Yıldızlar savaşı

20 Ekim 2009

715 F.Bahçe Ülker-Barcelona Üst
Fenerbahçe, Mirsad’ın yokluğunda 4 numara pozisyonda sıkıntı çekiyor. Her ne kadar bu boşluğu Rasim ile kapatma düşünceleri olsa da, hareketli ve güçlü powerf orvetlere sahip olan Barcelona, bu alanda ağırlığını hissettirir. Ancak kısalar bazında iki takımın da çok önemli silahları var. Fenerbahçe Solomon, Greer ve Giricek ile, Barça ile Navarro, Rubio gibi yeteneklerle sok skor bulacaktır.

712 Fenerbahçe-Mersin Bşb. 2
Bayanlarda Cumhurbaşkanlığı Kupası mücadelesinde geçtiğimiz sezon final oynayan iki takım karşılaşacak. Henüz ciddi bir hazırlık dönemi geçiremeyen iki ekibin mücadelesinde büyük farklar olacağını sanmıyorum. Fenerbahçe favori olsa da, Mersin karşısında 16 sayılık farka ulaşmaları zor. Tercihim Mersin’den yana.

722 Lietuvos R.-Efes Pilsen 2

Yazının Devamı

Kader anları!

16 Ekim 2009

Sezonun henüz başında oynanan mücadelede ilk gözümüze çarpan iki takımın da henüz hazır olmadığı gerçeğiydi. Kadrolara yapılan az ama ‘kritik’ takviyeler, yeni düzenler oluşmasını sağlarken, özellikle Fenerbahçe cephesinde yeniden rollerin belirlenmesinin biraz zaman alacağı da gözler önüne serildi. O kadar çok yıldız var ki Fenerbahçe’de, en kritik dakikaları hangisinin oynayacağını sanırım hâlâ kendileri de öğrenemedi. Takımın en keskin şutörü Giricek’in el yakan topları, benchten izlemesi, 4. periyotta takımının attığı 18 sayının 11’inde imzası bulunan Greer yerine Solomon’un uzatmada ‘maçı ben bitiririm’ demesi, kadro kurulduğunda herkesin aklına gelen soru işaretlerinin sahada sergilenişiydi.
Aslında çok da heyecan vermeyen mücadelede rakibin pota altındaki zaafiyetini ilk yarıda çok iyi kullanan bir Fenerbahçe vardı. Özellikle Semih 10 sayı, 9 ribaunt ile boyalı alanı karartmıştı. Ancak ilk devre 16 dakika sahada kalınca, ikinci yarı sadece 8 dakika oynadı, çünkü süresini tamamlamıştı! Anlayacağınız Fenerbahçe, yine rotasyon kurbanı!

Maçın yıldızı Rakocevic
Efes de hazır değil lige, çok bariz ortadaydı. Ancak Ergin Ataman, zaman zaman çok riskli kararlar verse de, oyunun

Yazının Devamı

Bayram yapacaktık!

21 Eylül 2009

Oysa Polonya’ya ne hayallerle gelmiştik... Son maçımız bittiğinde madalyaları boynumuza takacak, Türkiye olarak çifte bayram yapacak, ülkemizde düzenlenecek 2010 Dünya Şampiyonası’na büyük bir özgüven, tamamen rahatlamış beyinler ve yine madalya umuduyla çıkacaktık.
Ama olmadı işte...
Slovenya maçında sarsılan, Yunanistan yenilgisiyle darmadağın olan ekibimiz, Fransa’dan sonra Rusya karşısında da varlık gösteremedi, 23 sayılık yenilgiyle, şampiyonayı 8. olarak bitirdi.
Yani toplasan 4-5 tane, gerçekten kaliteli takımın bulunduğu Polonya’da maçlara fırtına gibi başlayan, iki finalistin de aralarında bulunduğu ilk 5 maçını kazanan takım, bir anda sahadan silindi. Dünkü maçta akılda kalanlar, rakibin inanılmaz üçlük yüzdesi, bunu göre göre bizim onlara şut idmanı yaptırırmışcasına ortaya koyduğumuz savunma ve Türkiye maça 9-0 ile başladığında 3. dakikada mola alan rakip coach Blatt’ti... Mola neden aklımda kaldı diye düşünenlere şöyle bir açıklama yapayım; bizim ‘tecrübeli’ coachumuz Tanjevic, bir gün önce Fransa karşısında 19 sayılık fark erirken neden mola almadığı sorusuna, “Yapacak bir şeyimiz yoktu” yanıtını vermişti!
Rusya ise o molayla bizim hızını kesti ve 4 dakika

Yazının Devamı

Fişi çekince...

