Kalite, çeşitli kurum ve kuruluş yönetimlerinin bir ihtiyacı olarak ortaya çıktı. Kuruluşlar daha verimli ve düzenli çalışmak amacıyla iyi yetişmiş ve deneyimli kalite personeline ihtiyaç duyuyor. Çünkü bugün; çalışanlardan geçmişe oranla daha fazla bilgi ve tecrübe isteniyor.
İşte bu gereklilikten yola çıkan Avrupa Kalite Teşkilatı, 1994 yılında öncelikle kalite uzmanlarının standardize edilmesine yönelik bir program geliştirdi. Hedef, globalleşen dünyamızda personeli Avrupa'nın her yerinde çalışabilecek konuma getirmekti. Şimdi Türk Standartları Enstitüsü de bu programa dahil. Temmuz ayında faaliyete geçen Personel Belgelendirme Müdürlüğü yetkilileri şöyle diyor:
"Öncelikle kalite uzmanları, kalite - sistem, çevre sistemleri, iş sağlığı ve güvenliği yöneticileri, inceleme uzmanları belgelendirilecek. 40 aylık kurstan geçen adaylar ayrıca sınava tabi olacaklar. Ve alacakları belgeyle uluslararası iş yapma olanağına kavuşacaklar. Belge Avrupa'nın 34 ülkesinde geçecek. Bunlar daha sonra diğer mesleklere de yayılacak."
Bunlar güzel. Ama bizim daha doğru meslek standardımız yok. Örneğin, garson, büro işçisi, sekreter, memur (özel ya da resmi) gibi. Kurallar, ücretler her işyerinde patronun kafasına göre değişiyor. Bunları da uluslararası standarda oturtmak için çalışmalar yapıldığını belirten, bir yetkili şöyle devam ediyor:
"Meslek standardizasyonu kapsamında da belgelendirme olacak. 2001 yılının sonuna kadar bunları şekillendirmeyi planlıyoruz."
Yani garson, memur Avrupa standardında mı olacak?
"Hedeflenen o, ancak zor. Bazı standartları ülke şartlarını düşünerek çıkartmak gerekir."
Batman'a dikkat
Batman'da intiharların arkası kesilmiyor. Olayın sosyal boyutu üzerine çeşitli görüşler, yazılar aktarıldı. Çoğunluğu okula gönderilmeyen kız kurbanların oluşturduğu vurgulandı.
Hepsi doğru; intiharların sırrı eğitimsizlikte. Ama bir de isteyip de okuyamayanlar var. İşte yüzlerce öğrenci velisinin altına imza koyup hükümete, Milli Eğitim Bakanı'na, Batman Valisi'ne gönderdiği şikayet dilekçesi:
"Binin üzerinde öğretmene ihtiyacı olan ve batıdan ataması yapılanlardan birçok öğretmenin gelmediği Batman'da son bir yılda 150'ye yakın öğretmen ve idareci hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan değişik bölgelere sürüldü.
Rotasyon çerçevesinde gönderilen 5 öğretmenden ancak biri Batman'a geliyor. Okullar, öğretmensiz, müdürsüz. Bundan dolayı kapanma tehlikesiyle karşı karşıya."
Bir satır arası yapmakta yarar var. Malumunuz Batman hassas bir bölge. Zor günler geçirdi. Özellikle yasa dışı terör örgütü
Hizbullah'ın eylemleri çok can yaktı. Polis hala birçok Hizbullah militanının peşinde. Ve henüz aydınlatılamayan yüzlerce faili meçhul olay mevcut.
Eğer görevden alınmalar, yapılan soruşturmalar eğitim ordusunun içine sızan Hizbullah'a yönelik ise bunun açıklanması gerekir. Çünkü çözüm, okulları öğretmensiz bırakmak değil, Atatürkçü, laik kadroları göreve getirmek. Veliler, askerin bunu yaptığını da örnek göstererek, şöyle diyor:
"Batman Jandarma Bölge Komutanlığı neredeyse 365 günün tamamında okulları onarıyor, okul ve öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Aile, öğrenci, öğretmenle dayanışma içinde."
Cennete hançer
Datça'yı bir yazdık, bin ah işittik. Termik santralların kükürt tehlikesi yetmiyormuş gibi bir de çimento santralı çıktı. Hem de dağın eteğine, yeşilliklerin göbeğine. Okurumuz
Ayşegül Özkan'ın imdat çığlıklarını aktaralım:
"Yapılaşmaya sınır getirildiği, doğal ve tarihi alanların korunduğu biliniyor. Fakat son yıllarda bozuk olan yolun yapılmaya başlanmasıyla rant bölgesi olarak görülüyor. Kaldırımların kenarına çiçek dikerek çevreci olduğunu savunan belediye maalesef çimento santralı yapılmasına izin verdi. Dağın eteklerindeki tesisten çıkacak toz nedeniyle Datça büyük tehdit altında."
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr