10.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN
Mustafa Kemal, 1905’te Harbiye’den kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. Sirkeci’de arkadaşlarıyla bir ev tutan genç kurmay yüzbaşı farklı, özgürlükçü ve Abdülhamit’in baskıcı yönetimine tehdit olarak algılanan fikirleriyle dikkat çekiyordu. Abdülhamit’in jurnal ağına takılarak, kurmay subay olarak daha ilk görevine gidemeden gözaltına alındı. Sarayda sorgulandıktan sonra tutuklanarak, Bekirağa Zindanı’na konuldu. Oğlunun tutuklandığını öğrenen Zübeyde Hanım, Selanik’ten İstanbul’a koştu. Oğluna sarıldı ama hasretini dindiremedi.
Mustafa Kemal’i sürgüne götüren vapur Sirkeci Rıhtımı’ndan ayrıldığında, rıhtımda mavi gözlerindan yaşlar süzülen bir kadını geride bırakmıştı. Hayatı çile ile geçecek olan Zübeyde Hanım’ın hatırası bu olaydan 18 yıl sonra kurulacak yeni devletin ve Cumhuriyet’in manevi temellerine ana sevgisinin fedakârlığını, dualarının saflığını ve gözyaşının berraklığını katacaktı.
‘Molla Zübeyde’ dendi
Sofulardan Feyzullah Efendi ile Ayşe Hanım’ın 1857 yılında bir kızları oldu. Aile Selanik’in yakınındaki, yeşiliyle mavisi uyumlu, doğası insana ferahlık veren bereketli topraklara sahip Langaza’da yaşıyordu. Ailenin temeli, Osmanlı’nın fetih yıllarında Karaman’dan göç ederek Selanik ve çevresini yurt tutmuş Yörük Türklerine dayanıyordu. Zübeyde Hanım, 14 yaşına geldiğinde dal gibi boylu, sarı saçlı, mavi gözlü çok güzel bir genç kız olmuştu. Zekasından, bilgeliğinden ve okumayı sökmesinden adı daha genç kızlığında ‘Molla Zübeyde’ye çıkmıştı.
Dört evladını kaybetti
1871 yılında Selanik’te gümrük memuru olan Ali Rıza Efendi ile evlendi. 1872’de ilk kızı Fatma dünyaya geldi. Fatma’yı üç yaşında iken kaybetti. 1874’te Ahmet’i, 1875’te Ömer’i, 1881’de de Mustafa’yı doğurdu. Mustafa daha iki yaşında iken Zübeyde Hanım, iki oğlu Ahmet ile Ömer’i kuşpalazı hastalığından yitirdi. Kader, üç çocuğunu küçük yaşta elinden alınmış geriye sadece Mustafa’sı kalmıştı. 1885’te Makbule’yi, 1889’da Naciye’yi doğurdu. 1901’de ise küçük kızı Naciye’yi kaybetti. 6 çocuktan geride sadece Mustafa ile Makbule kaldı. Hayatta kalan tek oğlu Mustafa, zeki bir çocuktu, öğrenme konusunda çok tutkuluydu.
‘En sevdiğim Naciye’ydi’
Atatürk, yıllar sonra “Kardeşlerim arasında en sevdiğim Naciye’ydi. Ben Harbiye’ye giderken kitaplarımı istemişti. Annemden onu okutmasını istemiştim. Ne ablam Fatma’yı, ne ağabeylerim Ahmet ve Ömer’i hatırlayamıyorum. Son ikisi aynı yıl 1883’te ben iki yaşında iken ölmüşler. Naciye, annem gibi sarışın, mavi gözlü, duru beyaz tenli idi. Tipik bir Yörük kızıydı. Makbule’ye hiç benzemezdi” diyecekti.
Halep’e evladına koştu
Mustafa Kemal, 1911’de Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı direnişi örgütlemek için görevlendirilen az sayıdaki subaydan birisiydi. Balkan Savaşı’nda Selanik kaybedilince Mustafa Kemal’in annesi ile kız kardeşi Yunanistan’ın eline geçen Selanik’te kaldı.
