Cumartesi Gesi Bağları’nı bossa novaya çevirdi

Gesi Bağları’nı bossa novaya çevirdi

19.10.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Avrupa’nın Norah Jones”u olarak anılan Karsu Dönmez henüz 23 yaşında olmasına rağmen şimdiden pek çok başarıya imza attı. Hollanda’da yaşayan Hataylı bir ailenin kızı olan Dönmez’in kendi yazdığı ve bestelediği şarkıların yanı sıra farklı tarzlarda yorumladığı Türkçe şarkılar da büyük ilgi görüyor

Gesi Bağları’nı bossa novaya çevirdi

Hollanda’nın en çok saygı gören müzisyenlerinden biri o. Kraliyet ailesi tarafından yakından takip ediliyor. Üçü Carnegie Hall’da olmak üzere pek çok önemli konser mekanında sahneye çıktı. Mercedes Stalenhoef hayatının belgeselini çekti. “Avrupa’nın Norah Jones”u olarak anılıyor ve adı mutlaka “en çok umut vâdeden 10 isimden biri” listelerinde yer alıyor.
Henüz 23 yaşında olan Karsu Dönmez, Hollanda’da yaşayan Hataylı bir ailenin kızı. Dönmez her fırsatta Türkiye’de alıyor soluğu. Önümüzdeki hafta yeniden Türkiye’ye geliyor. Cuma günü Cemal Reşit Rey’de bir konser verecek. Bütün ekibiyle gelecek ve bu kez Türkçe ağırlıklı şarkılar seslendirecek. Dönmez konser öncesi sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

“Avrupa’nın Norah Jones’u” olarak anılmak ne ifade ediyor sizin için?

Ben Norah Jones’u severim, bütün şarkılarını bilirim. Bu benzetme ilk defa Hollanda’da Het Parool gazetesinde yazıldı. O zamandan beri beni “takip ediyor”. Norah Jones’la beni benzetmelerini normal karşılıyorum; Norah da ben de piyano çalıyoruz, ikimiz de kendi bestelerimizi ve müziğimizi icra ediyoruz, saçlarımız kahverengi ve kıvır kıvır... Fakat benzemeyen taraflarımız da var: Ben 23 yaşındayım, o 34 yaşında. Ben yalnızca caz değil, pop, bossa nova, blues da, Türkçe şarkılar da söylüyorum.

Babanızın Amsterdam’daki restoranı Kilim’de başlayan müzik yolculuğunuz Carnegie Hall’a kadar uzandı. Şimdi Kilim’deki o ilk günleri anımsayınca ne hissediyorsunuz?

Komşu bir restoranda bulunan piyanoyu babama hediye etmişlerdi, kızı piyano çaldığı için. O zamanlar babamın restoranına gittiğimizde evde bestelemiş olduğum şarkıları çalıp dinleyenlerin reaksiyonuna bakıyordum. Yavaş yavaş yalnız yemek yemek için değil, benim için de gelen çok müşterimiz olmaya başladı. Bu da beni cesaretlendirdi. Ama o zamanlar müzikten bir beklentim yoktu.

“O yaşlı, uzun saçlı adam gibi piyano çalmak istedim”

Yaşadığınız hangi olayı sıçrama noktanız olarak görüyorsunuz?

Televizyonda ilk kez piyano gördüğüm anı. Yaşlı, uzun saçlı bir adam piyano çalıyordu. O an içimden “Ben de öyle çalmak istiyorum!” dedim. Yedi yaşındaydım. Annem ve babam bana bir piyano kiraladılar. Hevesim geçer diye düşünüyorlardı. Sonra çok sevdiğimi görünce satın aldılar. 19 yaşındayken ve ikinci kez Carnegie Hall’da çaldığımda kendime dedim ki “Müzik yapmayı çok seviyorum. Kariyerimi bu yönde ilerletmeyi denesem kimseye zararı olmaz. 50 yaşında başkalarının konserlerine gidip ‘Keşke ben de müzisyen olsaydım’ demek istemiyorum.”

Haberin Devamı

Hollanda kraliyet ailesi üyeleri de sizi yakında takip ediyor değil mi?

Kraliçemiz Maxima için 17 yaşındayken sahneye çıktım, programdan sonra albümümü hediye etmek istediğimde “Karsu albümün bizde var, kızlar senin şarkılarını söylüyor” dedi.

Türkiye’de şimdikinden daha da çok tanınmak ister misiniz?

Tabii ki. Ama Türkiye çok büyük, her tarafa uzanmak zor. Umarım bu konser iyi bir başlangıç olur.

Haberin Devamı

Şarkılarınızda Türkiye’den izler olduğunu söylemek mümkün....

Evet, “Gesi Bağları” çok hoşuma gidiyordu. Bu şarkıyı hangi şekilde daha geniş bir kitlenin dinleyebileceği hale getirebilirim diye düşündüm. Sonra onu bossa nova stiline çevirince herkes çok beğendi. Aynı şekilde rahmetli Neşet Ertaş’ın “Neredesin Sen” isimli şarkısını da kendi stilime göre değiştirdim.

Kimleri dinliyorsunuz son zamanlarda?

Bu aralar Nina Simone, Zaz ve Bülent Ersoy’un Tarkan’la birlikte söylediği “Bir Ben Bir Allah Biliyor” şarkısı çok hoşuma gidiyor. Sonra Sezen Aksu... Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Fuat Saka, Volkan Konak, Leman Sam da hep dinlediklerim.

“İş bulamazsam aşçılık yaparım”

Türkiye’de yetişmiş olsaydınız bugün nerede, ne yapıyor olurdunuz?

Bunu tahmin etmek çok kolay değil ama piyano kursuna gitmem çok mümkün olmazdı herhalde. Hollanda’da bile annem ve babam “Kızım piyanoyu ne yapacağız; sen saz, flüt, keman falan çal” dedi. Ben yine de tutturdum piyano diye. Hatay’da, Karsu köyünde yetişmiş olsaydım bu kadar kolay “Şarkı söyleyeceğim” diyemezdim galiba.

Haberin Devamı

Ne sıklıkla gidersiniz Karsu’ya? Yemekleri meşhurdur Hatay’ın, siz sever misiniz Hatay lezzetlerini?

En son geçen sene Ricciotti Ensemble Orkestrası ile gittim. Orada bir konser verdik, köylüler çok sevdi. Özellikle “Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim”i ayakta alkışladılar. Yemek bizim aile için önemlidir. Evde Hatay yemekleri çok pişer; sarmici (kısır), assır, oruk (içli köfte), her sabah çoban salatası, zeytin eşkilemesi... Ben de yemek yapmayı çok seviyorum. Sanatçı olarak iş bulamazsam ikinci mesleğim aşçılık olur.