İçimizi ısıtan ren geyiği

Cafe Crown perakende olarak toz kahve satışına devam ederken kafelerini Caribou’ya dönüştürüyor. “Caribou, ren geyiği anlamına geliyor. Caribou’yu kuranlar dağcılık yaparken inanılmaz bir maceradan sonra bir dağın tepesinde bir “caribou” görüyorlar. Çok hoşlarına gidiyor. Resimlerini çekiyorlar. Sonra aşağıya iniyorlar. İçleri de üşümüş... Sıcak bir şey, bir kahve olsa da içsek diye konuşuyorlar. ‘E biz yapalım o zaman kendi kahve markamızı’ diyorlar, ‘Adını da Caribou koyalım...’ Oradan çıkıyor ve inanılmaz başarılı bir model oluyor.” Böyle anlatıyor Caribou’nun doğuş hikayesini Derya Türker. Caribou Coffee’nin genel müdürüyle markanın dönüşüm hikayesini konuşmak üzere buluşuyoruz.

* Neden böyle bir değişim ihtiyacı duyuldu?

Cafe Crown halihazırda başarılıydı. Özellikle lokasyonları ve personeliyle... Bu durum yabancı yatırımcıların dikkatini çekti. Böyle bir teklif aldığımızda finansal analizler yaptıktan sonra markanın dünyadaki yeri de göz önüne alınarak Caribou’ya dönüştürmeye karar verdik. Dünyada özellikle de Amerika’da tarzı ve altyapısıyla çok başarılı olmuş bir modeli Türkiye’de de uygulamak istedik.

* İlk değişen şube burası mıydı?

Evet, ilk seçtiğimiz şube Caddebostan şubesiydi. Metrekare olarak dünyanın en
büyük Caribou’su şu an burası. Aynı zamanda da eğitim merkezi. Caribou’da çalışacak baristaların teorik ve pratik eğitimden geçtikleri yer.

* Caribou nerelerde biliniyor daha çok?

Amerika’daki en büyük kahve zincirlerinden biri. 92’den beri hizmet veriyor. Daha çok Orta Amerika’da yaygın. Bir süredir de Ortadoğu’da var. Türkiye’yle birlikte uzun vadede Avrupa’ya açılma hedefleniyor.

* Sizi diğer hızlı kahve markalarından ayıran ne?

Ürünlerimizin üçte biri gerçek çikolatayla yapılıyor. Kahve çekirdeklerimiz Caribou’nun kendi özel blend kahve çekirdekleri. Uluslararası boyutta kendimiz yetiştirip tüm dünyadaki Caribou’larda onları satıyoruz. Günlük süt kullanıyoruz. ‘Turtle Mocha’ klasiklerimizden. İçinde gerçek snickers var. Yazın yaptığımız frozen’ları da gerçek tadı yansıtan ürünlerle yapıyoruz. Türk insanının damak zevkine uygun özel ürünlerimiz de var. Yarattığımız ortam fabrikasyon değil. İnsanların kahvesini içerken keyif de alabileceği bir ortam hazırladık. Daha çok kışlık bir konsept gibi görünse de hem yaz hem kış olarak planladık.
O yüzden bahçe alanlarımıza çok önem veriyoruz. Herkesin ücretsiz yararlanabileceği ses sistemi ve LCD’leri olan toplantı odalarımız, çocuklar ve engelliler için düşünülmüş tuvaletler var.

“Arabica ve Robusta, Türk kahvesinden daha çok satacak deselerdi gülerdim”

* Amerikalı tüketici ile Türk tüketici arasında ne gibi farklar var?

Dışarıda yeme-içme kültürü Amerika’da ve Avrupa’da çok uzun süredir var. Türkiye’de ise ekonominin çok hızlı gelişmesiyle yeni nesil daha fazla dışarıda yiyecek-içecek tüketmeye başladı. Çünkü herkes çalışıyor. Avrupa’ya kıyasla biz sohbet etmeyi daha çok seviyoruz. Bu tarz ortamlarda daha çok vakit geçiriyoruz. Yurtdışında ise alıp-gitmek daha yaygın. Onun için burada daha rahat koltuklar var.

* Türklerde yaygın bir kahvehane kültürü vardır. Bunun faydasını görüyor musunuz?

Kahvehane, özellikle de köylerdeki kıraathane kültürü güzel bir kültür. Kahveye de alışık bir damak tadımız var. Venedikliler ilk espressoyu bizim buradan yolladığımız Türk kahvesinin daha ince çekilmiş haliyle yaptılar. Şimdi daha çok bilinçlenmeye başladık. Türkiye’de biri bana 10 yıl önce Arabica ve Robusta, Türk kahvesinden daha fazla satacak deseydi gülüp geçerdim ama şu anda inanılmaz bir tüketim var. Sadece şuruplu veya içinde toz olan kahveler değil gerçek espresso, gerçek latte ve mocha da tüketiliyor.

“Kızım sıcak çikolatayı ve marşmelovlu ürünleri tercih ediyor”

* Ülker bünyesindeki en genç genel müdür sizmişsiniz. Neler yaptınız bugüne dek?

34 yaşındayım. Marmara’da dış ticaret ve ekonomi okuduktan sonra London Culinary Arts’da yüksek lisansımı yaptım. Bu dönemde barmenlik, baristalık, şeflik yaptım. Bütün kademelerde çalıştım. 2004’te evlendim. O zamanlar İngiltere’deydim ama evliliği İstanbul’da yaptım. 2006’da döndüm. 2007’de de bir kızım oldu, adı Ela.

* O da kahveyi seviyor mu?

Zaten çok hareketli bir çocuk olduğu için çok fazla kahve içirmiyorum. Daha da coşturmak istemediğim için... (gülüyor) Ama buradaki sıcak çikolataları ve marşmelovlu ürünlerimizi çok seviyor.