20 Eylül 2009

Yunanistan karşısında bir gün önce alınan trajedik yenilginin etkileri, dün fazlasıyla hissedildi. Öyle ki, oyuncularımızın yüzündeki ifade, sanki beşincilik, yani ‘prestij’ şansını devam ettireceğimiz maça değil de, aynı gün içinde yapılan üçüncü idmana çıkar gibiydi.
Bu umursamazlık ve ‘artık ne olursa olsun’ havası, ilk dakikalarda rakip potaya, şampiyona boyunca yakalayamadığımız yüzdeyle üçlük atmamızın ve 19 sayılık farkı yakalamamızın belki de nedenlerinden biri olsa da, rüzgar tersine esmeye başladığı anda sonumuzu hazırladı.
Evet bir gün önce yıkılan hayaller, madalyaya gideceğimize inanmışken kabusa dönen gerçekler herkesi çok yıprattı, ama böyle de olmamalıydı. Sonuçta Avrupa Şampiyonası’nda beşinci olmak ve kazanabildiğin kadar maç kazanmak da anlamlı, ama buna önce coach inanmalıydı.
İlk yarıda farkın lehimize açılmasının nedenlerinden birisi olan savunmasını, ikinci çeyreğin sonlarında çözen ve ikinci yarıya girildiğinde bu düzene karşı çok kolay ve uygun şut pozisyonları üreten Fransa’ya karşı, aynı savunmada ısrar etmek, büyük bir hataydı. Hele 19 sayılık fark göz göre göre erirken sadece kenardan izlemek ve ilk mola işaretini masaya 32. dakikada göstermek

Yazının Devamı

Atmadan olmuyor

19 Eylül 2009

Bu kadar üst düzey mücadele eden, bu kadar birlik içinde didinen bir takımın neden istediği başarıya ulaşamadığını iyice irdelemeliyiz

Son saniye şutlarının kaderimizi belirlediği Polonya’daki en kritik maçta, şans yüzümüze gülmedi.
Oysa Yunanistan’ın tam dişimize göre olduğu, daha ilk yarıda belliydi. Ribauntlarda 25-11 ile ezildiğimiz, bir serbest atış bile kullanmadığımız ama rakibi 14 kez çizgiye yolladığımız ilk 20 dakikayı sadece 3 sayı geride bitirmek önemliydi aslında... Faul sayılarındaki dengesizlikte ise bizim ürkek hücumlarımızın, hiç penetre etmememizin de etkisi vardı ama hakemlerin çalmadığı düdüklere de lanet ettik adeta. Patron kimdense, yine onun borusu öttü Polonya’da!
Savunmamız iyiydi ama atmak da lazım basketbolda. İlk yarıda Ömer Onan, ikinci yarıda Kerem ve son bölümde Hidayet skorda etkili olsa da, 2 oyuncumuzun aynı anda rakibi tehdit ettiği dakikalara şahit olamadık, 40 dakikayı yine 70 sayıyı bulamadan tamamladık. 6 maçtır sırtımızı dayadığımız Ersan’ın da bir yerde duracağını maalesef çok kötü zamanda anladık.
Her şeye rağmen uzatmada 7 sayı geriye düştüğümüzde bile pes etmeyip, peş peşe çaldığımız toplarla maçı kazanma noktasına geldik. Ancak

Yazının Devamı

Telafisi var

17 Eylül 2009

İspanya ve Sırbistan maçlarında rakiplerin sokamadığı şutların eninde sonunda canımızı yakacağı belliydi. Neyse ki bu, sadece sıralamayı belirleyecek maçta oldu

