Maçtan bir gün önce gösterilen muhteşem reklam filmi dün daha da anlam kazandı. Çünkü tüm Türkiye, Efes’i ne kadar çok sevdiğini bir kez daha anladı. Koraç Kupası’nı ülkemize getirerek basketbolumuza çağ atlatan, final-four’lara kalarak göğsümüzü kabartan lacivert-beyazlılar, sıkıntılı günler geçiren basketbolumuza muhteşem bir gece yaşatarak, adeta hayat damarlarını açtı.
Rakip, kaybetmesi durumunda ilk 2 şansını zora atacak bütçe şampiyonu CSKA Moskova’ydı. Kaun-Krstic ikilisi, ‘kol-bacak ve beyin’den oluşan Teodosic önderliğinde maça fırtına gibi girip daha ilk periyotta 12 farkı yakaladı. Bunda Teodosic’i, Farmar ile durduramamanın, Savanovic-Krstic eşleşmesinde yenilen taraf olmanın rolü vardı. İkinci çeyrekte, belki hücumda istediği tempoyu bulamamıştı temsilcimiz ama savunmada dişini göstermeye başlamıştı. Bir tek sorun yine Teodosic’ti. Sırp oyuncu takımının 2. çeyrekte bulduğu 12 sayının 10’una imza attı.
Ama Efes daha bitti dememişti, bunun ikinci yarısı da vardı. İşte o ikinci yarıda, özellikle de son çeyrekte Efes efsanesi sahne aldı. Adeta takımlarının anahtarını yabancılara teslim eden ve Avrupa’da bizi kahreden takımlara selam olsun; Efes’in müthiş dönüşünde
Bir takımı sabote etmek isteyen birisi ancak bunu yapardı. Takım senin hastalığında ritmini bulmuş, Kaya’yı ilk 5’e monte edip savunmayı sertleştirmiş, Ömer’e önemli görevler vermiş, Barış’a bir rol biçilmişti. Bu düzen Türkiye Kupası’nı da sarı-lacivertli kulübe getirdi. Çok şükür, hastalıktan döndün... Döndün de, takım da eskiye döndü.
Barcelona gibi hücum potansiyeli maksimumda olan bir takıma karşı, Kaya’yı kenarda oturtarak başlıyorsun, Avrupa’nın en iyi 4 numaralarından birisi olan Lorbek’i, Andersen ile savunmaya çalışıp, art arda sayılar yiyorsun. Yetmiyor, Navarro’nun tek ilacı olan Ömer Onan’ı uzun süre kenarda tutuyorsun, art arda üçlükleri yiyorsun ama kenardan benim gibi izliyorsun! Önce Ömer, ardından Kaya’yı, rakip istediği farkı yakaladıktan sonra oyuna alıp, medet umuyorsun! Kusura bakma Simone Pianigiani ama hayal kuruyorsun!
Yetmiyor, tam unuttu dediğimiz anda yeniden 4 kısayla sahaya çıkıyorsun, ribauntlarda iyice ezilip, boyalı alanı yine yol geçen hanına çeviriyorsun ve devre sonunda tarihin belki de en farklı yenilgisi ile soyunma odasına gidiyorsun.
İkinci yarıda tribünleri kahrediyorsun. Fenerbahçe Ülker’e Euroleague’deki en farklı yenilgisini
HAFTANIN?TAKIMI
G.SARAY?M.PARK
Hafta içi Avrupa’da büyük bir moral bozukluğu yaşasa da, çok önemli 5 oyuncusundan yoksun çıktığı maçta Anadolu Efes’i mükemmel bir oyunla devirmeyi başardı.
HAFTANIN?KARMASI
CARLOS?ARROYO (GALATASARAY?M.PARK)
Efes karşısında tam 37 dakika sahada kaldı, en kritik anlarda sahne aldı. 15 sayı, 5 asist, 2 ribaunt ve 2 top çalmayla galibiyette önemli rol oynadı.
CAN?MAXIM?MUTAF (PINAR?KARŞIYAKA)
Türk Telekom deplasmanında oyuna benchten geldi. 15 sayı, 7 ribaunt, 2 asistle oynarken, savunmaya da dinanizm katarak rahat galibiyeti getirdi.
Sakatlık, hastalık, diskalifiye edilen, yasaklı madde kullanan derken; Galatasaray’ın dev maça çıkarken, kağıt üzerindeki tek forveti, takıma son katılan isim Markoishvili’ydi. Ama dedik ya, bu sadece kağıt üzerineydi. Markoishvili’nin 5. dakikada 3 faule ulaşmasıyla forvetsiz kaldı diye düşündüğümüz Galatasaray’da bu görev 2.06’lık Macvan’a verildi.
Galatasaray üç uzunla sahadaydı ve bu düzen bir iki dakika içinde, ribauntlardaki ezici bir üstünlükle birlikte 10-0’lık seriyi getirdi. Macvan, ya risk edildiğinde dışarıdan cezayı kesti, ya da kendisinden 15-20 santim kısa savunmacılarını da sırtına alıp, potaya kadar gitti. Zaman zaman alan savunmasına dönerek rakibin hızını kesmeye çalışan Efes, her defasında da Arroyo’nun ustalığına karşı teslim bayrağını çekti. İşte o anda, maç öncesi çoğu kişinin şans tanımadığı Galatasaray, galip gelebileceğini gösterdi, hem oyuncular inandı, hem de tribünler oyunun içine girdi.
3 uzun çok riskli bir seçimdi belki ama savunmada önlemini almıştı Ataman. Geçtiğimiz sezon Beşiktaş’ın başındayken Oktay Mahmuti’li Galatasaray’a karşı yaptığı değişmeli adam savunmasını bu kez Galatasaray’ın başında, yine Oktay Mahmuti’nin Efes‘ine karşı
Türkiye Kupası’nda topu paylaşan, iyi savunma yapan, sabırlı oynayan Fenerbahçe Ülker, İstanbul’a dönüşünde yine eski görüntüsüne bürünmüştü adeta. İlk çeyrekte Bogdanovic 13 sayı atarak takımının maçı üstün götürmesini sağlasa da, boyalı alanın bir türlü devreye sokulamaması, özellikle dış adam savunmasının aksaması, kontrolü rakibe bıraktı.
Vidmar’ın boyalı alanda devleşmesi, Bogdanovic rüzgârının kesilmesi ve Beşiktaş’ın üç sayı çizgisinin gerisinden müthiş bir yüzde bulması, üstünlüğü konuk takıma bıraktı. Beşiktaş’ın devre sonunda ribauntlarda 18-9 üstünlük yakalamasının da bu değişiklikte etkisi vardı. Tabii ki uzun süredir sakat olan Tutku Açık’ın önemi de bu dakikalarda iyice ortaya çıkmıştı. Tecrübeli oyuncu oyuna girer girmez yaptığı asistlerle rakip savunmayı dağıtan ve arkadaşlarına pozisyon hazırlayan isim olmayı başardı.
İkinci yarının başında da Beşiktaş üstünlüğü sürüyordu ama Beşiktaş buna müthiş üç sayı yüzdesiyle ulaşıyordu. Bu üç sayı bombardımanı, siyah-beyazlılar’a biraz fazla güven vermiş olacak ki, maçın sonuna kadar boyalı alanı unutan konuk takım, sadece üçlük denedi. Ewing, Jerrells derken Cevher de art arda üçlükleri soktuğunda Fenerbahçe’de
Anadolu Efes muhteşem bir galibiyet aldı. Ligin yenilgisiz takımı Real Madrid karşısında, muhtemelen görevleri, İspanyollar’ı ezdirmemek olan 3 hakemin olduğu maçta...
Mükemmel başladı temsilcimiz karşılaşmaya. Boyalı alanda Semih, dışarıda Lucas ile hemen ağırlığını koydu ilk dakikalarda. İlk 6 hücumda sayı bulup, tribünlerin de havaya sokulmasında, Shipp’in de çok önemli katkısı vardı, maçın başında.
Semih öyle bir ezdi ki, önce Begic, ardından da Slaughter’ı, ikisini de düzenden çıkardı. Kenardan gelen Barac ile Vujacic de mükemmel oyunlarıyla eksiksiz katkı yapınca tıkır tıkır işleyen takıma, fark 14’e kadar çıktı daha ikinci periyotta...
Real’e bedava sayılar!
Ribauntlardaki üstünlük, hücumdaki tempo, savunmadaki gayret, tribündeki coşku, Efes’in geçmişteki zaferlerini bize hatırlatıyor, ‘Efes Pilsen’ günlerinin geri geldiğini müjdeliyordu.
Önce tebrik; centilmenlikleri için... Maçı kaybetmesine rağmen, seromoniye çıkarak, son yıllardaki ‘çirkin’ geleneği bitiren Galatasaray’a, onları saha içinde karşılayan ve kucaklaşan, rakip takım antrenörü aleyhine yapılan tezahüratları susturmak için tribüne giden Ömer ve Oğuz başta olmak üzere Fenerbahçe oyuncularına...
Gelelim küçük ayrıntılarla galibi belirlenen karşılaşmaya. Galatasaray Ersin, Fenerbahçe ise Oğuz’un basketleriyle başlamıştı maça. Kenardan gelen Andersen, Fenerbahçe adına düzeni bozan ve art arda basketler bularak, takımını öne geçiren isim olurken, Ersin’in de hızını kesince takımını öne taşıdı. Tabii ki bunda gittikçe dışarıya kaçan Galatasaray’ın ilk çeyrekteki 9’da 1 üç sayı isabetinin de katkısı vardı.
2. yarıda Ergin Ataman’ın ilk iki maçta şikayet ettiği kenar, Ndong-Engin ve Markoishvili ile devredeydi. Özellikle Ndong’un boyalı alanı hem savunma hem de hücumda çok iyi kullanması, Andersen’in de iki faul alarak kenara oturması, ivmeyi Galatasaray’a çevirdi. Fenerbahçe Andersen çıktıktan sonra aynı katkıyı İlkan’dan almak istedi ama, genç oyuncu uygun pozisyonlarda bile potaya bakmayınca yine kenara gitti.
Hem ilk yarıda, hem ikinci yarıda
Fenerbahçe Ülker’de sezon başından bu yana eleştiri konusu olan yanlışlar bir kenara bırakılınca işler nasıl da değişti. Türk oyuncuların takımdaki rolünün artması, Karşıyaka maçının ardından dün de savunmaya müthiş bir direnç getirdi. Beşiktaş, ilk periyotta Cevher’i kullanarak, skoru önde götürse de, dış şutlar girmeyince, kontrol hemen sarı-lacivertliler’in eline geçti. Zaten Beşiktaş’ın maçı önde götürdüğü ilk çeyrekte sadece 4 tane iki sayılık basket bulması, aslında işlerin çok da iyi gitmediğini gösterdi.
Maça iki Türk uzunla başlayan Fenerbahçe Ülker ise boyalı alan savunmasını oturtsa da, oyun kurmakta yine sıkıntı yaşıyor, hücumda aksıyordu. Kenardan gelen Barış, bu soruna ilaç oldu. İlk çeyrekte 4 asisti bulunan takımına kısa sürede 4 asistlik katkı yaptı, mükemmel oynadı. Andersen de hücumda devleşti. Tabii ki bunda Andersen’in 4, Batiste’in 5 numarada kullanılmasının da rolü büyüktü!
Kötü gidişin tedirginliğini üzerinden atan Fenerbahçe, hücumda rahatladıkça, savunmasını da sertleştirdi, iki uzunla sahada kalıp, ribauntları topladı ve ikinci çeyreği 25-9’luk seriyle tamamlayarak, adeta maçı da kopardı!
Maçın başında Beşiktaş adına iyi bir görüntü veren