"Şaka gibiyiz değil mi efendim?"

29 Ocak 2014

Spora siyaset karışmasın!

Stadyumlarda tribünlerde siyasi slogan atılmasın, tezahürat olmasın!

İlk ve orta öğrenimde özellikle Türkçe (sanırım İngilizce derslerinde de böyle bir şey vardı, hatırlayamadım) derslerinde öğretmenlerimiz bilmediğimiz kelimelerin anlaşılması için bize “cümle içinde kullanın daha iyi öğrenir, anlarsınız” şeklinde bir tavsiyesi olurdu.

Anlamını bilmediğimiz bir kelimeyi cümle içinde nasıl kuracağımız konusu bir türlü açıklığa kavuşmazdı.

Böyle bir eğitim ve öğretim sisteminin içinde geliyoruz; olay, olgu, kavramlar, değerlendirme üzerine anlama, yorumlama ve düşünme biçimimiz hala değişmedi, değişemiyor.

Parçalara ayırıyoruz, tek başına bırakıyoruz, etrafında ne olup bittiği ile hiç ilgilenmiyoruz.

“Spora siyaset karışmasın!” Cümlesini kurduğumuzda sanıyoruz ki Avustralya’daki çim hokeyi ligindeki mücadeleden söz ediyoruz.

Mandela’nın 1995 Rugby Dünya Kupası finaliyle ülkeyi nasıl birleştirmiş olduğunu bir film sahnesi olarak hatırlıyoruz.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin rakiplerine verdiği önemli mesaj...

27 Ocak 2014

Fenerbahçe stoperlerinin savunmada gösteremediği dikkat, özen ve başarıyı hücumda olağanüstü becerileriyle ortaya koyduğu farkla kazandı.

Egemen, Konyaspor’un attığı gol öncesinde onun tecrübesine yakışmayacak öyle hatalı bir top kesti ki ofsayt pozisyonuna rağmen bu golün yenilmesi futbolun gereği olmuştu.

Alves’in maç boyunca savunmadaki dağınıklığı, zamanlama hatalarıysa Konyaspor’u her atak girişiminde ceza sahasının içinde etkili kıldı.

Savunmadaki bütün hataları elbette bu iki oyuncuya ihale etmek çok adaletli olmaz; özellikle orta sahada Meireles ve Baroni’nin istenen performansın çok gerisinde kalması, bu bölgede Mehmet Topal’ın tek başına mücadele etmesi; Hleb ve Djalma’nın gösterişli futbolu Konyaspor’u Fenerbahçe karşısında dirençli ve tehlikeli bir takıma dönüştürdü.

Mesut Bakkal’ın büyük takımlara karşı aldığı ilginç skorlardan biri daha bu maçta tekrarlanabilirdi ancak bu sezon Fenerbahçe’yi başka kılan gerçek bir kere daha kendisini gösterdi; kaybetmeyi düşünmeyen bir takım olma gerçeği.

Mesut Bakkal için şu yorumu yapmak istiyorum.

Haftaya Sivasspor’a karşı da aynı konsantrasyon ve bu futbol anlayışını ortaya koyabilirse teknik adamlık istikrarından

Yazının Devamı

Mancini kafasındaki oyunu sahaya yansıtamıyor

26 Ocak 2014

Mancini Galatasaray’a ne oynatacağına karar verene kadar büyük bir ihtimalle sezon bitecek; öyle gözüküyor.

Üçlü savunma yapıp, kanatlardaki oyuncularla orta alanda beş oyuncu bulundurmak iyi bir fikir olsa da bunların savunma kadar en az hücumda da etkili olmaları gerekir değil mi?

Sabri ve Eboue bu işi yapabilir mi?

Yapamayacaklarını dün izledik, belki haftaya olur bilmiyorum.

Ancak eğer Sabri’ye forma verecek kadar bu oyuncuya güveniyorsa Mancini onu sağ kanatta değerlendirip, solda Reira tercihi daha doğru olmaz mıydı? Riera’ya karşı bu kadar ön yargılı olunması da başka enterasan bir durum.

Gaziantepspor’un sağ ve sol kanattan geliştirdiği ataklar karşısında ne Sabri ne de Eboue zaten istenen performansı gösteremedi; hatta birçok pozisyonda Eboue Turgut Doğan Şahin’in gerisinde kalıp, izlemekle yetindi.

Melo’nun sağa ve sola koşuları olmasa bu boşluklar zor dolardı.

Gaziantepspor’un ortadan İbrahim Akın ile geliştirdiği ataklarda da Melo kesici olarak iyi görev yaptı.

Yazının Devamı

Aziz Yıldırım neden Özel Yetkili Mahkemede yargılandı?

23 Ocak 2014

3 Temmuz Davası’nı en yakın takip eden kişilerden biriyim. Buna ayırdığım mesai basit bir ilgi veya takibin ötesindedir. Mutlaka kaçırdıklarım olmuştur, zaten teknik olarak başından beri savunduğum şekliyle ifade etmem gerekirse böylesine kompleks bir davanın her detayına sahip olmak mümkün değildir.

Bu söylediğim şeyi öncelikle yargı mekanizması için de ifade ettiğimi belirtmek istiyorum.

Zaten bu kadar karmaşıklaştırmak olayın basit olarak algılanmasına doğru zorlamak anlamına gelmektedir.

Davanın medyada savunuculuğunu yapanların temel yöntemi de bunun üzerine kurulmuştur.

“3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi” kitabını bu nedenle başka bir merkez üzerine yerleştirerek kurguladım ve yazdım. Çünkü 3 Temmuz tek başına bir anlam ifade etmiyordu; öncesinde büyük bir algı yaratmak, daha operasyonun ilk gününde suçlunun yakalandığı izleniminin oluşması çok önemliydi.

