Ersun Yanal kendi ezberini bozabilmelidir!

23 Aralık 2013

İlk yarının sonundaki görüntü Fenerbahçe’nin maçı kopartacak bir oyun oynamaya başladığı yönündeydi. Rakibi yine kendi sahasına hapsetmiş, gol arayan ve sürekli baskı kuran bir Fenerbahçe izliyorduk.

Sonra hakem devreyi tamamladı ve takımlar içeri girdi. 15 dakika sonra bambaşka bir Fenerbahçe (ve elbette Karabükspor) çıktı sahaya; atağı düşünmeyen, neredeyse orta sahada maçı oynamayı tercih eden, uzun toplarla rakip kaleye gitmeye çalışan, onu ilk 15 hafta uzak ara lider yapan baskı ve mücadeleden uzak bir takım anlayışı...

Neden bu kadar çok uzun top, sorusunun cevabını Mehmet Topal’ın şikayetinden saha olduğunu çıkarabilir miyiz, bilmiyorum; ancak Fenerbahçe’nin attığı golde yaptığı 20 pasın etkisi bu kadar ortadayken kalkıp saha şartlarını gündeme getirmek birbiriyle çelişen bir durum oluşturur.

Özellikle Bruno Alves ve Gökhan Gönül kanadında çok büyük boşluklar vardı. İlk golde Alves rakibini takip etse Volkan’dan dönen topa müdahale şansı yakalayabilirdi ancak pozisyonu kaybettiği andan itibaren oyundan da düştü ve golü hepimiz gibi izledi.

Gökhan Gönül bir iki ters kademeye girse de ne hücumda ne de rakibi karşılamada ve takipte etkili değildi.

Fenerbahçe’nin

Yazının Devamı

Fernandes sorunu üzerinden Beşiktaş konuşalım

21 Aralık 2013

Elazığspor ligde hiçbir takımın futbolunu test etmek bakımından ölçü olacak bir takım değildir; ancak Galatasaray örneğinde de gördük havaya sokması için iyi ve gerekli bir ekip; asla Süper Lig kategorisinde değerlendiremeyeceğimiz bir takım kurgusu, yapısına sahip. Hikmet Karaman'ın ismi dolaşıyor, geçen sene Yılmaz Vural'la lige tutunabilmişlerdi bu sefer çekirge sıçrayabilecek mi göreceğiz.

Dört gol bile böylesine bir eşleşme için az sayılabilir; Galatasaray yedi dakika bulduğu iki golde kalmıştı.

Beşiktaş bütün bir haftayı Fernandes üzerinde tartışarak geçirdi. Bir sene önce de Quaresma'ydı söz konusu problem; normal bir durum mu, açıkçası çok emin olamıyorum.

Meselelerin sadece futbolcu seçimlerinden veya futbolcudan kaynaklanıyor olduğunu düşünmek kolay oluyor. Hele maç sonunda Necip ile Gökhan Töre arasında geçen dikleşmeyi gördükten sonra...

Sezon başında Beşiktaş'ın sosyalist yapısından söz ederken bazı futbolcuların bu formülün içinde eşitliği bozduğunu söylemiş ama isim vermemiştim.

Belli ki Bilic de bu sosyalizm modellemesi üzerine uyarı almış bir daha ağnıza bile almadı; doğrudur futbolda sosyalizm pek mümkün olmuyor.

Takım oyunlarında herkesin bir görevi var; yıldız

Yazının Devamı

1001. yazıya nasıl geldik?

20 Aralık 2013

Ortaokul zamanıydı, yıl 1980 ile 83 arasında bir yere denk geliyor olmalı. O tarihlerde sahip olduğumuz araç sayısı o kadar az ki; başından ayrılmadığımız bir radyo, henüz renklenmemiş bir televizyon, gazete ve bir kaç dergi...

Bütün bunların toplamından kendinizi geliştireceğiniz, eğleneceğiniz, oyalanacağınız bir dünya kurmanız gerekiyor.

Futbolu, sporu her zaman olduğu gibi o tarihlerde başka bir heyecan ve merakla takip ediyorum. Maçları kaçırmamaya çalışıyorum. Cumartesi-Pazar maçlarla geçiyor, sonrasında da bütün hafta onun yarattığı etkiyle...

Cemil Turan’ın Almanya’ya attığı ve 1-1 biten o penaltı atışının defalarca tekrarı sırasında evin kaç camı aşağıya inmiştir bir anneme sormak gerekiyor.

