İskandinav takımlarından almamız gereken çok önemli dersler var. Fiziğe dayalı, kolektif bütünlüğü maç boyu devam ettiren, taktik disiplinden bir an bile kopmayan oyun yapıları var. Norveç şampiyonu Bodo'nun kadro değeri yaklaşık 47 milyon Euro değerinde. Buna karşılık Beşiktaş'ın ise 140 milyon Euro.
Aradaki fark 100 milyon Euroya yakın. Ancak sahada sergilenen oyun ters orantılı. Oyunun 3'te 2'lik bölümünü domine eden taraf Norveç temsilcisiydi. Önde baskıyı o kadar başarılı uyguladılar ki, temsilcimiz ilk 30 dakikalık bölüm dışında kendi yarı sahasından çıkmakta oldukça zorlandı. Savunmamızdan dönen topları hep kaptılar. Bu da kalemize tehlike olarak döndü.
İlk yarım saatte Serdar Topraktepe'nin planı tıkır tıkır işledi. Ayağa paslarla rakibi kalemizden uzak tuttuk. Masuaku'nun yerine sol bekte görev yapan Bahtiyar'ın asistinde 'gizli forvet' Gedson'la öne geçtik. Savunma arkasına koşuyu Lyon deplasmanında da yapmıştı ve Beşiktaş'a zaferi getirmişti. Etkili çıktığımız kontrada Rafa Silva ile ikinci golü bulabilsek maçın hikayesi
Beşiktaş kulübü belki de tarihinin en çalkantılı ve kaotik dönemini yaşıyor. 5 maçtır galibiyete hasret kalan bir takım. Şampiyonluk yarışına geçen yıl olduğu gibi erkenden havlu attı. Başkan Hasan Arat'ın istifası sonrası direksiyona geçen Hüseyin Yücel 'güvenoyu' için kongre kararı aldı. Van Bronckhorst yüklü tazminatla gönderilip, 'nöbetçi' teknik direktör Serdar Topraktepe'ye takım emanet edildi. Oyuncuların alacakları gecikmeli olarak hesaplarına yattı. Taraftar oynanan futbol ve alınan sonuçlar nedeniyle isyan edecek noktaya geldi. Camia adeta tabiri caizse 'depresyon'a girdi. Üstelik Paulista ve Uduokhai gibi savunma göbeği tandemi de sakatlıkları nedeniyle forma giyemedi.
Fenerbahçe ise aldığı seri galibiyetler ve lider Galatasaray'ın geçen hafta Eyüpspor karşısında hesapta olmayan puan kaybı sonrası moralli ve öz güvenli olarak Dolmabahçe'ye geldi. Kadro kalitesi ve derinliği ile derbinin ağır favorisiydi.
Bu koşullardaki derbiye Fenerbahçe beklendiği gibi baskılı başladı. Dzeko'nun bireysel becerileriyle pozisyonlara
Beşiktaş icraata gelen son iki yönetimin yaptığı fahiş hataların bedelini çok ağır ödüyor. Büyük bir kaos var. 121 yıllık çınar kapkaranlık bir tünele girdi. Kulüp değirmen gibi futbolcu ve teknik direktör öğütüyor. Futbol aklı, kadro mühendisliği çok kötü. Transferlerin neredeyse yüzde 80'i tutmuyor. Çöpe giden milyonlarca Eurolar ve çığ gibi büyüyen borç...
Ahmet Nur Çebi'nin bıraktığı enkazı devralan Hasan Arat verdiği bunca vaatlerin ardından görevi bırakarak taraftarları hayal kırıklığını uğrattı. İş başı yaptığında "Beşiktaş kasım ayında şampiyonluğa havlu atmaz" diyen Arat'ın döneminde de takım yine dramatik bir biçimde zirve yarışından koptu. Beşiktaş'ı izlemek artık siyah-beyazlı taraftarlara işkence geliyor. Yönetimsel problemler o kadar büyük ve derin ki saha içine de sirayet ediyor.
Karşılıklı suçlamalar gırla. Komisyon iddiaları mide bulandırıcı... Futbolculara 20-25 gün ödeme yapılmamış. Van Bronckhorst oyunculara milli arada tam 6 gün izin vermiş.
Hasan Arat istifa etti,
Beşiktaş kapkara bir tünele girdi. Siyah-beyazlı kulübün literatüründe artık kasım ayının karşılığı hüzün... 'Fetret' döneminden, 'gerileme' dönemine geçildi. Dejavu yaşanıyor. Hikayenin kahramanları farklı olsa da yaşanan rezaletler aynı. Koskoca kulübü ne hale getirdiniz. Emeği geçenlere helal olsun!
Taraftarlar için Beşiktaş'ı izlemek işkence halini aldı. Tahammül etmek gerçekten zor. Takım ne savunma yapabiliyor, ne de hücum. İçler acısı bir durumda. İzah etmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Semih, Svensson, Rafa Silva ve Gedson dışında sahaya karakter koyan oyuncu yok. Oyuncuların ekseriyetinde vurdumduymazlık ve gamsızlık müşahade ediliyor. Çoğu 'maç bitse de gitsek' havasında.
Hele ki Masauku. İnsan hayrete düşüyor... Bu adam nasıl yıllarca Premier Lig'de forma giymiş? Savunması bu kadar kötü bir oyuncu görmedim. Kanadı yol geçen hanına dönüyor. Rakiplerini devamlı içeriye buyur ediyor. Haftalardır takımına gol yedirmekten usanmadı. Maccabi karşısında ilk golde o kadar rahat çalım yedi ki
Elde var hüzün... Sezona Süper Kupa zaferiyle bembeyaz sayfa açarak başlayan Beşiktaş, aralık ayı girmeden yine Süper Lig yarışına havlu attı, siyahlara büründü. Tünelin ucu karanlık. Futbol aklı yok, kadro mühendisliği kötü. Nereden tutsan elinde kalıyor.
Büyük bir camia bu kadar kırılgan olmamalı. Yenilgilere, kötü gidişata isyan eden bir oyuncu bile yok. Dolmabahçe kalesi çoktan yıkıldı. Anadolu kulüpleri dahi rahatlıkla İstanbul'da kazanmaya başladı. Geçiş oyununu etkili oynayan her takım, Beşiktaş'tan çok rahat puan alır. Milli aradan sonra takımlarının sahaya karakter koymasını bekleyen siyah-beyazlı taraftarlar bir kez daha büyük hayal kırıklığı yaşadı. Süper Lig'de tam 1 aydır kazanamayan Kartal, Göztepe karşısında nakavt oldu.
Van Bronckhorst'la olmadı, olmayacak da... Israr etmek zaman ve prestij kaybı. Haftalardır oyun ve fizik-kondisyon olarak geriye giden, hatta dibe vuran bir takım var. Beşiktaş kontratak takımı değil Gio. AZ Alkmaar veya Twente ile karıştırma. Sana iyi anlatamamışlar galiba, burası büyük bir camia. Beşiktaş
Süper Lig'de milli aranın ardından yarın 13. haftanın perdesi açılacak. Geride kalan 12 haftada neredeyse tüm Süper Lig kulüpleri, VAR'ın (Video Yardımcı Hakem) performansının yetersizliği kanısında fikir birliğine vardı. Merkez Hakem Kurulu'na olan güven iyice sarsıldı. Maçlardan sonra mikrofon uzatılan yöneticilerin ekserisi, hakem triosunun yanı sıra VAR'a ateş püskürüyor.
Hakemler kararlarda standardı bir türlü yakalayamıyor. İki ayrı maçta benzer pozisyonlarda farklı kararlar verilince, kulüpler çileden çıkıyor, haklı olarak tepki gösteriyor. Elinde net kanıt olmadan maçı yöneten hakem, VAR'a davet ediliyor. VAR protokolü çoğu kez çiğneniyor. Herkesin gördüğü bariz penaltı pozisyonlarında hakeme herhangi bir VAR uyarısı gelmiyor, kulüpler zulme uğruyor.
Özellikle Beşiktaş ve Fenerbahçe yabancı VAR getirilmesi için TFF'ye talepte bulundu. Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği, Süper Lig'de yabancı hakemin boy göstermesine kesinlikle karşı. Ancak VAR'dan canı yanan, haksızlığa
Yoğun maç trafiğine giren Beşiktaş Süper Lig'de 3 haftada alabora oldu. Galatasaray ve Kasımpaşa'ya mağlup olan Kartal, Başakşehir'e deplasmanda diş geçiremedi. 3 maçta kaybedilen tam 8 puanın faturası ağır oldu. Şu an konuşmak için erken olsa da siyah-beyazlı takım henüz Kasım ayında şampiyonluk yarışına büyük oranda havlu attı.
Zira yoluna doludizgin devam eden ve geçen sezon 102 puanla şampiyonluk ipini göğüsleyen lider Galatasaray'ın uzun maratonda 11 puan kaybetmesi pek olası görülmüyor. Fenerbahçe her ne kadar UEFA Avrupa Ligi'nde tökezlese de Mourinho yönetiminde Süper Lig'de son haftalarda ivme yakaladı. Beşiktaş ezeli rakipleri Galatasaray'ın 10, Fenerbahçe'nin ise 5 puan gerisinde kaldı. Yani zirveden tam 15 puan uzak.
Bu sıkıntılı duruma gelinmesinde tabii ki en önemli faktör kadronun darlığı, yedek kulübesinin kalitesinin ezeli rakiplere nazaran düşük olması. Rashica dışında bu takımın ilk 11'inin orjinal kanat oyuncusu yok. Muçi ve Mario mecburen kanatta görev alıyor. Bu bölgede ofansif açıdan üretim neredeyse
Hafta içinde ülkemizi Avrupa'da temsil eden iki takım Başakşehir ile Beşiktaş'ın Süper Lig'deki mücadelesinde seyir zevki dibe vurdu. Tatsız tuzsuz, temposuz ve pozisyon açısından son derece kısır bir oyun ortaya çıktı. İki takım da futbolseverlere özür borçlu. Kışa 'merhaba' dediğimiz soğuk gecede izleyenleri kelimenin tam anlamıyla uyuttular.
Beşiktaş haftalardır kötü oynuyor. 'Fetret' devrinden 'gerileme' dönemine geçti. 2-1 kazanılan Malmö maçı da buna dahil. UEFA Avrupa Ligi sınavında yalnızca mücadele anlamında iyiydi siyah-beyazlılar. Rafa Silva dışında problem çözecek, Portekizli yıldızın yükünü hafifletebilecek yardımcı oyuncu yok. Topa sahip olmak, oyunu kontrol altında tutmak bir şey ifade etmiyor. İlk yarıda Svensson'un pasında Rafa'nın şık şutu dışında tribünleri heyecanlandıracak tek bir organize atak yok.
"Maç cuma gününe kadar oynansa Beşiktaş gol bulamaz" diyebileceğimiz bir maç türüydü. Üçüncü bölgede devamlı top çevir, lakin sonuç sıfır! Ceza sahası içinde