Adamın biri çevresine “Kurban” meselesinin nasıl ortaya çıktığını anlatıyormuş: Hz. Musa Allah’a dua etmiş. “Ya Rabbi, bana bir kız evlat verirsen onu senin için kurban ederim.” Bir süre sonra Hz. Musa’nın bir kızı olmuş, adını Ayşe koymuş.
Çocuğun kurban edilme vakti gelince Hz. Musa bıçağı kızının boynuna dayamış. Tam kesecekken, Azrail gökten elinde bir keçiyle gelmiş. Adam baştan aşağı yanlış bu hikâyeye şevkle devam ederken, dinleyicilerden biri dayanamamış ve şöyle demiş: “Ben bunun neresini düzelteyim? Hz. Musa değil Hz. İbrahim, kız değil erkek. Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç.”
Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) yıpratmaya yönelik sistematik saldırıları ve asılsız iddiaları gördükçe aklıma hep bu hikâye geliyor.
En son beş generalin TSK’dan istifa ettiği iddiasını ortaya attılar. “Teyitli ve kesin bilgi” diye servis edilen “Beş general istifa etti” haberi külliyen yalan. İki general istifa etmemiş, sağlık sorunları sebebiyle emeklilik
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihinde ilk kez öğrenci yurdu açtı. 625 kız öğrenciye hizmet verecek üç yurtta konaklama bedeli aylık 600 lira.
Kuşkusuz önemli ve değerli bir hizmet bu. Belediye alkışı hak eden bir iş çıkarmış. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da bizim gibi hizmeti takdir etmiş ama meseleye farklı bir açıdan yaklaşmış.
Belediye yurdundan bir fotoğrafı ranzalı başka bir yurt fotoğrafıyla yan yana getirip “İBB’nin açtığı yurt/KYK’nın açtığı yurt” diyerek kıyas yapmış!
KYK diyerek küçümsediği devletin Kredi Yurtlar Kurumu.
2002 yılında 190 olan yurt sayısını 768’e... 182 bin 259 olan yatak sayısını 719 bin 520’ye çıkaran kurum.
2018-2021 döneminde yurtların yatak kapasitesi 221 bin adet artırılmış. Sadece son üç yılda 2002’ye kadar gelinen yatak kapasitesinin üzerine çıkılmış.
Dünyada Hilton oteller zincirinden sonra en çok yatak kapasitesi bizim KYK’da.
KYK yurtlarında Engin Bey’in paylaştığı gibi ranzalı odalar yok mu? Evet, var. Tüm yurtların yüzde
Meşhur hikâyedir. Fatih’in topları İstanbul surlarını döverken, Bizans’ın elitleri meleklerin cinsiyetini tartışmaktadır.
2021 Türkiye’sinde bizim halimiz de pek farklı değil.
Bir türlü ülkenin gerçek gündemine odaklanamıyor, incir çekirdeğini doldurmayacak sosyal medya tartışmalarıyla enerjimizi heba ediyoruz. İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunu vals yaparak kutluyoruz. Moda tabirle ‘sosyal medya yıkılıyor.’ Saçma sapan bir çağdaşlık-modernlik tartışması günlerce konuşuluyor.
Oysa aynı gün kentte konusu “Adalar Denizi ve Yunanistan ile Komşuluk İlişkileri ve Sorunlar” başlığıyla bir sempozyum düzenleniyor. Ülkenin Milli Savunma Bakanı tarihi önemde açıklamalar yapıyor. Ege’de boyundan büyük işlere kalkışan Yunanistan’a “Macera bitti, otur oturduğun yerde” mesajı veriyor. Kimsenin haberi olmuyor! Çünkü biz vals tartışmasındayız. Tarihi bilmeyenin onu tekrar yaşamaya mahkûm olduğu gerçeğini unuttuk.
Bu girişin ardından gelelim Hulusi Akar’ın 9 Eylül’de,
Millet İttifakı’nın önünde aşması gereken iki temel sorun var. Birincisi, HDP’yi nerede konumlandıracaklarına bir türlü karar verememeleri. İkinci sorunları ise popüler belediye başkanlarını çatı aday olmamaya nasıl ikna edeceklerini bilememeleri.
Popülerlik meselesi önemli. Buraya tekrar döneceğiz. Önce bir anketten bazı rakamlar paylaşalım. Öyle siyasi partileri, belediye başkanlarını memnun etmek, kamuoyunu manipüle etmek için masa başında yapılmış, tamamen duygusal içerikli bir anketten bahsetmiyorum. Bir siyasi parti tarafından orman yangınları ve sel felaketleri sonrasında sahadaki fotoğrafı net olarak görüp, yol haritasını buna göre belirlemek için yaptırılan bir araştırma bu.
Vatandaşa isim vermeden “Kimi Cumhurbaşkanı görmek istersiniz?” diye sormuşlar. Yüzde 44 bu soruya ‘Erdoğan’ cevabını vermiş. Peki, Erdoğan’ın arkasından kim geliyor sizce? Kılıçdaroğlu mu Akşener mi?
