Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Dünkü yazımda, Merkez Bankası'nın neden "Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri sırasındaki likidite ve döviz yönetimi" konusunda bir savunma yapmak durumunda kaldığını anlatmıştım.
Kasım 2000 krizi başlangıcında, zamanın Hazine müsteşarıyla görüştüğümde bana "Piyasaya para vermek, IMF ile köprüleri atmaktır. Yapamayız" demişti. Önlemler konusunda bildiklerimi aktarmak için aradığım Merkez Bankası başkanı da aynı fikirdeydi. Sonunda, yetersiz likidite krizi tetikledi.
İstifasından yaklaşık iki yıl sonra karşılaştığım o zamanki Merkez Bankası başkanı hala "Piyasaya likidite vermek hatalı olurdu. Çünkü, verilen likidite doğrudan döviz alımına gidiyordu. Şimdi olsa, yine aynı biçimde davranırdım" diyebiliyordu. Oysa, yeterli likidite verilseydi, kriz hiç başlamayacaktı. O zamanlar piyasa bir kriz istemiyordu. Bugün istemediği gibi. Ama, kriz çıkmadı; sanki çıkartıldı.
Alınması gereken önlemleri yazılı olarak o zamanki başbakan yardımcısına ve Başbakanlık müsteşarına da bildirdiğim halde, gerekli önlemler alınamadı. Aslında, her ikisi de ellerinden geleni yaptılar. Ama, o dönemde, bürokratlar siyasetçilerden güçlüydü.
Böyle kısa bir yazıda, 25 sayfalık savunma notunu tam anlamıyla incelemek olanaksız. Ama, savunma hatalarla dolu. Şu soruların cevabını hala tam anlamıyla bulabilmiş değilim:
a) Merkez Bankası'nın, Hazine'nin ve hükümetin IMF'ye verdiği taahhüt ülke çıkarlarının üstünde miydi? Bu söz bir krize değer miydi? Daha sonra likidite verilmesine ses çıkarmayan IMF ikna edilemez miydi?
b) 20 milyar dolardan fazla döviz rezervi varken nasıl döviz krizi yaşandı? Bu rezervler bir ekonomik krizi önlemek için kullanılmayacaksa ne için kullanılacaktı? Yoksa rezervler bize açıklanmayan bir biçimde rehinde miydi?
c) Kriz sırasında verilmeyen likidite, kriz sonrası, başkan değişiminden sonra neden fazlasıyla sağlandı? Likidite sağlamamakta kişisel hesaplaşmalar rol oynadı mı?
d) 2001 devalüasyonu sonrasında serbest dalgalı kura geçilmesine rağmen faizlerin % 7500 seviyelerine çıkarılmasının anlamı neydi? Kur ve faiz aynı anda kontrol edilemez diyorsunuz, öyleyse neden döviz kurlarının çıkışını yüksek faizle durdurmaya kalktınız?
e) Krizden önce Merkez Bankası kontrollü kuru hararetli biçimde savunuyordu. şimdi dalgalı kuru savunduğu gibi. Acaba yaptığı savunmalar başkaları istiyor diye mi yapılıyor?
f) Raporda "kısa vadeli faizler, para arzı ve kurlardan sadece ve sadece birisi kontrol edilebilir" diyorsunuz. Söyler misiniz, Merkez Bankası kriz sırasında ve kriz sonrasında bunlardan hangisini kontrol edebildi?
g) Likiditenin gerektiğinde aşamalı olarak sağlandığını söylüyorsunuz. Zaten, hata burada. Tamamını sağlamadığınız ihtiyaç giderek artar. Bunu düşünemediniz mi?
h) Kamu bankalarına likidite sağlamamanın, Hazine'ye maaş ödenmesi için para vermemek ile benzer sonuçlar vereceğini tahmin edemediniz mi? (Ama, böyle bir durumda Hazine'ye para verirdiniz. Çünkü, bürokratları maaşsız bırakmak, ayıp olurdu.)
i) Raporda, parasını devlet tahviline yatırmış olan bankalar "aşırı riskli portföy tercihi yapmış" olmakla suçlanıyor. Acaba, bu tercihi yapmaya onları siz mi zorlamıştınız?
* * *
Beyler, günlük ekonomi yönetimi ile krizdeki ekonominin yönetimi farklıdır. Krize gitmeyi önlemek da başka kararlı ve anlık önlemler gerektirir. İstediğiniz kadar ekonomi bilin, istediğiniz kadar teori parçalayın, yaptığınız yanlıştı. Yolsuzluk yaptınız demiyorum. Ama, ülkeme zarar verdiniz...