08.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Görkem Evci
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile 19. yüzyıl Osmanlı’sında bir kadın yazar olarak edebiyat çevrelerine kendisini kabul ettiren Nigâr Hanım’ın yaşam öyküsünü ele aldık. Yüksek lisans tezinde Nigâr Hanım’ın “Batılı anlamda günlük türünün ilk örneği” olarak kabul edilen günlüklerini inceleyen Hüsniye Koç “Nigâr Hanım kadının âşık olmasının, aşk şiirleri yazmasının ve okumasının olumsuzlandığı bir çevrede hayatı boyunca aşk şiirleri yazma cesaretini göstermiştir” değerlendirmesinde bulunuyor. Kadın yazarların hem evdeki, hem de edebiyatta otoriterleri aşmakta zorlandığı bir dönemde yaşayan Nigâr Hanım, bu engelleri geçmeyi başardı. Renkli bir sosyal hayatı olan Nigâr Hanım, tek başına yurt dışına çıkan ilk Osmanlı kadını oldu.
Osmanlı’da 19. yüzyılda kadın yazar olmak ne demek?
Bu süreçte Osmanlı kadın yazarları geleneğin ürettiği kodların dışına çıkarak kendi seslerini bulmaya çalışmışlardır. Bir yandan kadın oluşlarını silmeden edebiyat kamusuna dâhil olmuşlar diğer yandan sayıları her geçen gün artan kadın okur topluluğuna hitap etmişlerdir. Bu hiç de kolay olmamıştır. Kadın yazarlar ilk eserlerini yayımladıklarında kadın oldukları için yazarlık edimini hakkıyla yerine getiremeyecekleri düşünüldü. Bunun sonucu olarak kadın yazarlar kendilerini himaye edecek bir “baba” figrürüne ihtiyaç duymuşlardır. Bunun en belirgin örneği Fatma Aliye-Ahmet Mithat ilişkisinde karşımıza çıkar.
Nigar Hanım, Osmanlı edebiyat kamusunun önüne ne zaman ve nasıl çıktı?
Nigâr Hanım, babasının yakın ilişkiler içerisinde olduğu entelektüel çevre sayesinde küçük yaşlardan itibaren edebiyat kamusunun merkezinde bulundu. Böylece Osmanlı kadın edebiyatının dönüm noktası olan 1890’lı yıllardan önce eserlerini yayımlamaya başladı. Nigâr Hanım’ın bir kısıtlanma ile karşılaşmamasının diğer bir nedeni de bu süre içerisinde kocası İhsan Bey’den boşanmış olması. Çünkü bu dönemde, kadın yazarların edebî otoriteden önce evdeki otoriteyi aşamadığı da görülür. Nigâr Hanım’ın bir geleneğin devamı olan şiir formunda eser vermesinin de etkisi var. 1887’de çıkan ilk şiir kitabı Efsûs’la ebiyat çevrelerinde ünlendi. Ancak “Fatma Nigâr” adıyla yayımlanan Efsûs I’in müstear (takma) isimli bir erkek tarafından yazıldığı iddia edilmiştir. Çok az kişi onun Nigâr Hanım tarafından yazıldığına inanmıştır.
İlk yurt içi seyahatini 1905’te Emine Semiye’nin (dönemin önemli kadın yazarlarından) davetlisi olarak Serez’e gerçekleştirir. Nisan 1908’de ikinci kez Serez’e giden Nigâr Hanım, Viyana’ya geçer. Dönüşte de Macaristan’a uğrayarak haziran başı İstanbul’a ulaşır. Budapeşte, Hırvatistan ve İtalya ile devam eden Avrupa seyahatlerinde Nigâr Hanım özel karşılanır, adına toplantılar düzenlenir. Örneğin Feridun Es, Illustrirte Zeitung adlı Alman gazetesinde Nigâr Hanım’ın yüzü açık bir resminin yayımlandığından ve ilk defa Müslüman bir kadının yüzünün bu şekilde neşredilmesinden dolayı bu fotoğrafın “devre isyan” olarak görüldüğünden ve bütün bir şehirde büyük bir vaveyla koptuğundan bahseder. Fotoğraflarından da bu gezilerde Avrupalı kadınlar gibi giyindiği ve şapka taktığı görülür.
19. yüzyılın önemli kadın yazarlarından
19. yüzyılda Osmanlı’da yaşanan sosyal ve kültürel değişime katkıda bulunmuş önemli kadın yazarlardan biri olan Nigâr Hanım, 1862 yılında doğdu. Babası Macar Osman Paşa’nın nüfuzu sayesinde küçük yaşlardan itibaren sanat çevrelerinde bulundu. Birden fazla yabancı dil biliyordu. 1918 yılında ölene kadar şiir, hikâye, tiyatro, deneme, makale gibi farklı türlerde eserler verdi.
Divan şiirini eril söylemden çıkardı
Osmanlı’da bir kadının aşk şiirleri yazması nasıl karşılanırdı?
Ahmet Mithat, Fatma Aliye’nin şiir yazma hevesine şiddetle karşı çıkar. Efsus’u da eleştirir. Ancak Nigâr Hanım yazmaktan vazgeçmez. Nigâr Hanım’ın şiirlerinin hem biçimi hem de içeriği açısından Divan şiiri geleneğinden koptuğunu, kendi sesiyle ve kadın kimliğiyle yazarak Divan şiiri geleneğinin eril söyleminden uzaklaştığını söyleyebiliriz.
Batılı günlük türünün ilk örneği
Nigar Hanım’ın günlüklerinin Türk edebiyatı açısından önemi nedir?
Nigâr Hanım’ın günlükleri, Türk modernleşmesi ve kadının bireyselleşme hikâyesi bağlamında ilerleyecek bir tartışmanın önemli bir kurucu metnidir. Günlükler Türk edebiyatı kaynaklarında “Batılı anlamda günlük türünün ilk örneği” olarak geçmektedir. Günlük tutma arzusunun ardında “tarih içinde silinmeme” ve “var olma” güdülerinin öne çıktığı görülür. Dolayısıyla kadının kendi üzerine düşünme isteğini modernleşme süreciyle okumak gerekir.