Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) İmar Bankası'na el koyduğu 4 Temmuz tarihinden beri görülmemiş boyutta suçlamalarla karşılaştı. Doğrularla yanlışlar birbirine karışmak üzere. Bu nedenle, aşağıdaki gerçeklerle yüzleşmenin faydası var:
a) BDDK bankaya el koyduğundan beri, sorumluluğunun gerektirdiği açıklamaları yapmış, banka mağdurlarının sorunlarını dinlemek ve cevaplamak üzere bir de "kriz masası" oluşturmuştur.
b) BDDK'nın yaptığı her açıklama hukuksal olarak kendisini bağlamaktadır. Bu nedenle, alınan her tedbir yerinde olmalı ve her açıklama ileride sorumluluk getireceği düşünülerek yapılmalıdır. Bu açıdan bakılırsa, BDDK olabildiğince açık ve detaylı açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamalar devam etmelidir.
c) BDDK batan bankaların borçlarını ödemek için kurulmuş bir kurum değildir. Daha önce Merkez Bankası tarafından yönetilen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Fon) şimdi BDDK tarafından yönetilmektedir. Fon'un kaynağı bankalardan kesilen paralardan oluşur. Fon, kanunen sadece bankalardaki mevduatı sigorta etmektedir. Bunun dışında bir işlevi yoktur ve yasa gereği başka kayıpları karşılayamaz.
d) Diğer ülkelerde mevduatın tümü bile sigorta kapsamında değildir. Bizde, Hükümet kararı ile ve batık banka mağduriyetini azaltmak amacıyla bu kapsam geçici olarak genişletilmiştir. IMF, haklı olarak bu genişlemeyi bile istememektedir.
e) BDDK'nın kanunla kendisine verilen yetkiler dışındaki işlemler için bir ödeme yapması olanaksızdır. Ödemenin sınırlarının genişletilmesi, ancak yeni bir yasa çıkartılması veya el konuş biçiminin değiştirilmesi ile olabilir. Ancak, bu da ülkenin üzerine çok ağır bir yük daha getirecektir. Bu nedenle, BDDK'nın aldığı kapatma ve iflas kararı yerindedir.
f) Mevduat kayıtlarını silip, mevduatı veya Hazine bonosu alınması için verilen paralarla bono almayıp, paraları zimmetine geçirmek ağır bir suçtur. Bunun denetimi olmaz. Çünkü, ortada denetlenecek veri yoktur. Bütün denetimler defterler üzerinden ve veriler esas alınarak yapılır. Bu nedenle, bu konularda BDDK'nın yapacağı bir şey bulunmamaktadır. Uzanların veya yöneticilerinin böyle bir dolandırıcılık yaptığını zannetmiyorum. Yapmışlarsa, bu suçun altından kalkamazlar.
g) Bir bankanın yönetiminde bir veya birkaç BDDK yetkilisi bulunması, bu yetkililerin her şeyi bildiği anlamına gelmez. Sonuçta, bir yönetim kurulu üyesi bilgilendirildiği konularda söz söyleyebilir. Ancak, yönetim kurulu üyeleri özel olarak, "krediler" gibi, belli işlemlerle görevlendirilebilirler. Bu durumda, bu işlemlerle ilgili sorumluluklarından söz edilebilir.
h) Benim yönetimim zamanında, bankaların repo için kullanacakları tüm menkul değerlerin Merkez Bankası'nda tutulması zorunluluğu getirilmişti. Böylece, her bankanın yapabileceği reponun üst sınırı kontrol edilebiliyordu. Sonradan bu kural, neden olduğu anlaşılmaz biçimde değiştirildi. Yeniden benzer bir uygulama yapılmalı, açığa satışlar mutlaka önlenmelidir.
i) Durmadan yazıyorum. İcra İflas Yasası değiştirilip, devlete ve Fon'a tanınan öncelikler kaldırılmadan, ne Türk ne yabancı yatırımcı "iflas masası"ndan pay alamaz. Hükümetin şimdi yapacağı şey, bu yasayı Avrupa Birliği normlarına uygun hale getirip, İmar Bankası mağdurlarına bu yasanın uygulanmasını sağlamaktır.
j) İmar Bankası'ndan Hazine bonosu veya devlet tahvili alan kişilerin mağduriyeti mutlaka giderilmelidir. Aksi takdirde, Hazine'nin vatandaşa tahvil satma sistemine güven kalmaz. Bu konularda (zannetmiyorum ama) dolandırıcılık varsa, Hazine bu zararı karşılayıp, yaptığı masrafı "iflas masası"ndan tahsil etmelidir.
k) BDDK döviz mevduatlarına uyguladığı kuru, "Bankaya el koyduğu günkü kur" olarak görmemelidir. Kur, ilan edilecek ödeme gününün kuru olmalıdır.
***
Görüldüğü gibi, sorunlar çok ve cesaretli adımlar gerekiyor.