18.10.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Serkan Arman Yabancı CEO'ların YOL HARİTASI
Geçen yıl Ayhan Bermek’in şirketi Tekofaks’la ortaklığı bitirerek Türkiye’de yola tek başına devam etme kararı alan Japon elektronik devi Panasonic’in bu hareketinin arkasından MINT (Nane) adını verdiği operasyon çıktı. Panasonic, küresel krizden güçlü çıkan Türkiye’yi hızlı büyümek için üs seçtiği 4 ülke arasına aldı.
Panasonic Türkiye CEO’su Shigeo Suzuki, “Lehman Brothers’ın batışı sonrası dengeler alt üst oldu. Dünyanın en büyük markalarından birisiyiz. Ancak gelirlerimizin önemli kısmı Japonya’dan geliyor. Bunu değiştirmek ve dış pazarlardaki payımızı artımak istedik. Geçen yıl başkanımız MINT adlı stratejiyi açıkladı. Bu Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye’nin İngilizce baş harflerinden oluşuyor. Bu 4 gelişmekte olan ülkeye özellikle odaklandık. Türkiye çok önemli bir oyuncu oldu. Çünkü çok hızlı büyüyorsunuz. Hemen geldik, ofisi kurduk. Hem siz, hem biz kazanacağız” diyor.
Suzuki, geçen yıldan beri Panasonic’in Türkiye operasyonunun başında. 1981 yılından beri şirketin Türkiye ortağı olan Ayhan Bermek’le dostça ayrıldıklarını anlatıyor.
Euro’ya geçişi koordine etti
Suzuki, “Türkiye’de piyasa küresel kriz sonrası çok hızlı değişiyordu. Ayrıca Teknosa gibi önemli teknolojik perakende zincirleri çok yaygınlık kazandı. Bu değişimler, bizim direkt olarak işe girmemizi gerektirdi. Tekofaks ile bazı alanlarda hâlâ birlikteyiz” diyor.
50 yaşındaki Suzuki, üniversitedeki uluslararası ekonomi eğitimini bitirir bitirmez Panasonic’e girmiş. Amacının bir ayağı yurtdışında olan bir firmada çalışmak olduğunu anlatan Suzuki, Avrupa’nın birçok ülkesinde, özellikle pazarlama alanında görevler üstlenmiş. 1999 sonunda Avrupa’nın euro’ya geçiş sürecinde Panasonic’in alt yapı sistemlerinin sorunsuz çalışması görevi Suzuki’ye verilmiş.
Suzuki, Haziran 2009’da ise Panasonic’in yeni stratejisi gereği en çok önem verdiği 4 ülkeden birisi olan Türkiye’nin başına geçmiş. Suzuki o süreci şöyle anlatıyor:
‘İleride üretim olabilir’
“MINT adını verdiğimiz 4 ülke Çin veya Hindistan kadar büyük değil. Ancak yeterli ve genç bir nüfusları var. Büyüme potansiyelleri dikkat çekici. Krizden özellikle Türkiye az hasarlı çıktı. Tekofaks döneminde 3 kere İstanbul’a gelmiş ve çok sevmiştim. 2009 yazında Türkiye projesinin başına geçtim. Görevim kendi işimizi baştan kurmaktı. İlk geldiğimde 2 ay ofis ve ev aradım. Daha sonra personel almaya başladık. Ofiste şu an 45 kişi var, yalnızca 6’sı Japon.”
Türkiye’de ilk yaptığı işin ana perakendicilere giderek kendilerini anlatmak olduğunu belirten Suzuki, şöyle devam ediyor:
“Şu an işlerden çok memnunuz. Beklentilerimizi karşıladık. Tüketici elektroniğinde çok iyi satış rakamları yakaladık. Kendi mağazalarımızı açmayı düşünmüyoruz. Ortaklarımızla büyüyeceğiz. Birkaç yıl böyle gidecek. Sonra durumu gözden geçirebiliriz. Ayrıca ileride Türkiye’de üretim de düşünülebilir. Şu an ise bir plan yok. Orta dönemde hedefimiz tüketici ürünlerinde yüzde 10 pazar payı kazanmak. Türkiye’de en çok televizyon satıyoruz. Sonra kameralar geliyor. 3 boyutlu çekim yapan kameralarımızı dünyayla aynı anda Türkiye’ye getiriyoruz. İnsanlar artık evde 3 boyutlu çekim yapıp TV’de izleyecek.”
‘Eskiciler Japonya’daki çocukluğumu hatırlatıyor’
Türkiye’de en çok Adana kebabı sevdiğini belirten Suzuki, tam bir tenis tutkunu. Suzuki’nin Türkiye’de en çok ilgisini ise ‘geri dönüşümcüler’ adını verdiği eskiciler çekmiş. Suzuki şunları anlatıyor:
“Türkiye’de yemekleri ve Boğaz’ı çok beğeniyorum. Dünyada Boğaz’ın bir benzeri yok. Yemek konusunda ise favorim mezeler ve Adana kebap. Eşim ve iki çocuğum eğitimleri nedeniyle Japonya’da kaldı. Burada boş vakitlerimi golf ve tenis oynayarak geçiriyorum. İstanbul’da 1700 Japon var. O yüzden neredeyse herkes birbirini tanıyor.
Araba kullanması yasak
Şirket kuralları gereği araba kullanmama izin verilmiyor. Panasonic ABD, Kanada ve Batı Avrupa’da yöneticilerin araç kullanmasına izin veriyor ama dil, trafik kuralları gibi nedenlerle Türkiye’de izin yok. O yüzden çok fazla arabayla gezmiyorum. Sokakta gördüğüm eskiciler bana çocukluğumun Japonya’sını hatırlatıyor. Onlar gerçek geri dönüşümcüler...”