Yolsuzlukla mücadele edeceğiz deniliyor, komisyonlar kurulup güzel raporlar hazırlanıyor. Sonra, bu rapor rafa kaldırılıp, içinden istenilenler cımbızla seçilip, üzerine gidiliyor.Yolsuzlukla mücadele için, hukuka aykırı, aşırı hükümleri bulunan yasalar çıkarılıyor. Sonra, bu yasalar iktidarı tutan bazıları için uygulanmıyor veya yasalarda bunlar için kaçamak hükümler yer alıyor. Cavit Çağlar için böyle oldu. İhlas Finans için de böyle oldu. Ben, bu isimler için yanlış yapıldı demiyorum. Sadece, herkese aynı kural, aynı hoşgörü, aynı zamanlama uygulanmıyor diyorum. Sorun burada.Yolsuzlukla mücadele adı altında, bazen iktidar karşıtı oldukları için, bazen de siyasi infaz amacıyla seçilmiş kişilerin üzerine gidiliyor. Demirel'in kardeşlerinin şirketlerine el konulması aşırı uygulama. Mesut Yılmaz için yapılmaya çalışılanlar da öyle. Söylemek istediğim, bazılarına yapılan aşırı, hukuku hiçe sayan uygulama ve farklı yaklaşım.İktidar canı istemediği zaman mahkeme kararlarını uygulamıyor. Yargı kararları yok sayılıyor veya görmezden geliniyor. Demirbank'la ilgili kararda da Kentbank'la ilgili kararda da böyle oldu. Hatta, bu konuda hakkını aramaya çalışanın üzerine gidiliyor; yeni davalar açılıyor. Susan ise, kaybettiği ile kalıyor.Ekonomik konularda da nerede durulacağı bilinmiyor. Çoğu kez hatalı yerde park ediliyor. Kesilen cezanın, tahsil zamanının geleceği unutuluyor.Dünyadaki en yüksek reel faizler bizde iken, faiz indirimi durduruldu. IMF'ye yerine getirilemeyecek sözler verildi. Bu yüzden iki ay önce imzalanan anlaşma sürdürülemedi. Üstelik, IMF'ye Türkiye Büyük Millet Meclisi adına sözler verildi. Bu ilk kez yapıldı. Yüce Meclis de, hükümeti dinlemedi, dinleyemedi. Sosyal Güvenlik Yasası çıkarılmadı. Bankalar Yasası şişirildi.Bankalar Yasası'nda getirilen birçok düzenlemede aşırıya kaçıldı. Yönetim kurulu üyeleri için getirilen aşırı sorumluluklar, geriye dönük 20 yıllık zaman aşımı süreleri böyle. Devlet kurumları mevduatının tümünün devlet bankalarında tutulması zorunluluğu getiren uygulama da böyle. Bir defa, tanım yanlış. Vakıflar Bankası bile devlet bankası, TPAO bile devlet kurumu sayılıyor. Sonuçta, örneğin TPAO'ya, mevduatının bankada tutulacağı düşünülerek, bir özel bankadan, çok düşük faizli 450 milyon dolar kredi veriliyor ama TPAO istese de mevduatını kredi aldığı bankada tutamıyor. Mevduatın devlet kurumlarında tutulması zorunluluğu getiren karar piyasa ekonomisi prensiplerine ve serbest rekabet kurallarına aykırı. Rekabet Kurulumuz var ama bu kararlara müdahale etmiyor, edemiyor. Öyle ya, eşitliğe, rekabete aykırı o denli uygulama var ki, hangi birine müdahale edilecek? Üstelik, kurul üyeleri bile yeni tamamlanabildi. Bir hükümetten beklenen ilk şey adalettir. Eşitliktir. Piyasa ekonomisi ve demokratik kurallara uygun harekettir. Yolsuzluklarla mücadeledir ama hukuk prensiplerine uyarak. ytoruner@milliyet.com.tr Sorun burada yatıyor. Nerede durulacağı bilinmiyor. Her konuda önce aşırıya kaçılıp, sonra mecburen geri adım atmak veya bazılarına aynı uygulamayı yapmamak, yani eşit davranmamak zorunda kalınıyor.