Yıllar boyu, azgelişmiş ülkelerin kaderinde söz sahibi oldu. IMF'nin prestij kaybetmesinde büyük rolü var. Amerikan ve İsrail çıkarlarını hep gözettiği söylendi. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, sevdiği ve sevmediği kişiler vardı. Sevdiği kişileri o ülkenin iktidarında görmek için, mevcut hükümetleri bile yıpratmaktan çekinmediği söylenir. Uluslararası kapitalizmin en tutulan kişileri arasına girmeyi başardı.IMF'deki görevini bıraktıktan sonra, İsrail Merkez Bankası Başkanlığı'na getirildi. Hâlâ, uluslararası ekonomik ve mali çevrelerde ve merkez bankalarının bankası sayılan B.I.S'te etkisi ve saygınlığı sürüyor.Fischer, son günlerde ülkemizde yaptığı konuşmalarda ve verdiği mülakatlarda çok enteresan noktalara değindi: Fischer, uzun yıllar IMF Birinci Başkan Yardımcılığı yaptı. Gerçek gücü IMF Başkanı'nın üstündeydi. Doğal olarak, IMF'de birçok kurul, danışman orduları vardı ama son sözü o söylerdi. Onu ikna etmeden, IMF'de karar alınamazdı. Türkiye'de bir döviz kuru kurulu oluşturulmasını istemiştim. Olmadı. İyi ki, Türk hükümeti bunu kabul etmedi. Hükümet daha hızlı önlem alabilseydi, 2001 krizi önlenebilirdi. Kriz sonrası alınan mali önlemler, krizden önce alınsaydı, 2001 krizi hiç olmazdı. Dalgalı kura daha önce geçilmiş olsaydı, 2001 krizi daha küçük olurdu. Ama, artık bu tarih. Citibank'ın 2001 krizi sırasında en çok döviz alan banka durumunda olmasından bilgim yok. Sabit kur uygulansaydı, cari açık sizi bayağı endişelendirirdi. IMF'nin önemi azalıyor. Çünkü, krize giren ülke az. Fischer'in bütün bu söyledikleri, onun döneminde IMF'nin ayağı yere basan politikalarla değil, el yordamıyla karar aldığını gösteriyor.Bir ülkede, döviz kuru kurulu oluşturulmasını istemek, Merkez Bankası'nı yok etmek anlamındadır. Konu, bir bakıma ülkenin bağımsızlığıyla ilgilidir. IMF, Türkiye ile uzun yıllar komünist rejimle yönetilen Bulgaristan'ı aynı kefeye koyabilmiştir. Zaten, IMF reçeteleri yıllar boyu bütün ülkeler için beş aşağı beş yukarı aynı idi. IMF el yordamıyla karar aldı 2001 krizi öncesinde ve kriz sırasında Türkiye ekonomisini IMF yönetiyordu. Yalnız hükümetin değil, Merkez Bankası Başkanı'nın da stand-by anlaşmasında imzası vardı. IMF, Ankara'da bir büro açmış ve ekonomi yönetimindeki atamalara bile karışıyordu. Kriz öncesinde ve sırasında o zamanki Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'le görüştüm. Her ikisi de, IMF anlaşmaları nedeniyle, yapılacak her bir hareketin IMF'ye sorulmadan yapılamayacağını ve ellerinin kollarının bağlı olduğunu söylediler. Bu görüşlerini yazılarımda da dile getirdim. Şimdi, Fischer kalkıyor, kriz sorumluluğunu almıyor, benim bilgim yoktu diyor.Tansu Çiller Başbakan'ken, Fischer, o zaman Mesut Yılmaz'ın ANAP'ında görev yapan bazı kişileri dinleyip 1996 seçimleri öncesinde, IMF anlaşmasını sona erdirip yabancı bankaların ciddi miktarda döviz alımı yapmasına yol açarak bu ülkede kriz çıkarmak için çalışmamış mıydı? Belki de bunların hepsi sadece fantastik birer "komplo teorisi". ytoruner@milliyet.com.tr Kriz sorumluluğunu almıyor