Mustafa Kemal, 7. Ordu Komutanı olduğu sırada sarılık hastalığı geçirdi ve Halep’te tedavi altına alındı. Evladının kör olduğundan endişelenen Zübeyde Hanım, yanına evlatlığı Abdürrahim’i alarak Halep’e gitti. Evladını gördü, sardı, kokladı ve İstanbul’a geri döndü.
Mustafa Kemal, 1919’un Mayıs ayında Ordu Müfettişi göreviyle Samsun’a hareket etti. Zübeyde Hanım için hasret ve tedirginlik dolu zor günler yeniden başladı. 11 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal, İstanbul’da toplanan bir Divan-ı Harp tarafından idama mahkum edildi. Zübeyde Hanım, duyduğu sıkıntı ile felç geçirdi.
Hasret Ankara’da bitti
1922 yılında Sakarya Zaferi’nden sonra Büyük Taarruz’dan önce Mustafa Kemal, annesini Ankara’ya getirmenin yolunu buldu. Zübeyde Hanım ile Adapazarı’nda buluştu. 1922 yılının 24 Haziran’ın da Zübeyde Hanım, evlatlığı Abdürrahim ile Çankaya’daki bağ evine yerleşti. Büyük Zafer, 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe üzerinden Sincanlı ovasına doğru başlatılan Büyük Taarruz ile kazanıldı.
66 yaşında vefat etti
Oğlunun büyük başarısını gören Zübeyde Hanım mutluydu. Ancak hastalığı çok ağırlaşmıştı. İzmir’e müstakbel gelini Latife Hanım’ın yanına tedavisi için gönderildi. Hem de müstakbel gelini görüp kararını verecekti. 14 Ocak 1923’te İzmir’de, yıllardır hasretini çektiği hayatta kalmış biricik oğlunun başarısını gördükten sonra 66 yaşında vefat etti. Karşıyaka’da 1940 yılında anıt mezara dönüştürülen kabrinde son uykusuna çekildi.
EN ÇOK ‘DAĞLAR DAĞLAR’I SEVERDİ
Zübeyde Hanım, en çok ‘Dağlar Dağlar Viran Dağlar’ türküsünü severdi. İki oğlunu ve iki kızını çoçuk yaşta kaybetmiş bir ana yüreği, hayattaki tek oğlu Mustafa Kemal, vatan için ölümün kol gezdiği, Azrail’in mekan tuttuğu cephelerde savaşırken, o yakıcı hasreti gözyaşları ile serinletmesine vesile olan bu türküde teselli bulurdu. Bu türküden esinlenerek, Zübeyde Hanım’ın hatırası için şu şiiri kaleme aldık:
Dağlar dağlar viran dağlar
Selanik akşamlarında
Hasretinden yüreğim ağlar
Her gün batımında
Gözümden kan damlar
Dağlar dağlar viran dağlar
İçimi evlat hasreti dağlar
*
Sirkeci rıhtımında İki mavi göz
Martı kanadına takılır sana uçar Mustafa’m
*
Ankara İzmir yolunda pir olaydı
Mustafa’m hep benim olaydı
*
Sakarya’nın pınarı kaynar kandan
Erzurum’un Sivas’ın Ankara’nın yolları taştan
Abdestini yunusun sarı çiçeğinde almış bu vatan
Sen çıkardın bizi baştan
Anadolu sevdasına hasret kaldım oğuldan yardan
*
Ankara İzmir yolunda pir olaydı
Mustafa’m hep benim olaydı
*
Hasretini çemberime oya yaptım
Çilemi bu vatana rüya yaptım
Ankara İzmir yolunda dualarımla oğlumu pir yaptım
*
Hasretinden gözlerim kan ağlar Mustafa’m
Ankara da pınarlar ana sütüyle çağlar
Bu sevdaya bulutlar yağmur olur ağlar
Dağlar dağlar viran dağlar...