08.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Altı ay önce, "Gözümün gördüğüne / Yüreğim inanmadı" diye dolaşmıştım Bağdat'ı. O şarkı yine kulağımdan gitmiyor. Ama mayıs ayı başındaki savaş manzaraları artık o kadar kalmamış. Ortalık bir hayli temizlenmiş, toparlanmış.
Ama kentte bu kez beton bloklar, dikenli teller, metal ağlar ve kum torbaları göz alıyor. Yani güvenlik durumu altı ayda iyiye değil, kötüye gitmiş.
Ya da nitelik değiştirmiş!
Ali Babalar büyük ölçüde etkisiz kılınırken, yaz aylarından itibaren yükselen şiddet ve terör eylemleriyle bugünkü bombalı Ramazan ayına gelinmiş. Roketti, havan topuydu, suikasttı derken bütün bu saldırılar bugün Amerikalıları ve onlarla birlikte yeni Irak'ı kurmak isteyen Iraklıları beton bloklarla dikenli tellerin arkasına itmiş.
Savaş yerine işgal manzarası
Bunların arkasında kalarak yeni Irak nasıl inşa edilir sorusu ister istemez zihinlere çengelini takmış durumda...
Gözle görülen bu.
Altı ay önce böyle değildi.
Bir başka deyişle:
Savaş manzaraları gitmiş, yerine daha çok işgal manzaraları gelmiş...
Dicle Nehri'nin sol kıyısındaki Convention Centre'da, yani bugünkü Amerikan işgal yönetimiyle Irak Yönetim Konseyi'nin bulunduğu bölgede geçen gün kat kat güvenlik kordonlarını aşmaya çalışırken bizim çevirmen şöyle diyordu:
"Daha birkaç ay öncesine kadar buraya elimizi kolumuzu sallayarak girerdik."
Şimdi böylesi imkansız.
Güvenlik önlemleri olağanüstü!
Kapısında Nepalli askerlerin nöbet tuttuğu Irak Yönetim Konseyi binasına girmemiz iki saate yakın zamanımızı aldı. Ama herhalde böyle gecikmelere alışıldığı için olacak randevumuzu yine de kaçırmadık.
Profesör Muhsin Abdülhamid.
Irak İslam Partisi Genel Sekreteri. Aynı zamanda Irak Yönetim Konseyi'nin 25 üyesinden biri
'Tayyar Altıkulaç öğrencimdi'
Kerkük doğumlu bir Kürt.
Türkçesi iyi. Bağdat Üniversitesi İslam bölümünde okumuş. İslam Şeriatı hocası olduğunu söylüyor. "Şimdi AKP milletvekili olan Tayyar Altıkulaç otuz sene evvel benim öğrencimdi" diye ekliyor.
Partisini şöyle özetliyor:
"İslami demokrasiden yanayız. Modern, İslamcı bir düzen istiyoruz. Demokratik çoğulculuktan yanayız. Şiddete kesin karşıyız."
Sözü güvenlik konusuna getiriyorum, neredeyse her gün patlayan bombalara:
"Ne yanlış gitti?"
"Birinci yanlış: İşgalciler Bağdat'a girince üç günlük de olsa sokağa çıkma yasağı ilan edeceklerdi. Etmediler. Bu yüzden yağmacılara gün doğdu. İkinci hata: Orduyu olduğu gibi lağvettiler. 450 bin kişiyi kapıya işsiz koydular. Baas Partisi'ni kapatırken devlette, kamu kesiminde çalışan 30 bin parti üyesini de kapının önüne koydular. Muhaberatı, yani istihbaratı da yerle bir ettiler. Hiçbirinde iyisini kötüsünü ayırt etme zahmetine katlanmadılar. Oysa, onların arasında çok iyi insanlar vardı yararlanılacak... Böylece, öfkesi burnundaki bu işsizler ordusu direnişin kaynağını oluştururken, ortaya çıkan güvenlik boşluğunu işgalcilerin kendileri de dolduramadılar. Şiddet ve terör, direniş bu boşlukta organize olacak fırsat ve zamanı yakaladı."
Yetki Iraklılara devredilmeli
"Çare nedir?"
"İyileri kötüleri ayırt edip yanlıştan dönmeye başlamak... Yetki ve sorumluluğu daha çok ve daha büyük bir hızla Iraklılara devretmek... Yani Irak Yönetim Konseyi'ni güçlendirmek... Çünkü Amerikalılar bizi, bizim kültürümüzü, insanımızı tanımıyorlar. Böyle giderse baş edemezler."
"Yapacak mı Amerikalılar?"
"Müzakere ediyoruz. Bazı hatalardan döneceklerine dair işaretler var."
Güvenlik en öncelikli sorun.
Bu malum.
Güvenliği belirli ölçülerde hal yoluna sokmadan aş ve iş sorununu çözecek kapıları açabilmek uzak ihtimal. Çünkü bu durumda yatırımcılar, önlerini göremedikleri için kollarını sıvamıyorlar. İşsizlik azalmadan, insanların cebi doğru dürüst para görmeden de güvenlik sorununda mesafe almak zor tabii.
Yumurta tavuk hikayesi!