Zaten esas sorun da burada düğümleniyordu.

Gelişmiş batı demokrasilerinde sorunlar nedenleriyle birlikte ele alınır, tartışılır. Bizim gibi her fırsatta demokrasi söylemini ağzından düşürmeyen ancak en küçük insan hakkı konusu olduğunda onu ihlal etmekten asla çekinmeyen pusu kültürüne sahip geleneklerde

Yazının Devamı

Hukuk vicdanın kabul etmediği adaletsizliğe dönüşmemelidir!

21 Ocak 2014

Hukuk ve adalet kavramları birbirlerini açıklamak için kullanılmasına karşın her zaman aynı anlamlara karşılık gelmezler.

Hukuk için TDK’daki tanımı okuyalım.

Şimdi adalet için aynısını yapalım.

Hukuk yasama organı tarafından çıkarılan çağın ve dönemin gereklerini işaret eden yasaların toplamıdır. Bu çoğunlukla iktidarın yaptırım yönetme gücü olarak da ifade edilebilir.

Hukukun evrensel değişmez kaideleri insan haklarının temelidir.

Adalet kavramı hukukun yargı erki yoluyla yasaların uygulanmasıdır. Buradaki temel nitelik farkı “hak gözetmek, vicdanın sesini dinlemek” olarak açıklayabiliriz.

Hukuk fakülteleri yasaların nasıl yorumlanması ve en doğru kararın ne şekilde verileceğinin bilgisini öğretir, gösterir veya araştırır.

Adalet bazen hukukun kendisinden kaynaklanan özel nedenlerden ötürü başka şekillere girebilir. Bunu belirleyen dönemin özel durumudur.

Yazının Devamı

Yargıtay kararında cevapsız kalan detaylar

18 Ocak 2014

Bir ülkenin gelişmişliği o ülkenin içinde yaşayan kişi ve kurumların yaşanan krizler karşısındaki tutum ve onu düzeltme, geliştirme, yeniden tekrarlanmamasını sağlama önlemlerini doğru şekillerde alabilmesi ve gerekli düzenlemelerini nasıl yaptığı ile ölçülür.

Anayasal kaidelerle çizilmiş üç ana organ vardır.

Yasama, Yürütme, Yargı.

Çağın gereklerine uygun olarak zaman zaman bu üç ana bileşenin birbirlerinden farklı kararlara imza atması mümkündür.

Yeri gelir yargı makamı günün gereklerine uygun şekilde yasama ve yürütmeden çok farklı yorumlar yaparak karar verebilir.

Bunu neye göre yapar?

Toplumun süreç içinde gösterdiği tepki, reaksiyon, tutum ve tavır alışları her zaman belirleyici olur.

Hatta AB sürecindeki bazı yasal düzenlemeler veya çağın gerektirdiği uygulamalar da buna referans olabilir.

Yazının Devamı

Kasımpaşa-Beşiktaş maçı tekrar kararına ilişkin yöntem tartışması

14 Ocak 2014

Kasımpaşa-Beşiktaş maçındaki pozisyonla ilgili maç yazımda konunun beni aştığına yönelik bir görüş belirtmiştim. Böyle durumlarda dışarıdan yorum yapabilmek için bunun futbol oyun kurallarına dair kitapçıklarda yazılmış veya benzerlerini daha önceki karşılaşmalarda görmüş olmak gerekir diye düşünüyorum.

Penaltı veya ofsayt için iyi kötü herkesin bir bilgisi var. Gerçi çok net pozisyonlarda dahi ortak bir karar vermek mümkün olmasa da fikir beyan edecek kadar tecrübeye sahibiz.

Donk’un pozisyonu bütün spor kamuoyunu gözüne ışık tutulmuş tavşan durumuna getirdi.

Spor etiği açısından yakalaşalım; bir tarafta oyun kuralları çerçevesinde oynamaya çalışan bir oyuncu var; diğer tarafta da onu karanlık tarafa götürerek olimpik ruhundan uzaklaştıran başkası.

Burada kimin yanında durmamız gerektiğini net olarak ortaya koymak gerekiyor.

Donk bana göre yaptığı hareketle karanlık tarafa dair bir tercihte bulunmuştur. Kuşke Barış Şimşek de o an bunu bu şekilde değerlendirip tartışma uzamadan bitirebilseydi.

Ancak hakemlerimiz o kadar iradesiz, verdikleri kararlar konusunda öylesine bilinçsiz ve istikrarsızlar ki ceza sahası içinde tam bir beceriksize dönüşüveriyorlar.

Yunus Yıld

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker'in kazanmak için yapamadıkları

10 Ocak 2014

Bütün şartlar Fenerbahçe Ülker’in bu karşılaşmayı kazanacağı şekillerde bir araya gelmişti.

Rakibin en etkili ve iyi oyuncusu sahada yoktu.

Fenerbahçe Ülker, Barcelona’nın bütün hamlelerine doğru yerde ve şekillerde tepki vermeyi başarmış, maçın kopmasına ilk yarıda iki defa engel olmuştu.

Rakibine ilk devre 39 sayı şansı vermişti. (ikinci yarı da 37 sayı yediler; ama 34 sayıda kaldılar.)

Bjelica, Kenan ve Melih gibi oyuncular rakip karşısında etkili bir oyun ortaya koyuyor, sayı da buluyorlardı.

Direkt olarak potaya gittiklerinde istedikleri pozisyonları yakalayabiliyorlardı.

Elbette bütün bunları alt alta topladığınızda ortaya kazanma adına bir şeylerin çıkması beklenirken normal şartlarda olması gerekenlerin sahaya doğru şekillerde yansımaması o çok istenen momentumun yakalanmasına da engel oldu.

Yazının Devamı