Editörün Seçtikleri Kuraklık aşkı ve ekini vurdu

Kuraklık aşkı ve ekini vurdu

06.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kuraklık aşkı ve ekini vurdu

Kuraklık aşkı ve ekini vurdu


Eğer cevap alamayacağınızı bildiğiniz halde durmadan aynı numarayı çeviriyorsanız, aşıksınız demektir. Recep dakka başı telefona asılıyor: “Baran dıbariye? (Yağmur yağıyor mu?)ö Cevap gelince, gökte aradığımız kara bulutları suratında buluyoruz.
Yaklaşık bir ay sonra Recep’in, Karacadağ eteklerindeki köyündeyiz. Recep’in sevdiceği yağmur gelmemiş; mercimek, buğday getirmemiş. Güneydoğu’da son 20 yılın en büyük kuraklığı yaşanırken, kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
“Gök gürlemez de susarsa, biçerdöver de susar. Biçerdöver susarsa, çiftçinin neşesi susar, türküsü susar.ö Kızıltepe Sanayi Sahası’nda biçerdöverlerinin gölgesine sığınmış operatörler, mal sahipleri türkü söylemiyor. Paso sigara içiyorlar. Yozgatlı Cuma Dalkılıç, kullandığı biçerdöverin sahibinin kendisini kovacağını söylüyor. Mal sahibi Hasan Erel biçerdöverini satışa çıkarmış ama müşteri bulamıyorlar. Güneydoğu’da hasat kötü giderse, bundan Yozgat fena etkileniyor. Yozgat’tan buraya her yıl 1500 biçerdöverci geliyor.
Nusaybin’in Yolbilen köyü, Kasrik mezrasından Makbule Özer, “siyah suödan vazgeçmiş “beyaz suöyun peşinde. “Tarlalar kurudu, çatladı, bari biz kurumayalım, çatlamayalımö diyor. Çocuklarını yıkayacağı, çocuklarına içereceği “beyaz suöyun da kesilmesi onu iyice yıkmış. “Bebek doğsa, ölü ölse nasıl yıkayacağız?ö Birbuçuk ay önce, o da bir saat yağan bir serpintiden bu yana dere yatakları da, aşk yatakları da kuru. Su olmayınca ne üretim ne de aşk. Gün boyu boşa tırmık sallayan, boşa başak açan adamdan, abdest için su kaynatamayan kadından ne beklenir?
20 haneli Yolbilen köyü muhtarı Ramazan Yüce, “Bu sene tarlalar nadasa kalacak, aldığımız ürünle tohum masrafını bile çıkaramayız.ö diye yakınıyor.
Nusaybin’in Toptepesi köyünden Şeyhmus Aykut’sa, traktör için bankadan kredi çekmiş, ödeyemiyor. “Devlet gelip zarar tesbiti de yapmadı. Bari banka kredi faizlerini erteleseö diye ricada bulunuyor. 73 yaşındaki Murat Altun “Bunun gibi dört kuraklık gördüm, yettiö diyor. İki büklüm ihtiyar kararlı. “Artık çiftçiliği bırakacağım.ö
Hukuk mezunu Viranşehirli çiftçi Münir Öztürk’e göre Güneydoğu’da Harran ovası dışında hiçbir yere yatırım yapılmıyor: “Biz kendi çabamızla kuyular açıyoruz, ama paramızın yetmediği yerde devlet devreye girmeli. Viranşehir köylüsü kendi çabasıyla burada bir GAP kurdu. Ama elektriksizlikten kuyu da, kanal da fayda etmiyor.ö
Arabaşlıkxyxyxyxyxyxyxyxyxyx
Viranşehir Ziraat Odası’ndan Hamud Babaç kuraklığın sulama olmayan arazileri vurduğunu, sulama olan arazilerdeyse Harran’a göre çok yüksek olan elektrik ücretinin çiftçinin belini büktüğünü ileri sürüyor.
Kendilerine Çukurova’da verilenin yarısı kadar kredi verildiğini, kredi faizlerinin yüzde 46’dan yüzde 76’ya çıkmasının iflaslara yol açtığını söylerken Eşkinli Beşir Kaya öfkeli. Başakları açtığında eline buğday düşmeyince ağlamaklı.
Kızıltepe yolu üzerindeki çadırında karısına mektup yazan ilaçlama uçağı pilotu, Adapazarlı Nurettin Tunç ilaçladığı başakların kısır kalmasından perişan. Yakında Mazıdağı ve Midyat üzerinde uçacak. “Oralar yüksek olduğu için buğday daha yeşil. Am
a oradan da umutsuzum.ö Nusaybinli Mehmet, koltuğun arkasından Kalaşnikof’u alıp, evden çıkıyor. Birkaç el ateşleyip geri geliyor. “Bari Keleş’in neşesini alayım. Bu yıl bu ekinle yine evlenemeyiz. Mercimeğin, buğdayın tohumu para etmezse, erkeğinki ne eder?ö
Ahmet Kıran, bölge tarımının sorunlarını en iyi bilenlerden. Şimdi Kıran’ın Siverek’e bağlı köyündeyiz. Ahmet Kıran anlatıyor: “Buralarda 15 dönüme bir kele denir. Bir keleye 240 kilo tohum atıyoruz. Normalde bir kelenin bunun 15 katını vermesi gerekirken, bu yıl beş katını veriyor. Benim hesaplarıma göre bölgede kayıp 400 trilyon. Halbu ki üç trilyona Urfa’da her yerde sulama yapılabilirdi. O zaman pancar, pamuk da ekebilirdik.ö Kıran 20 bin dönüm arazisi için kendisine 10 milyar kredi verildiğini, bunun yetersiz olduğunu belirtiyor. Geceyi geçirmek için tekrar Recep’in köyüne gidiyoruz. Gözalabildiğine toprakların ortasında üç dört haneli bir köy, daha doğrusu mezra. Herkes uzaklardaki tarlalarda. Köylüler dönene kadar roman okumalı. İlk Recep’in küçük kardeşi Mustafa geliyor. “Çay bine?ö “Eri.ö Çay geliyor. Mustafa ilkokul ikiden terk, çobanlık yapıyor.
Mustafa duruyor, duruyor... “Ben de gazeteci olacağımö diyor. “Niye?ö “Siz sonra buradan gidiyorsunuz.ö
Susuz kalan köylerde herşey bükülür, sarkar. Başakların beli, erkeklerin başı. Kadınların bereketsiz memeleri. Tohumun yerini kuru sap, aşkın yerini öfke ve ölüm alır. Biçerdöverler durur, cemseler gelir, çobanların dolaştığı dağlara jandarmalar çıkar. Susuz kalan köylerden Mustafalar gidebilmek ister, gidemez.



Yazarlar