24.07.2009 - 11:18 | Son Güncellenme:
Bahri KARATAŞ/İZMİR (DHA)
ÇANAKKALE E Tipi Cezaevi'nde, çoğu terör örgütü DHKP/C üyesi 26 mahkumun sürdürdüğü ölüm orucunun sonlandırılması için 9 yıl önce yapılan ve 3 hükümlünün öldüğü, bir askerin şahit olduğu ‘Hayata Dönüş’ operasyonu AİHM gündemine alındı. Operasyondan sonra başka illerdeki cezaevilerine nakledilen 18 kadın hükümlü ve tutuklunun avukatı Gül Kireçkaya, müvekillerine işkence, yaşam hakkı ihlali yapıldığını öne sürüp şikayetçi oldu. Takipsizlik kararı verilmesi üzerine Türkiye'deki yargı yollarının tükendiğini belirten Avukat Kireçkaya, davayı AHİM'e taşıdı. Kabul edilen davada, mahkeme avukat ve Türk Hükümetin'den delillerini sunmasını istedi.
Türkiye'de ölüm orucu ve açlık grevi yapılan tüm cezaevlerine yönelik olarak düzenlenen ‘Hayata Dönüş’ operasyonu kapsamında Çanakkale E Tipi Cezaevi'nde de 2000 yılı Aralık alında operasyon yapıldı. Operasyon sırasında hükümlüler Fahri Sarı, Sultan Sarı ve İlker Babacan öldü, er Mustafa Mutlu şehit düştü. Hükümlülerden 83'ü de yaralandı. Operasyonun sona ermesinin ardından buradaki tutuklu ve hükümlüler başka cezaevlerine nakledildi.
Açılan soruşturma kapsamında 3 üsteğmen, 37 astsubay, 16 uzman çavuş, 1 komiser, 10 polis memuru, er ve erbaşların olduğu toplam 563 kişi hakkında Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nde, ‘Görevin ifası sırasında faili gayri muayyen şekilde birden fazla kişiyi öldürmek ve yaralamak’ suçundan dava açıldı. Cezaevi 1 ve 2'inci müdürü ile 65 infaz koruma memuru hakkında yargılanmalarına yer olmadığı belitilip takipsizlik kararı verildi. Yapılan yargılama sonunda güvenlik görevlileri, bu suçları işlediğine dair kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediği gerekçesiyle beraat etti. Aynı davada yargılanan 154 hükümlü için de beraat kararı verildi.
NAKİL SIRASINDA İŞKENCE İDDİASI
Cezaevindeki 18 kadın tutuklu ve hükümlünün avukatı Gül Kireçkaya, müvekillerinin başka illere nakli sırasında, güvenlik güçleri tarafından işkence yapıldığı, yaşam ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Çanakkale Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu. Savcılık, avukatın talebi yerinde görmeyip takipsizlik kararı verdi.
AİHM'E BAŞVURDU
Avukat Gül Kireçkaya, takipsizlik kararının ardından müvekilleri Leyla Alp, Gülay İncesu, Sakine Tekin, Sakine Işık, Aysel Sürücü, Ayşe Cabadak, Meral Kıdır, Duriye Demir, Nazmiye Köle, Ünzüle Karabük, Hülya Aydoğan, Meral Kaşoturacak, Birgül İbiş, Filiz Uyan, Fidan Yıldırım, Türkan İpek, Safiye Sel ve Süreyya Bulut'a, operasyon sonrası İzmir ve Manisa'daki cezaevlerine nakilleri sırasında kötü davranıldığını, ellerine arkadan plastik kelepçe takıldığını ve işkenceye maruz kaldıklarını öne sürerek, Türkiye'de iç hukuk yollarının tükendiği gerekçesiyle AHİM'e başvurdu. Avukat Kireçkaya, dava dilekçesinde şöyle dedi: “Türkiye'nin 22 Cezaevi'nde güvenlik güçleri tarafından bir operasyon yapılmış ve başvurucuların bulunduğu Çanakakale Cezaevi'nde operasyon 3 gün sürmüştür. 21 Aralık 2000 tarihinde Çanakkale Cezaevi'ne atılan gaz bombaları ve kurşunlar sonucu sıkışan tutuklu ve hükümlüler iş makineleri ile yıkılan duvardan dışarı çıkmışlar ve kurşun yaralanmalarına, gaz zehirlenmelerine ve darp edilmelerine rağmen bir kısmı Buca, bir kısmı ise Manisa Cezaevi'ne sevk edilmişlerdir. İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3'üncü maddesinde düzenlenen ‘Hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı veya onur kırıcı ceza ve muammeleye tabi tutulmaz’ hükmü ihlal edilmiştir. Müvekillerim, operasyon sırasında ve sonrasında dövülmüşler, tehdit edilmişler, çırılçıplak soyularak, cinsel yönden taciz edilerek, aşağılıyıcı biçimde aranmışlar, üzerlerindeki tüm para ve ziynet eşylarına el konulmuştur. Kullanılan su ve yangın söndürme köpüğü nedeniyle ıslak olmalarına karşın, soğuk havada saatlerce dizüstü yerde bekletilmiş, 6- 7 kişilik ring aracına elleri plastik kelepçeyle arkadan kelepçelenip 14 kişi bindirilmişlerdir. 7 saat süreyle aç ve sussuz bırakılıp, tuvalet ihtiyaçlarına dahi izin verilmemiştir. Kullanılan plastik kelepçe ile hepsinin bilekleri kesilmiş ve kan dolaşımının aksaması nedeniyle uzun süre elleri uyuşmuştur. Sözleşme'nin 6/1-a maddesinde düzenlenmiş olan ‘Adil yargılanma hakkı’ da ihlal edilmiştir. Müvekillerimin sanık olduğu davada delil olan bilgiler mevcuttur. Sanık oldukları davanın soruşturması 2 ay gibi kısa sürede bitirilmiş olmasına karşın, kamu görevlileri hakkındaki soruşturma iki yıl sürmüş, ardından dava açılmıştır. Operasyon baştan sona kameraya alınmış olmasına rağmen kamera kayıtları soruşturma dosyasında konulmamıştır. Müvekillerime, yaşadıkları hak ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istiyorum.”
DAVA KABUL EDİLDİ
Avukat Gül Kireçkaya'nın başvurusunu kabul eden AHİM, taraflara delillerini sunmaları yönünde tebligat gönderdi. Türk Hükümeti, davacıların nakil sırasında çekilen görüntülerde söyledikleri sözleri tek tek deşifre edip, gönderdi. Avukat İlhan Kireçkaya, Türkiye'de açılan davada sürekli kaset çözümlerini istemelerine rağmen mahkemeye gönderilmediğini, AİHM'e ise çözümün gönderilmesine bir anlam veremediklerini söyledi. Dava önümüzdeki günlerde görülmeye başlanacak.