İmar Bankası'na el konuldu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)'nun bu kararı bekleniyordu, sürpriz olmadı. İmar Bankası topladığı mevduatın yaklaşık % 80'ini bankanın sahibi olan Uzan Grubu'na kullandırıyordu. Aslında, bu durum Bankalar Kanunu'na göre suçtu ve çok daha önce bankaya el konulmasını gerektiriyordu. Ancak, Uzan Grubu'nun elinde borçlarını karşılayacak yeterli aktifin bulunduğu göz önüne alınarak, bankaya şimdiye kadar el konulmamıştı. Çukurova ve Kepez'e hükümetçe el konulmasından sonra, Uzan Grubu'nun aktifleri bankaya olan borçlarını karşılayamaz hale geldi. Zaten, o gün Uzanlar için sonun başlangıcı idi.
BDDK bu sefer önceki uygulamalarda yaptığı hataları yapmadı. Bankayı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'una devretmedi; sadece yönetim ve denetimini devretti. Bankanın "bankacılık yapma ve mevduat kabul etme yetkisi"nin kaldırılmasıyla da Fon, bankadaki tasarruf mevduatının tamamını hak sahiplerine ödeyip, bu ödemeler karşılığında bankanın iflasını isteyecek. Böylelikle, Ecevit hükümeti ve Derviş yönetimi sırasında başvurulan, "halkın vergilerinin bankaların kurtarılması için kullanılması" uygulamasına da son verilmiş oldu. Bu uygulama nedeniyle BDDK'yı tebrik etmek lazım. Nihayet, iş öğreniliyor.
Şimdi, bankalara el koyma sistemi ile ilgili yalnızca 3 eksikleri kaldı. Bunlar:
1) El konulan bankaların hisselerini ellerinde bulunduran borsa yatırımcılarının zararlarının karşılanması.
2) Bankaların iflası halinde Fon'un ve arkasından da kamunun öncelikli alacaklı olması durumunun kaldırılması.
3) Bankaların off - shore şubelerinde hesap açtıran mudilerin durumu.
Borsada hisse senetleri alınıp satılan bankalara el konulması ile, borsa yatırımcıları bir anda büyük zarara uğruyor. İMKB'nin yerli ve yabancı yatırımcıları Türk mali sistemine ve otoritelerin yaptığı "sağlam" uyarılarına güvenip, Türk bankalarının hisselerini alıyorlar. çoğu ekonominin genel durumundan kaynaklanan el koymalarla, banka hisse senedi almış olan yatırımcıların yatırımları bir gün içinde yok oluyor. Oysa, diğer borsa yatırımları için bu durum yok. Bu sorunun mutlaka çözülmesi lazım.
Öte yandan, yasaya göre el konulan bankaların varlıkları ile önce Fon'un, arkasından da kamunun alacakları ödeniyor. Bu alacaklar tahsil edildikten sonra da geriye bir şey kalmıyor. Oysa, el konulan bankalara borç veren Türk veya yabancı banka ve mali kuruluşlar da hiç olmazsa verdikleri borcun bir bölümünü tahsil edebilmek istiyorlar. Avrupa Birliği yasalarına göre, Fon ve kamu dahil, her alacaklının eşit haklara sahip olması lazım. Yasadaki bu sıkıntı nedeniyle de hiçbir yabancı banka nispeten küçük sayılan Türk bankalarına borç vermek istemiyor. Verseler bile, çok yüksek risk primi talep ediliyor. Bu sıkıntının giderilmesi, iflas sırasında kamu ve özel herkesin eşit haklara sahip olması lazım.
Türk vatandaşlarının, biraz fazla faiz için, aynı bankanın off - shore'unda hesap açtırması uygulaması bir türlü önlenemiyor. Off - shore bankalar, mevcut bankalarla aynı adı taşıyor. Fakat, bu bankanın sahibi Türkiye'deki banka değil. Böylelikle, bir bakıma mudiler kandırılıyor. Türk bankalarının, off - shore bankalar için Türk vatandaşlarından mevduat toplama uygulaması durdurulmalı. Bu uygulamanın sadece yabancılar için yapılabilmesi gerekli.
* * *
BDDK'nın eskiden ders almış olması bizi çok umutlandırdı.