Ne yalan söyleyeyim, bu kadarını beklemiyordum. Euroleague’de olsun, İtalya’da olsun, karşısına kim çıkarsa çıksın herkesi perişan eden Siena karşısında, sezona sorunlarla başlayan, kazandığı maçlarda bile iyi oynamayan, üstüne üstlük Solomon’u kaybederken, hasta Preldziç’e doğru dürüst idman yaptıramayan Fenerbahçe’nin son ana dek oyunun içinde kalacağını ummuyordum.
Ama bunu başardı temsilcimiz, Oğuz-Semih ikilisinin, kendilerinden kısa olan Siena uzunları karşısında kurduğu üstünlük, Ömer Onan’ın önce Hawkins’i ardından Sato’yu bezdiren savunması, Kinsey’in hücumda dört dörtlük yaptıkları bir araya gelince, Fenerbahçe maça 9’da 8 isabet ile başlayıp, ilk periyodu da 14’te 11 ile bitirince umutlarımız arttı.
Ancak karşımıza 3 tane hakem çıktı. Farkı 11 sayıya çıkardığımız anlarda, skor kopup gidecekken akıl almaz düdükler çalındı. Ardından ikinci yarıda, savunmadaki başarısızlığıyla neden olduğu McIntyre’ın yağmur gibi gelen şutlarını kendisine dert edip kahramanlığa soyunan ve maçı sadece 1 asist ile tamamlayan Greer’in saçma sapan hücumları derken, İtalyanlar maçı kazanmayı başardı. Siena uzunlarının baskısı karşısında 3 pivotumuzun 11 top kaybı yapması ve 40 dakika
EN İYİ OYUNCU
Sinan Güler (Efes Pilsen)
Fenerbahçe karşısında takımını ateşleyen isimdi. Savunmada mükemmel işler yaptı, çok kritik sayılar attı. 9 sayı, 4 ribaunt, 3 top çalmalık performansı, yaptığı müthiş işlerin sadece istatistik kağıdına yansıyan kısmıydı.
HAFTANIN TAKIMI
EFES PİLSEN
Fenerbahçe Ülker karşısında maçın büyük bölümünü üstün oynadı, kritik anlarda çok iyi savunma yaptı. Rakibine karşı seriyi 6 maça çıkarırken, özellikle ‘bench’ katkısı onları galibiyete taşıdı.
HAFTANIN KARMASI
Solomon’un gidişini, ‘İyi oldu, takımı bozuyordu’ havasına çekme çabaları olsa da, onun eksikliğinin ne denli önemli olduğu Efes karşısında bir kez daha ortaya çıktı. İlk dakikalarda topu pota altına geçirerek kolay skor bulan Fenerbahçe, bu düzeni kritik anlarda bir türlü hatırlayamayınca, ezeli rakibine boyun eğmek zorunda kaldı.
Sanırım uzun Malaga yolculuğu ve uzatmada kaybedilen maçın yorgunluğundan olsa gerek, Efes maça çok tutuk başladı ve ilk periyotta 4 top kaybı birden yaptı. Üstüne üstlük bunların 3 tanesi de rakibin çaldığı toplardı. Efes’in ise top çalma hanesinde kocaman bir 0 vardı.
Ne zamanki ikinci periyotta Ender ile Sinan oyuna girdi, rakip kısalara baskı başladı, Efes de kontrolü eline aldı. İşte o an, Fenerbahçe, Solomon’u çok aradı. 2. periyotta 5 top çalan ve Sinan’ın müthiş enerjisi ile rakibinin boyalı alana yaptığı servislere engel olan Efes, maçı kazanacak havayı yakaladı. Sinan ile birlikte Ender mükemmel oynarken, maçı 17 sayı, 6 asist ile bitiren Rakocevic, farkı yaratanlardı.
