette, 113 ise son 1,5 yıldır devrede ama, her ikisine yapılan başvurularda da ciddi artış var.
Bir yanda ambulans, doktor bekleyen insanlar, öte yanda “geç kaldın” ya da “ilgilenmedin” diye öldürülen, dövülen sağlık personeli. Tam bir çıkmaz.
İl sağlık müdürlüğü verilerine göre; 2012 yılında İstanbul’da sağlık çalışanlarına yönelik 1031 şiddet olayı yaşandı. 2013’ün ilk yedi ayında ise sayı 1132’ye çıktı. Sağlık çalışanlarının “Birgün şiddete uğrayacağım” endişesi taşıdığını” belirten İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, bunun verilen sağlık hizmetini de etkilediğini söylüyor.
Dokucu,“Herkes sağlık çalışanına saldırının bir hukuki bedeli olacağını bilmeli” diyor.
İşgalci hukuk tanımıyor
Ada sahillerindeki işgali yazdık. Vatandaştan şikâyet maili yağdı. Ama konunun muhatabı İstanbul Valiliği ve Adalar Kaymakamlığı’ndan ses çıkmadı. Şaşırmadım çünkü; “İşgale son verelim” diye defalarca yazı gönderen belediyeye de cevap vermemişler!.. Üstelik işgalciler aleyhine “Mühür fekki suçundan dolayı 9 dosyada hapis cezası kararı çıkması” ve “Devletin polis ve zabıtasına taşla saldırdığı gerekçesiyle yargılanmalarına” rağmen. Bu durumda vatandaş ne yapsın? İşte belediyenin Kaymakamlığa yaptığı 20/08/2013 tarihli son başvurunun son paragrafı:
“Söz konusu yerlerin İstanbul Valiliği ve Adalar Kaymakamlığı’nca tahliye edilip, işgallerin ivedi olarak kaldırılması ve suç işlenmesinin önlenmesi, yıkım işlemlerinin gerçekleştirilmesinde gerekli ekipman, personel ve güvenlik desteğinin verilmesi konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.”