Her oda ayrı bir stadyum sanki. Zaman içinde gelen komşu şikayetleri nedeniyle ses çıkarmayacak türden bez, sünger veya kağıttan toplarla bir taraftan yaşanmış maçları tekrar ediyorum, diğer taraftan da kendi yaratttığım takımlarla, liglerde mücadele ediyorum.

“Championship Manager” henüz hayatımızda yok; yanılmıyorsam 1990’lı yılların başında kardeşim “bak abi böyle bir oyun var” dediğinde yıllarca eksikliğini duyduğum şeyin böyle bir oyun olduğunu şaşırarak

Yazının Devamı

Kupa maçlarının Galatasaray'a kazandıracakları...

18 Aralık 2013

Elimizde bir çok örnek var. En yakın zamanda Kuyt'ın açıklamasını hatırlayalım; Liverpool'dayken haftada üç maç oynayarak formunu koruduğunu bire düşen ortalamadan olumsuz etkilendiği yönünde bir şikayeti olmuştu.

Fenerbahçe geçen sezon 63-64 maç yaptı. Özellikle Avrupa'daki karşılaşmalarında takım performansının üzerine çıktı. Maç kondisyonunun artması takım üzerinde olumlu bir etki yarattı, sezon sonunda oynadığı kupa finalinde rakibi Trabzonspor'a net bir üstünlük kurdu. Bu sezon takım neredeyse uçarak oynuyor.

Avrupa'nın bütün üst düzey takımları, oyuncuları formlarını maç oynayarak koruyorlar. Messi, Ronaldo, Ribery gibi oyuncular sakatlanmadıkları sürece sürekli oynuyorlar.

Peki...

Bu uzun girizgahtan sonra konuyu Galatasaray'a bağlayabiliriz.

Kupa maçlarının angarya görülmesi taktiksel bir hatadır. Hele bunun ekonomik bir fayda ile kıyaslanıyor olması çok daha başka bir hatalı kabuldür.

İşini önemseyen bir takım için Kupa maçlarında oynayan yedek futbolcular maç eksiklerini kapatarak ve havaya girerek pozisyonel anlamda kendilerini geliştirmelerine katkı sağlayacak bir ortam bulacaklardır.

Galatasaray'ın bu kadar istekli ve sonuna kadar maçın içinde kalacağını beklemiyordum. Buna s

Yazının Devamı

Galatasaray; sahada Mancini'nin her dediği oluyor mu? Beşiktaş; ikinci yarıları olmayan takım!

16 Aralık 2013

Cumartesi gününe ait yazımı şu cümleye bitirmiştim.

"Pazar günü oynanacak karşılaşmaların ligin kaderine etkisi çok yüksek olacaktır. İlginç bir hafta sonu bizleri bekliyor."

Öyle de oldu. Özellikle Kasımpaşa-Beşiktaş mücadelesi tam anlamıyla bombaydı.

Önce Galatasaray'ı konuşalım.

Hava muhalefeti karşısında doğru iktidar duruşu gösterilemediği için bir sonraki güne uzayan Şampiyonlar Ligi karşılaşması nedeniyle Galatasaray'ın Süper Lig'deki maçında da bir gün erteleme oldu.

Yedikleri gole rağmen Mancini üçlü savunma kurgusuyla Galatasaray'ın fazlasıyla sorunlu defans bloğuna çeki düzen verdi. Maç boyunca rakibine önemli bir pozisyon vermezken bu özgüvenle 37. dakikada Hakan Balta'yı kenara alıp Burak'ı oyuna sokan İtalyan teknik adam televizyonlardan yansıyan görüntüye göre kağıda 4-1-4 dizilişini yazdı.

Kağıtta Burak için sol, Umut için de sağ kanat yazılmasına karşın Burak sürekli göbekte oynamaya devam etti. Yani bir şekilde Mancini ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin sahada yine bildiği gibi oynayan oyuncular olması teknik direktörün bir açmazı olsa gerekir.

Örneğin Drogba'nın gerçekten kenardan aldığı taktikle oynayıp oynamadığını fazlasıyla merak ediyorum.

Yazının Devamı

Böyle maçlarda Fenerbahçe daha fazla gol atabilir.

14 Aralık 2013

Fenerbahçe'nin ortaya koyduğu üst düzey mücadele gücü, baskısı, oyun karakteri ve zaman zaman dört forvetli hücum kurgusuyla bugüne kadar çok daha fazlasını atabilmeliydi.