İspanya ve Sırbistan maçlarında rakiplerin sokamadığı şutların eninde sonunda canımızı yakacağı belliydi. Neyse ki bu, gruptan çıkma yolunda önemi olmayan, sadece sıralamayı ve bir üst turdaki rakibi belirleyecek maçta oldu. Aslında turnuva tecrübesi nedeniyle Yunanistan’dan kendimizi kurtarmak, grubu 6’da 6 ile tamamlamak, yarı finale yükselmemiz durumunda İspanya-Fransa maçının galibiyle oynamak zorunda kalmamak adına bu maçı galip bitirmek önemliydi.
Maça Ender ve Sinan ile başlayan millilerimiz, pota altını bir türlü besleyemeyince iş yine Ersan’ın ellerine kaldı. İlk çeyrekte 12 sayı atan yıldız oyuncu takımı maçta tutmaya çalışsa da, kendisine hiç yardım eden çıkmayınca, Slovenya öne fırladı, 19 sayılık farkı yakaladı. Demek ki, Ömer Aşık’ı pota altında verimli kullanmak için mutlaka Kerem Tunçeri ile oynadığı dakikaları artırmalı.

Savunma sonuç verdi
İkinci çeyreğin ortalarında yapılan tam saha baskılı alan savunmasının sonuç vermesi sonraki maçlar için önemliydi. Daha önce alan savunması denediği maçlarda rakibe

Yazının Devamı

Savaşı kazandık

15 Eylül 2009

İki takımın da savunmaya daha çok konsantre olacağı gün gibi ortada olan bir maçtı. Sırplar’ın maça en skorer isimleri Krstic ile değil de 2.17’lik Perovic ile başlamalarının altında yatan neden de Ömer Aşık’ı durdurma çabasıydı.
İki takım da pota altını kapatmayı ilk hedef olarak seçince, iş dışarıdan atılacak ekstra basketlere kaldı. Sahaya sakat sakat çıkan Hidayet’in 6’da 0 ile şut attığı ilk yarıda, bu yükü de, savunmada ve ribuntlarda mükemmel işler yapan Ersan taşıdı.
Kenardan gelen isimlerden Semih’le Sinan’ın müthiş katkısı, bir gün önce beli tutulan Ender’in Sırbistan’ın farkı artırabileceği ve tempo kazanacağı bir pozisyonda kendisini yerlere atarak adeta savaşması, ilk yarıyı önde bitirmemizi sağladı.
İkinci yarıda ise savunmaların dozu iyice arttı ve ortaya birisinin çıkıp dengeleri bozması lazımdı. O görevi Kerem Tunçeri aldı. Her takım guardı kadar konuşurmuş ya, sağolsun Ivkovic elindeki yarım guardı Teodosic’i kenarda tutma yoluna giderken Kerem Tunçeri hem uzunları, hem de Ersan’ı beslemeye devam etti. Son çeyrekte doğru dürüst sayı bile atılmadı. 5 dakikalık uzatmada ise fauller dışında bizim tek basketimiz vardı, Sırbistan ise sayı atamadı.
Sonuçta 12 Dev

Yazının Devamı

Kelimeler yetmiyor

13 Eylül 2009

Ben diyeyim destan, siz deyin zafer... İnanın şu anları yaşamak dünyalara bedel. Bitime 6 saniye kala ve 1 sayı gerideyken kullandığı hücumu, sahadaki en kısası Llull ile smaç yaparak tamamlamak isteyecek kadar kendilerini beğenmiş İspanyollar’a verilen dersi anlatmaya ne söylenenler yeter, ne de kelimeler...
İlk turda nispeten daha kolay 3 takımla oynadıktan sonra çıktığımız İspanya maçı her şeyi çok net gösterecekti. Rakibin kadrosunda yok yok, hepsi birbirinden değerli, ayrıca galibiyete bizden çok daha fazla ihtiyaçları olduğu da bir gerçekti. Ancak 12 Dev Adam’ın inancı her şeyin üstesinden geldi.
İspanyollar’ın düzenini bozmak için onları yavaşlatmak, Ersan’ı ise sürekli kendisini tutacak oyuncuya eşleşme sorunu yaşatacak şekilde kullanmak çok akıllıcaydı. Tanjevic’i bu tercihlerinden ve yerinde aldığı molalardan ötürü kutlamalı. Hatta iyi oynayan takımı bozma alışkanlığını ve çılgın rotasyonunu bir kenara bıraktığı için de ayakta alkışlamalı! Baksanıza istatistiklere, Ersan 35 dakika, Hido 29 dakika süre aldı; Ömer Aşık ilk yarının, Semih ise ikinci yarının neredeyse tamamında sahadaydı.

Gasol’u tuttuk
Maçın başında Ömer Aşık, Gortat’tan sonra diğer bir NBA’li, hem de bu

Yazının Devamı