Yaşam Centilmen hırsız

Centilmen hırsız

03.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Centilmen hırsız

Gazeteci arkadaşlara ilginç gelen olayın, esasında benim soyulduktan sonra hırsızı silahı bırakmaya, benimle mutfağa gelerek onu kahve içmeye ve tüm diplomatik yönümü kullanarak benden aldığı bazı şeyleri geri vermeye razı etmem olduğunu düşünüyorum. Hikaye bu şekliyle anlatıldığında neredeyse gerçeküstü bir yanı var. Hatta güldüren bile diyebilirim...Gazetelerin yazmadıkları ise hikayenin pek de kahramansı olmayan tarafları. Ben korkuyla uyanıyor, odamda çekmecelerimi karıştıran bir adamla burun buruna geliyorum. Sonra alnıma soğuk tabanca dayandığında yaşadığım panik duygusu, her türlü özgüvenin ve gururun yıkılıp gözyaşlarına dönüşmesi ve karşımdaki genç insana bana bir kötülük yapmaması için eğilip yalvarışım...Bunu köşemde anlatabilme gücünü bulmak için iki ayın geçmesi gerekti. Kendimi zavallı bir halde yalvararak tamamen teslim etmiş olma duygusunu bir türlü hazmedemiyordum... Benim gibi hiçbir şeyden korkmadığını düşünen, her zaman kendine kahraman havası veren biri, hiç başkasına yalvarabilir mi? Bir psikolog arkadaşım bana avazı çıktığı kadar bağırarak, bunu gurur meselesi yapmamın sadece aptallık olduğunu söylerken, belki de doğru yolu yeniden bulmamı sağladı. Daha sonra, neşeli doğam inisiyatifi aldı ve 10 gün boyunca hırsız beni izleyecek endişesiyle evden çıkmadıktan sonra, bir sabah her zamanki divanımda (hâlâ kendi odamda uyuma cesaretini gösteremiyorum) uyandım. Normal hayatıma ve sahil yolunda yaptığım uzun yürüyüşlere geri dönme ihtiyacını duyuyordum içimde... "Yürüyüştaşlarım" yine "iş" başındaydılar ve pek çoğu yürüyüşü yarıda kesmeden, "Geçmiş olsun Donatella... Ciao Donatella... Her şey yolunda mı?" diye selamlıyorlardı beni. * * * Kesinlikle hiçbir şeyi kaçırmayan medyanın bana gösterdiği ilgi sayesinde, birçoğunuzun bir yaz sabahı, hâlâ nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde mutfak penceresini kullanarak ziyaretime gelmeye karar veren hırsızın hikayesini okuduğuna inanıyorum. Son zamanlarda sık sık rastlanan hırsızlık vakalarını gördüğümüz ve okuduğumuzdan, bakıldığında aslında hiç de ilginç gelmiyor insana. Bu vesile ile, nazik ve sayısız sevgi gösterilerinize içten teşekkür etmek istiyorum...* * *Tamamen kendime gelebilmek için her zamanki gibi biraz İtalyaya gittim. Arkadaşlarım, ailem, güzel şaraplar ve yemekler sayesinde tamamen kendime geldim. Başımdan geçen serüven orada pek ilgiyle karşılanmadı, çünkü bizim oralarda "çalma sanatı" çok eskilere dayanır ve Türkiyeye oranla daha yerleşmiştir. Her birimiz en az üç kez evlerimizin, hırsızlarca tamamen boşaltılmasıyla karşı karşıya kalmışızdır (Ona rağmen herhalde çok azımız hırsızla espresso içerek pazarlığa oturmuştur).Böylece rahatlamış ve daha da neşelenmiş bir halde evime döndüm... Doğal olarak, evime acilen iki tane alarm taktırdım (Öyle komik ki... Evin her tarafındaki, beni izleyen kırmızı ışıklı kameralar sayesinde kendimi "Biri Bizi Gözetliyor" yarışmacıları gibi hissetmeye başladım).Evet, tam bu kötü serüven sadece uzak bir anı olarak kalmış gözükürken, geçen gün elektronik postamı açtım ve bir de ne göreyim! Mesaj aynen şöyle diyordu: "Seninle bir kahveyi paylaşan gönül hırsızı... Slm dona. Aslında amacım seni soymak değildi... Gönlünü çalabilmek isterdim. Sanırım yine sana misafir olacağım. Pencereyi açık bırak, kalbini çalmaya geleceğim!"Ne diyeyim bilmiyorum... Galiba, Türk erkeklerinin kadınlara karşı genelde takındıkları "sınırlı-kısıtlı nezaket ve hassasiyeti" kabullenmekten vazgeçsem iyi olacak.Sinyor hırsıza not: Sakın yapayım deme. Bütün mahalle hazır durumda seni bekliyor. Yanlış anlama, bu sefer kahve içmek üzere değil elbette! n donatellapiatti@hotmail.com Reklam bölümü

Yazarlar