Oysa bir çok karşılaşmayı o meşhur son dakika efsanesiyle kazanmayı ancak başarabildi.

Akhisar maçı rakibin on kişi kalmasıyla birlikte Fenerbahçe'nin bol gollü bir galibiyetle sahadan ayrılabileceği mesajını net olarak göstermişti; ancak kaçan pozisyonlar, basit ofsayt duruşları, herhangi bir taktik, oyun bilgisine dayanmayan disiplinsiz, serbest hücum anlayışları zaman ilerledikçe bunu geciktiren etkenler oldu.

Dört gol bile bu karşılaşma için azdır.

Bunu başarıyı ya da rakibi küçümseme, yok sayma anlamında söylemiyorum; dikkat çekmek istediğim başka bir şey var.

Takım oyunları tekrara, ezbere, yinelemeye dayalıdır; saha içinde bunu ne derece başarıyla uygularsanız istediğiniz alma süreniz azalır, hedefe giden yol kısalır.

Ayrıca çok daha sıkıştığınız karşılaşmalarda size bir çok alternatif oyun sunması bakımından böylesi maçların sayısız faydası vardır.

Fenerbahçeli oyuncular ortaya koydukları ve şu an ülkemizde benzeri olmayan bu futbol yapısının karşılığını gerektiği şekilde alabilmesi için biraz daha dikkatli, dis

Yazının Devamı

Derbide Ender Arslan farkı...

9 Aralık 2013

Belgrad deplasmanında çok ateşli ve agresif taraftar kitlesi altında oynadıkları Partizan maçından sonra Fenerbahçe Ülker'in bu sezondaki en zor maçıydı Galatasaray LH karşılaşması.

Her ne kadar kadrosunda üst düzey Euroleague tecrübesi olan oyuncular olsa da Galatasaray derbilerinin atmosferi her açıdan farklı olur; bunu sahadaki oyuncunun ve koçun farklı yöntemlerle hazırlanması gerekir.

Dün izlediğimiz Fenerbahçe Ülker'in bu bakımdan büyük eksikleri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Obradoviç saha kenarında durgun ve diğer maçlara oranla çok daha "müdahalesizdi."

Haklı olabileceği matematiksel beklentileri olabilir. Çünkü basketbol istatistik ortalamaları hesap edilebilen ve bunun üzerine oyun kurulabilen bir spordur.

Takım ve oyuncu ortalamaları maç içinde kendisini dengeler. Bu tarafından formel şekilde bakıldığında ilk yarı ortalamaları, yüzdeleri sezon genelinin altında kalsa da ikinci yarıda eksik kalanın tamamlanması beklentisi elbette Obradoviç için bir kriter olmalıdır.

Ancak öyle olmadı.

Fenerbahçe Ülker (Galatasaray LV) devreye 8/20-%40 (9/16-%56) iki sayı, 3/13-%23 (5/11-%45) üç sayı, 6/6-%100 (2/5-%40) Serbest Atış yüzdeleriyle gidip, maçı 15/36-%41 (18/32-%56) iki sayı,

Yazının Devamı

İkinci yarılarda Fenerbahçe

8 Aralık 2013

Futbolun duayen yorumcusu geçen hafta oturduğu yerden öfkeyle, kaşlarını çatarak söyleniyor;

"Ben yıllardır diyorum ki bu Fenerbahçe'nin üzerine kim giderse gol atar, geri çekilirse, mahkum oynarsa da Fenerbahçe onu fena yapar, dinletemiyorum, dilimde tüy bitti."

Meselenin özünün gitmek istemekle istememek arasında "seçim yapmak" olduğunu düşünen bir zihin yapısına sahibiz; üstelik bu onlarca yıldır medyada egemen düşünce biçimini belirliyor, onun etkisinde kalan milyonlar da aynı şekilde olayları değerlendiriyorlar.

Bir şeyi yıllardır demek ne demek?

"Aslında benim için takım kurgusu, orada kimin oynadığı, teknik adam olduğu önemli değil, ben Fenerbahçe'nin ismine bakarım."

Niyet ne kadar belli değil mi?

Son olarak? Hangi takımın üzerine gidilse o takıma gol atılmaz? Sahi gol nasıl atılır?

Peki, gitmek istedin de gitmene izin verdiler mi?

Yazının Devamı