Ama diyelim ki:
Güvenlik büyük ölçüde halledilerek birinci aşama geçildi. Aş ve iş yoluna sokularak ikinci aşama da geride bırakılmaya başladı. Ama bir aşama daha var:
Anayasa konusu.
Nasıl bir yeni devlet kurulacak? Federasyonsa, nasıl bir federasyon?
Seçim mi, tayin mi?
Bu konu çok çetrefil.
Amerika'nın cebinde bir federasyon modelinin bulunduğu belirtiliyor. Hangi aşamada bunu çıkartacağı spekülasyon konusu. Fakat Şiiler, Kürtler, Sünniler, Türkmenler, hepsinin anayasaya ilişkin farklı görüşleri var.
Ama şimdi bunların tümü bir yana... Daha sıra henüz nasıl bir anayasa sorusuna gelmiş değil. Şimdiki sorun daha farklı. Yeni anayasayı yapacak olan organın nasıl oluşturulacağı tartışılıyor.
Bu konu geçen salı günü sabahı dört saat boyunca Irak Yönetim Konseyi'nde ele alınmış. Ama henüz herhangi bir sonuç elde edilmemiş. Irak İslam Partisi Genel Sekreteri Prof. Muhsin Abdülhamid şöyle dedi:
"Daha federasyon modellerini ele almadık. İlk sorun, anayasayı yapacak kurucu meclisin hangi yolla oluşturulacağı... Seçimle mi? Kısmi seçimle mi? Tayinle mi? Yoksa bugünkü mevcut Irak Yönetim Konseyi'nin yapacağı, örneğin iki yıllık geçici bir anayasayla bir geçiş dönemi yaşamak ve güvenlik durumu elverince, esas anayasayı yapıp referanduma gitmek mi? Çok güç konular..."
Kurucu Meclis tartışması
İki yıllık geçici anayasa formülünün Amerikan işgal yönetiminde düşünüldüğü bu arada Irak Yönetim Konseyi kulisinde konuşuluyor.
Irak İslam Partisi Genel Sekreteri Prof. Abdülhamid, kendi partisinin seçimden çok tayinle gelen bir Kurucu Meclis fikrine sıcak baktığını saklamıyor.
Irak nüfusunun yüzde 55 - 60'ını meydana getiren Şiiler, daha doğrusu Şiileri temsil eden bütün gruplar, yeni Irak anayasasını hazırlayacak organın mutlaka seçimle oluşturulmasını istiyorlar. Şiilerin en büyük ruhani otoritesi sayılan Ayetullah Sistani daha geçen yaz yaptığı açıklamada, seçimle gelmeyen bir kurucu mecliste Şiilerin kesinlikle yer almayacaklarını söyledi.
Konu kritik!
Seçim yapılacaksa önce nüfus sayımı olacak. Sayımda etnik köken, mezhep vesaire sorulacak mı? Seçim ya da nüfus sayımı bugünkü olumsuz güvenlik koşullarında nasıl sağlıklı biçimde gerçekleştirilecek?
Bu konuyu Irak Yönetim Konseyi'nin tek Türkmen üyesi Songül Çabuk Hanım'la konuşurken şöyle dedi:
"Seçim, nüfus sayımı bunlar uzun sürer. En iyisi anayasayı yapacak organı tayinle belirlemek... Paul Bremer de buna yatkınmış... Güvenlik durumu bu kadar kötüyken, nasıl seçim, sayım yapılsın? Ama seçim olmazsa, bu sefer Şiiler kurucu meclise katılmayacaklar."
Varsayalım bunlar da aşıldı.
Federasyon modeli ne olacak?
Kürtlerin istediği gibi mi?
Bazı Sünnilerin istediği gibi mi?
Kerkük'ün statüsü ne olacak?
Bu konuda Araplar, Kürtler, Türkmenler nasıl anlaşacaklar? Kerkük, yeni bir 'Kudüs sorunu'na mı yol açacak?
18 vilayete dayanan bir idari federasyon mu kurulacak?
O kadar çok soru var ki.
Daha nasıl bir anayasa değil de, anayasayı yapacak organın nasıl oluşturulacağı bile henüz kararlaştırılmış değil. Güvenlik durumu da düzelmez ve Irak Yönetim Konseyi de kendi içinde anlaşamazsa, Amerikalılar iki yıllık bir geçici anayasa formülü ile bugünkü Irak Yönetim Konseyi'ni biraz daha genişletip yola devam kararı alabilirler.
Bu da bir ihtimal.
Bağdat Günlüğü'nde yedinci sayfa yarın. Konusu kimilerine ilginç gelebilir:
Savaşa karşıyım ama...
Bu 'ama'yla ilgili olarak Saddam döneminde çok çekmiş yirmiye yakın şair ve yazarla yaptığım sohbetlerin bir özetini yarın Bağdat Günlüğü'ne almak istiyorum.
GÜNCEL
Bağdat günlüğü - 6 / Hasan Cemal / Bağdat
Bebek özürlü olsa da kürtaj yapılamayacak
'İhtiyaçtan değil, sadece meraktan'
'Komşu cinayeti'ni RTÜK çözdü!
Hayatını kararttık ama, para veremeyiz!
İnternette açık artırma!
Bataktaki Penthouse'u 90'lık dede 'uçuracak'
Kısa kısa..
Serin Duruş