IMF yaptığı anlaşmalarda, bazı tedbirleri "Performans Kriteri" olarak koyuyor. "Performans Kriteri" demek, mutlaka yapılacak ve yapılmazsa anlaşma bozulmuş sayılacak anlamına geliyor. Bunun dışında "Yapısal Kriter", "Gösterge Niteliğinde Kriter" gibi karşılanması daha esnek kabul edilen kriterler var. Prensip olarak, "Performans Kriteleri" hükümetlerin veya Merkez Bankası'nın parasal hedef büyüklükleri için söz konusu edilir. Bu sefer, IMF normalin dışına çıkmış ve Sosyal Güvenlik ve Bankacılık yasalarının haziran sonuna kadar Meclis'ten çıkarılmasını, hükümete "Performans Kriteri" olarak kabul ettirmiş. Yani, hükümet doğrudan kendi insiyatifinde olmayan bir konuda söz vermek durumunda kalmış. Bu da, hem hükümetin hem de IMF'nin, yasama organımız olan Meclis'in bağımsızlığına müdahale etmesi anlamına geliyor. IMF, hükümete "Bu yasaları istediğimiz biçimde ve haziran sonuna kadar çıkaramazsan, seninle anlaşmaya son veririz" diyor. Bu tarz, Meclisimizin ve ülkemizin egemenliğine karşı. Bu tarzla, egemenlik milletin değil, IMF'nin olmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, verilen emirleri yerine getirmez, emir verir. Yürütme organı, yasama organını bağlayıcı karar almaz. Biz buna "kuvvetler ayrılığı" ve demokratik sistem diyoruz.IMF ile tekrar müzakere edilip, hükümetin değil Meclis'in iradesi ile yerine getirilebilecek olan kriterler "Performans Kriteri" olmaktan çıkarılmalı, "Yapısal Kriter"e dönüştürülmelidir. "Böyle kalsa ne olacak?" diyebilirsiniz. Ama, sonunda bu umursamazlık size pahalıya patlayabilir. Bir ülkenin iç işlerine müdahale böyle küçük küçük başlar. Meclis'e bile hâkim olmaya kalkan IMF, Meclis'in çözeceği konular hakkında fikir yürütmeye ve yasalara madde yerleştirmeye başladı bile.Geçen hafta yaptığı açıklamada IMF, "Türkiye'ye yabancı bankalar istediği kadar gelmelidir. Yabancı bankaların vereceği kredilerde de kısıtlama yapılmamalı, layık olanlara verilmelidir" dedi. Yani, Avrupa ülkeleri bile sistemlerinde, yabancı bankaların milli bankalarına olan oranı kısıtlarken veya en azından verilen kredilerin milli şirketlere verilmesini şart koşarken, biz kredileri layık olanlara verecekmişiz. Doğal olarak da, kredilendirmede en güçlü olan en layık olandır. Bu söylem bile kendi içinde kredilerin yerli şirketlere değil, yabancılara kaydırılması sonucunu getirir. Güçlü olan, "rating"i (karşılaştırmalı değerlemesi) yüksek olan demektir. Öte yandan, prensip olarak, hiçbir ülke şirketine o ülkenin genel "rating" oranının üzerinde bir "rating" verilemez. Bu durumda, IMF'nin öngördüğü prensip kabul edilirse, yabancı bankalar Türk şirketlerinden hiçbirine, (tabii, yabancıların istekleri bitene kadar) kredi veremez.Bankacılık kanunu için komisyonda neler yapılıyor? Bilmiyorum. İnşallah, işler emir verildi diye aceleye getirilmiyordur. ytoruner@milliyet.com.tr Türkiye Büyük Millet Meclisi' nde tatiller kaldırıldı. Meclis, cumartesi-pazar demeden harıl harıl çalışıyor. Amaç, IMF'nin emirlerini yerine getirmek.