Bir ABD vatandaşı olsaydınız ve paranızın bulunduğu bankaya el konulsaydı veya banka iflas etseydi, paranız:
a) Bir mevduat hesabına yatırılmış değilse,
b) Bankanız mevduat garantisi veren bir kuruluşa üye değilse,
c) Bankanızın üye olduğu mevduata garanti vermiş olan kuruluş iflas etmişse,
paranızı alamaz ve iflas masasının kurulmasını ve size pay vermenizi beklerdiniz. Ancak, iflas masası çabuk sonuçlanır ve devlete öncelik verilmezdi.
Yukarıdaki durumlar mevcut olmasa bile, mevduat garantisi sayesinde, paranızın sadece 100.000.- dolara kadar olan bölümünü alabilir ve bu tutar hükümet kararı ile bankaya göre artırılamazdı.
Paranızın faiz dahil üst tutarı, bankaya el konulduğu gün dondurulurdu. Paranızı almak için, orada da banka hesaplarına girilip incelenmesi gerekirdi. Ancak, banka her an denetlendiği için, Bankacılık üst Kurulu (BDDK) benzeri kuruluşa hesapların devri beklenmez; bankanın açıktan mevduat toplamış olması gibi durumlar veya devlet iç borçlanma senetleri ile ilgili alımların kaybı hiçbir zaman söz konusu olmazdı.
İmar Bankası'na para yatırmış olanlar da, bankanın eski sahipleri de büyük gürültü çıkarıyorlar. Sanki, gürültü büyük oldukça, BDDK'yı suçlamalar arttırıldıkça ödenecek paralar veya verilecek haklar artacakmış gibi. Oysa, bu nedenle haklı ile haksız daha da karışıyor. Başından beri söylediğim gibi, BDDK hiç kimsenin kazanılmış hakkını yok edemez ve eminim ki, bu hakları bir an önce sağlamak için var gücü ile çalışıyor.
Parasını yüksek getiri almak üzere yatıran herkes belli bir risk almıştır. Her zaman "yüksek risk, yüksek getiri" için alınır. Parasını yüksek getiri elde etmek için İmar Bankası'na yatıranlar da, belli bir risk almıştır. Aksi takdirde, parasını düşük faize razı olup diğer bankalarda tutanlar, aptal demektir. Ancak, bu durum İmar Bankası'na mevduat yatıranların kazanılmış yasal haklarının yok edilmesi veya bu banka aracılığı ile tahvil almış olanların haklarının zayi olması anlamında olamaz, olmamalıdır.
BDDK geçtiğimiz hafta sonunda bir basın açıklaması yaptı:
a) Yasalar gereğince tutulması gereken kayıtlar bize teslim edilmemiştir, diyor. (Uzanlar ise, bu kayıtları teslim ettiklerini söylüyorlar. Bu durumda, ya taraflar başka başka kayıtlardan bahsediyorlar ya da bilgiler arasında BDDK'ya verilmesi gereken bilgiler yok.)
b) Şubelerde, resmi mevduat hesapları dışında farklı hesaplar tutulmuş, diyor. Bankada biri resmi biri gayri resmi çift kayıt sistemi uygulanmış, diyor. (Uzanlar, bunun mümkün olamayacağını söylemiş olsa bile, mümkün olabilir.)
c) Önceki yetkililer topluca istifa ederek, bankayı terk etmişler ve bankayı yönetimden yoksun bırakmışlardır, diyor. (Bu konuda Uzanlar'ın bir itirazı yok.)
***
İmar Bankası olayı diğerlerine benzemiyor. Ülkemizin bankacılık sistemi de, ABD'ye tam olarak benzemediği gibi.
Muhtemelen, bazı hatırlı kişilerin paraları isimleri belli olmasın diye, gayri resmi hesaplarda takip edilmiş olabilir. Son anda, mevduat olarak değerlendirilmesi amacıyla, bazı repo veya off - shore banka hesapları mevduat hesabına kaydedilmiş olabilir. Kanuni karşılıklardan kaçmak için, mevduatlar olduğundan düşük gösterilmiş olabilir.
BDDK'nın işi zor. İşini daha da zorlaştırmak ise, haklıların işine gelmiyor.