Editörün Seçtikleri Deprem şimdi vuruyor

Deprem şimdi vuruyor

15.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Deprem şimdi vuruyor

Deprem şimdi vuruyor


Depremin öğrencilerde yaptığı psikolojik tahribatın ne boyutlarda olduğunun belirtileri şimdi çok acı verici biçimde kendini gösteriyor


       Her yörenin, her okulun kendine göre sorunları var. Ama deprem bölgesindeki okullar genel sorunların yanında bir de kendilerine özgü sorunlarla boğuşuyor.
       Deprem yalnız can almakla, binaları yıkmakla kalmıyor.
       Depremin yalnız can almakla, binaları yıkmakla kalmadığı, geride birçok sorun bıraktığı, eğitim alanında da görülüyor. Kocaeli’nde öğretmenler ve yöneticiler, okulların ve eğitimin sorunlarının çözümü için maddi desteğin yanı sıra psikolojik yardım bekliyor. Çünkü o öğretmenler, depremden sonra öğrencilerde ortaya çıkan psikolojik sorunlarla karşı karşıya.
       Gölcük Endüstri Meslek Lisesi’nin Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık öğretmeni Ümit Doğan, deprem sonrası durumu anlatıyor:
       “Depremde okulumuzda 6 öğretmen ile 50 öğrencimizi kaybettik. Deprem öncesinde 2 bin 200 dolayında öğrencimiz vardı, bugün öğrenci sayımız bin 600’lerde. Ben tek rehber öğretmenim, üç okula bakıyorum.
       Depremden sonra çeşitli çalışmalara katıldık. En son Amerika’dan gelen üç travma uzmanı tarafından bir haftalık eğitim verildi.
       Okulda sosyal davranış bozuklukları, travmanın çeşitli belirtileri görülmeye başlandı. Devamsızlık had safhaya ulaştı."
       Ümit öğretmen bir uzman ekiple birlikte bin öğrenci üzerinde yapmakta olduğu çalışmanın ilk verilerini şöyle özetliyor:
       “Depresyon arttı. Depremin yarattığı korku ve kaçınma davranışları dikkat çekiyor. Zaten bizim öğrencilerimiz ergenliklerini çok sağlıklı geçirmiyor. Karadeniz’den gelen aileler, kapalı bir toplum, baskıyı üzerlerinde daha çok hissediyorlar. Ergenliğe gelene kadar var olan o ruhsal bozukluklar depremle birlikte daha çok açığa çıktı. Öfke patlamaları, saldırgan davranışlar, öğretmene yönelik saldırılar daha da yoğunlaştı. Disiplin kuruluna sevkedilen öğrencilerle okulda disiplini sağlamaya çalışıyoruz. Disiplin kuruluna verilen öğrenci sayısı depremden sonra yüzde 30 - 40 arttı.
       Çözüm noktasında çok da başarılı olamıyoruz."

       Cinsel taciz
       15 ile 21 yaş arasındaki öğrencilerin bayan öğretmenlere karşı tacizlerinin de arttığını belirtiyor Ümit öğretmen. Bu tacizler hem sözlü, hem de sınav kağıtlarında yazılı oluyormuş. Yaz ayları gelince çocuklarla başedemeyen öğretmenler tedavi için psikologlar getirmişler. Öğrencilerin tepkisi, “Bu psikologlar da güzel kadınlarmış" şeklinde olmuş.
       Ümit Doğan bunları yorumlarken şöyle diyor:
       “Gölcük kapalı bir muhit. Bu baskıya karşı oluşan tepkinin açığa çıkışı var. Çocukların ailelerinde kayıplar oldu, annesini ya da babasını kaybedenler oldu. Çadırda ya da prefabrik evlerde yaşıyorlar."
       Bazı örnek olayları soruyoruz.
       “Mesela, diyor Ümit öğretmen, depremden sonra karısını kapının önüne koyan kocalar var. Çoğu imam nikahlı, fakir ailelerin çocukları. Şu anda şizofreni tedavisi gören öğrencim bile var, Çapa’ya gönderdik. Alkol kullanımı arttı, alkole bağlı fiziksel şiddet çoğaldı. Öğrenciler evdeki şiddeti okula yansıtıyor. Öğretmenlere, hatta polise saldıranlar oldu, çevik kuvveti çağırmak zorunda kaldık.
       Biz bunları deprem nedeniyle olağan karşılasak da idare ve öteki öğretmen arkadaşlar artık bunların depreme bağlı olmadığını düşünüyor. Ben bu olayları travmaya bağlıyorum.
       Bu arada idarenin, Milli Eğitim’in tepkisiyle de karşılaşıyoruz. Bu çocukları iyileştiremiyorsunuz, siz ne biçim rehber öğretmensiniz, nasıl psikologsunuz gibi sözlere muhatap oluyoruz."