Son çeyrekte, 4 kısayla oynayarak rakibin savunmadaki düzenini bozduktan sonra, 4 numarada Nachbar’ı kullanmaya başlayan Efes, bu oyuncunun kendisini savunan uzunlara
Fenerbahçe Ülker deplasmandaki Asvel galibiyetinin ardından, Cibona’yı yenip Euroleague’de 3’te 2 yaptı. Tek yenilgi Barcelona karşısında. Yani kağıt üzerindeki tablo oldukça iyi aslında! Peki bu, ne kadar farkediliyor sahada?
Solomon’un gidişinden sonra oyun kurucu pozisyonunda, özellikle savunma alanında sıkıntı yaşanmasını bekliyorduk, bu ‘çok net’ çıktı ortaya. Sezon başından bu yana hazır olmadığı için (!) oynatılmayan, oldum olası, Euroleague’de savunma yapamayacağı (!) vurgulanan Mrsiç, en iyi yaptığı iş olan şut atmak yerine değil de, Greer’in yapamadığı savunmayı yapsın diye sürülüyorsa sahaya... Eyvah ki, ne eyvah! Neyse ki kaptan doğuştan gelen yeteneklerini çok iyi kullandı da, ne zaman atağa kalksa, onun üçlükleriyle pes etti Cibona.
Preldziç oyun kurucu pozisyonunda mecburen daha çok kalacak bundan sonra. Ancak o zaman da takım skor bulmakta güçlük çekiyor, hem de fazlasıyla. Siena’nın 85 sayı atarak 45, Barça’nın 81 sayı atıp 22 sayı farkla yendiği Hırvatlar’a sadece 67 sayı atıp, son ana kadar oyunun içinde kalmalarına izin verdiyseniz sahanızda, mutlaka bir sıkıntı vardır organizasyonda. Allah’tan Ömer Onan 9 sayı sığdırdı ikinci yarının başındaki 4 dakikaya.
Aslında konuşulacak çok şey var ama güzellerle başlayalım bu hafta. Türk oyuncuların performansını öne çıkarmalı mesela. Erdemirspor, deplasmanda Galatasaray’a kafa tutarken Erkan’ın attığı 30 sayı, Antalya evinde Aliağa’ya fark atarken Serkan İnan-Caner Şentürk ikilisinin performansları, Bursa derbisinde Tofaş’ı galibiyete taşıyan isimlerden birisinin 1990 doğumlu İlkan Karaman olması, Mehmet Yağmur’un aynı maçta baba oyuncu gibi oynaması, yine aynı yaştaki Birkan Batuk’un, Pınar Karşıyaka’nın Kepez karşısındaki galibiyetine yaptığı 12 sayı, 5 ribauntluk katkı... Nihayet Türk basketbolunun yıllardır beklediği kıpırdanma sanırım başladı. Haydi çocuklar, aynen devam. Bu performansınız bir haftalık olmamalı ve herkes sizin neler yapabileceğinizin farkına varmalı.
Bazı maçlarda formanız elinizden alınsa, süreleriniz azaltılsa da suratınız asılmamalı. Mesela Oğuz Savaş size örnek olmalı. Tanjevic tarafından bir türlü beğenilemedi, belki de Avrupa’nın en iyi 3-4 sırtı dönük oyuncusundan birisi olmasına rağmen birçok maçı benchte geçirdi. Ama o ne yaptı, pes etmedi. Bakınız Banvit maçına. Nasıl olduysa, hocası ona tam 28 dakika süre verdi, kalitesini hemen gösterdi. Çünkü kendisini
Eurocup’ta gruplara kalmak için Wells karşısında 6 sayılık farka ihtiyacı olan Beşiktaş, bunun çok daha üzerine çıkacaktır
701 Beşiktaş C.T.-Wells 1
Siyah-beyazlı temsilcimiz, Eurocup’ta gruplara kalabilmek için Avusralyalı rakibini 6 sayıyla yenmek zorunda. İlk maçı deplasmanda oynayan ve çok kötü hücum ederek rakibine 74-69 mağlup olan Beşiktaş, sahasında çok daha yüzdeli şut atacak, çok dahi iyi savunma yapacak ve istediği sonucu alacaktır. Aradaki kadro farkına bakılırsa bu maçta 9.5’lik handikap rahatlıkla aşılır.