İkisi de değil. Yüzde 18 ile Mansur Yavaş. Evet, şaşırtıcı ama şu anda ismi Millet İttifakı’nın çatı adayı olarak geçenler
Türkiye bir çelişkiler ülkesi. Devlet, UNESCO’nun 2021’i “Hacı Bektaşi Veli” yılı ilan etmesinden yola çıkarak Anadolu Alevi mirasını tanıtmak, Alevi vatandaşların sorunlarına çözüm üretmek için harekete geçti.
Ama muhalefet partileri bundan rahatsız oldu!
Önce HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, daha sonra CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, İçişleri ve Kültür Turizm Bakanlıkları görevlilerinden oluşan bir heyetin Anadolu’daki cemevlerine yaptıkları ziyaretleri TBMM gündemine taşıdı.
Yıldırım Kaya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesinde Alevi kurumları ve cemevlerinin ziyaret edilerek “Bir ihtiyacınız var mı?” diye sorulmasının Alevi vatandaşları tedirgin ettiğini savunuyor ve “Bu etik mi?” diyor!
HDP’li Ali Kenanoğlu da aynı kafada. Cemevlerine giden heyetin “Sorununuz nedir, talebiniz var mı?” gibi sorularla bilgi topladığını ve bunun kabul edilemeyeceğini söylüyor!
İki vekilin farklı anlamlar yüklemeye çalıştığı bu
Kemal Kılıçdaroğlu “CHP’yi yönetmek ülkeyi yönetmekten zor” dediğinde çok eleştirilmişti. Ama gelinen nokta galiba Kemal Bey’i haklı çıkardı. Kılıçdaroğlu muhalefeti dizayn edeceğim diye uğraşırken kendi partisinde kontrolü kaybetmek üzere.
Partide İstanbul üzerinden yaşanan ve yakında Ankara’ya da sıçraması beklenen büyük bir ekipler savaşı yaşanıyor. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun koltuğu fena halde sallanıyor. Ümraniye ve Sultanbeyli ilçelerinde desteklediği adaylar seçimleri kaybetti. Şişli ve Maltepe kongrelerinde de Kaftancıoğlu’nun kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Kaftancıoğlu’na karşı birlikte hareket eden Erdoğan Toprak ve Ekrem İmamoğlu’na delege üzerinde etkili Ataşehir ve Bakırköy belediye başkanları da destek veriyor. Ortak hedef önce Kaftancıoğlu sonra CHP’nin 2 numaralı koltuğunda oturan Oğuz Kaan Salıcı.
Kavganın bugünkü görünür sebebi İstanbul’a hakim olma ve bir sonraki yerel seçimde dizginleri tamamen ele alma çabası. Ama uzun
Önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca... Ardından CHP lideri Kılıçdaroğlu aynı vaadi tekrarladı: KHK ile görevden alınan, işine son verilen herkes görevine iade edilecek!
Kemal Bey uzun yıllar devlete üst düzey bürokrat olarak hizmet etti, 11 yıldır da Atatürk’ün koltuğunda oturuyor. KHK ile görevine son verilenlerin kim olduğunu, yaptığı açıklamaya ilk desteğin neden FETÖ-PKK’lılardan geldiğini bizden çok daha iyi analiz edeceğinden hiç şüphem yok.
Ama biz iyi niyetle ve kendisine bu konuda belki de bir katkımız dokunur ümidiyle bazı bilgiler paylaşalım. Çünkü konu hassas ve devletin, hepimizin güvenliğini ilgilendiriyor.
Devlet, 15 Temmuz ihanetinden sonra 125 bin 678 kişiyi memuriyetten çıkardı. OHAL Komisyonu KHK ile kamudan çıkarılanlardan 14 bin 455’i için “Göreve iade” kararı verdi. Yaşın yanında kurular yanmasın, kimse haksızlığa uğramasın diye titiz bir çalışma yürütüyor komisyon.
Kemal Bey’e ulaşan polis memuru örneğinde olduğu gibi, hakkında
Cezaevindeki 28 Şubat’ın kudretli generallerinin affedilmesini isteyenler ‘merhamet’ diyor!
28 Şubat sürecinde ülke hortumlanırken, milyonlarca insan işini, umudunu, hepsinden önemlisi, bu ülkeye olan inancını kaybederken kimsenin aklına gelmeyen bir kavramdı merhamet.
28 Şubat sürecinde aktif rol oynadıktan sonra emekliye ayrılan paşaların birçoğu büyük holdinglerin yönetim kurullarına girmişti. Dönemin kudretli paşalarından Güven Erkaya, işadamı Korkmaz Yiğit’in danışmanı oldu. Vural Beyazıt, Etibank’ın, Teoman Koman, İnterbank’ın, Muhittin Fisunoğlu ise Sümerbank’ın yönetim kurulu üyesiydi.
Milletin parasının banka sistemi üzerinden iç edildiği bu ‘Lale Devri’ 2001’deki büyük krize kadar sürdü. Sırtını paşalara dayayan sermaye çöktü. Ali Balkaner, Hayyam Garipoğlu, Cavit Çağlar ve Murat Demirel’in bankalarına el konuldu, kendileri de hapse atıldı. Ne ilginçtir ki bu patronların bankalarının yönetim kurullarındaki paşaların hiçbiri ne sorgulandı, ne de