       Sorunlar yumağı
       Ziya Gökalp İlköğretim Okulu’nun sınıf öğretmeni Önder Özdoğru da benzeri olayları aktarıyor; ama önce eğitim sistemini sorguluyor:
       “Sistem çok belirsiz. Bir gün kalktık klasik sistem gitti, kredili sistem geldi. Bir gün uyandık ki, kredili gitmiş alan sistemi gelmiş. Bu sabah kalktığımda bir okula müdür mü olacağım, şube müdürü mü olacağım, yoksa bir köye mi gideceğim, bilmiyorum.
       İzmit’te eğitim bölgeleri yaklaşık 15’er okuldan oluşuyor. Merkezdeki üç okul iyi. Katkı payı yüksek. Okul kendini geliştiriyor, çocuklar da özel dershaneyle arayı açıyor.
       Bizim Ziya Gökalp Okulu ise kenar semtte. Çoğu esmer vatandaşların çocukları. Mahallede sosyal ihtiyaçlarını giderecek hiçbir altyapı yok. Deşarj olamıyorlar, okulda disiplinsizlik yaratıyorlar. Birbirlerine bıçak çekmeye, öğretmenlerine karşı fiziki zorlamaya gitmeye kadar vardırıyorlar işi.
       Geçenlerde Mehmetçik İlköğretim Okulu’nun önündeki otobüs durağında müzik öğretmeni dayak yedi, bir öğrencinin abisinden.
       Öğrenciler bayan öğretmenlerin ellerini tutuyorlar, laf atıyorlar. Bunu çocukları suçlamak için söylemiyorum, bunun sosyal nedenleri var.
       İkili öğretim ayrı bir sorun. Sorunlar bir yumak halinde, bu yumağı çözmek gerek."

       Sorgulama
       Evet, yumağı çözmek gerek, ama kim ve nasıl çözecek?
       Gördüğümüz o ki, okullarımızda şiddet olayları hızla artıyor. Günlük gazetelere, televizyonlara yansıyacak derecedeki olaylar biribirini izliyor.
       Herhalde eğitim sisteminin bir kez daha sorgulanması gerek. Yapılanların neresinin yanlış olduğuna bakılmalı, neyin eksik kaldığı araştırılmalı. Örneğin, şu sayılara ne dersiniz? 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitime geçilirken 140 bin yeni derslik ve 198 bin ek öğretmen hedeflenmişti; aradan 3 yıl geçti, bunun ancak yarısı tutturulabildi.
       Öğretmenlerin “sınıfta kalmama, devam zorunluluğu olmaması ve ilköğretimde disiplin kurulu yokluğu" gibi üzerinde durdukları konuların bir gözden geçirilmesinde yarar görülmez mi?
       Sosyo - ekonomik koşullar düzeltilse, okulların fiziki durumu rahatlatılsa (sınıflar 30 kişilik olabilse), öğretmen morale ve saygınlığa kavuşturulsa belki yukarıdaki hususları tartışmaya gerek kalmayacak. Ama bunları da yapamadığınıza göre... Acaba bir şeyler yapmak gerekmiyor mu?

Dertler ortak

Kartal’da Eğitim-Sen’in lokalinde öğretmenlerle konuşuyoruz. Bu ders yılı sonunun ve gelecek ders yılının en önemli sorunu Norm Kadro uygulaması. Bütün öğretmenlerin derdi aynı. Norm kadro uygulamasından duyulan endişe ve geçim zorluğu. Kimi öğretmenler ek işle bu zorluğu biraz hafifletiyor. Velilerden toplanan “katkı payı" da ortak sorunlardan biri. Kartal, Sultanbeyli, Maltepe, Tuzla ve Pendik’i kapsayan bölgede öğrencilerden alınacak eğitime katkı payı
       E - 5 karayolunun alt tarafı ile üst tarafı için ayrı ayrı saptanmış. Varoşların bulunduğu yolun üst tarafından yılda 5 milyon lira alınıyor. Alt tarafın katkı payı ise “muhitine göre" 10 ile 50 milyon lira arasında değişiyor. Parayı öğretmenlerin toplamasına ise yoğun tepki var. Sendika Başkanı Cemal Çoban bu tepkiyi şöyle dile getiriyor:
       “Öğretmen tahsildar değil diye bastırdığımız okullarda idareciler topluyor. Sınıfa girip herkesin içinde öğretmeni ve öğrenciyi tahkir edenler var. Parayı getirmeyen öğrenciye, ‘Burada okuyorsun, ısınıyorsun, niye parayı getirmiyorsun’ diye çıkışıyorlar. Bunlar eğitimle bağdaşmayan şeyler."




Yazarlar