713 Asvel-F.Bahçe Ülker ÜST
Euroleague’e yenilgiyle başlayan iki takım, Fransa’da karşılaşacak. Asvel sayı yüzdesi düşük bir ekip olmasına rağmen kendi sahasında daha rahat skor üretebiliyor. Fenerbahçe’nin uzun oyuncu savunmasındaki sıkıntısını lehlerine çevirmek isteyeceklerdir. Ancak Fenerbahçe, Barça’dan sonra Asvel’e de yenilmek istemez ve tüm gücünü kullanır. Temsilcimizin en önemli gücünün hücum olduğunu düşünürsek bu maçta 148.5 toplam sayı handikapı rahatlı aşılır.
Sezona Euroleague’de final-four hedefiyle başlayan, kurduğu kadro ile ne kadar ciddi olduğunu ortaya koyan Efes, ne yazık ki maça farklı bir görüntüde başladı. Bire bir savunmayı iyi yapan rakibi karşısında guardlarımız topu bir sağa bir sola götürünce, rakibin dengesini bozma fırsatı bulunamadı. Şutlar girdiğinde oyunda kalındı, yoksa fark sürekli arttı.
Savunmadaki görüntü de farksızdı. İlk yarıda rakip boyalı alanda 20’de 13 isabetle oynarken, Efes sadece 5 tane 2 sayılık basket attı. Ribauntlardaki 24’e 8’lik hezimette cabası. Bir gün önce Fenerbahçe’ye devrede 21 sayı attı diye kızarken, Efes de 25 sayıyla onları aratmadı!
İkinci yarıdaki baskı ise Gecevicius ve Baynes karşısında etkisiz kaldı. Özellikle 23 yaşındaki Baynes, yaptığı 5 blok ile yıldızlaşırken, 14 sayı ve 6 ribauntla, Euroleague’deki ilk sezonuna müthiş başladı.
Son çeyrekte ise görüntü değişti. Rakocevic oyun kurucu pozisyonuna geçince, hızlı pas yapıldı, Kasun da kendisine daha çok şans verilmesi gerektiğini haykırdı! İki kez maça ortak olma şansı yakalayan Efes, ilkinde Rakocevic’in yaptığı hücum faulle, ikincisinde ise Nachbar’ın isabetsiz şutuyla fırsatı kullanamadı.
Dünkü maçtan sonra benim aklımda
Avrupa basketbolunun en güçlü organizasyonu Euroleague’de, hem de rakip Barcelona iken, Fenerbahçe taraftarı bu kadar ilgisiz olabiliyorsa demek ki ortada bir sorun var. Belki de onlar da bu düzensizlikte başarının ne kadar zor olduğunu anladılar.
Solomon maça öyle bir başladı ki, sanki sahada ondan başka hiç kimse yok gibi. Daha ilk periyotta 10 top kullanması, kontrolden ne denli çıktığının göstergesi. Greer de ondan aşağı kalmadı, Giricek de, Preldziç de... Koskoca 10 dakikada, Fenerbahçe’nin 3 uzunu Ömer Aşık, Semih ve Oğuz’un potaya attığı top 2’ydi. Onların da biri hücum ribaunduydu, sadece bir tanesi bilinçli içeriye geçirildi. Hücumda üç pas arka arkaya yapılmadı, topu alan hemen potaya baktı. Sezon başında bu kadar atmayı seven bir takım oluşturulurken düşünülen kötü senaryolarda da zaten bu vardı!
Savunma da felaketti, Mickael kariyerinin belkide en iyi maçını oynadı, 26 sayıya ulaşırken, penetreler sonunda 8 tane bomboş turnike attı! Kendi sahasında oynayan Fenerbahçe’nin ilk yarıda sadece 21 sayı atabilmesi ve maç boyunca sadece 8 asist yapması ise tam bir felaketti.
Sonuçta Barça karşısındaki yenilgi telafi edilebilir, ancak bu düzende çözüm bulmak hayaldir.