26.10.2008 - 17:54 | Son Güncellenme:
ESENGÜL METİN
Üniversitedeyken, okul yıllığına ilan toplamak için gittiği reklam ajansında hayatının akışı değişmiş Ayşegül Molu’nun. O ana kadar diplomat olmayı isterken, ajans sahibinin ‘Neden reklamcı olmuyorsun?’ sözleri soru işaretleriyle beraber kazınmış aklına. Onu reklam sektörüne iten en önemli nedenlerden biri, resme olan ilgisiyle başlayan, sanat ve yaratma aşkına yakın olma düşüncesi olmuş. 2005 yılından bu yana Reklamcılar Derneği ve Vakfı Genel Müdürlüğü görevini yürüten Molu, aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’nde açılan AdSchool İstanbul Yüksek Lisans Programı’nın Koordinatörlüğü’nü ve Bilgi Üniversitesi Rektör Danışmanlığı’nı yapıyor. Bunun dışında birçok sivil toplum projesinde de çalışıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme okurken siyaset bilimi bölümüne geçmişsiniz. Ama kariyerinize reklamcılık sektöründe başlamışsınız...
İşletmenin istediğim bir dal olmadığını anladım. Üniversitede daha fazla tartışmak, derinleşmek, meselelere kafa yormak için aradığım ortamı siyaset biliminin içinde buldum. Siyaset biliminden mezun olacağım yıl okul yıllığını çıkarmıştım. Bu çalışmalar kapsamında ajanslara gidip yıllık için ilan topluyordum. Bu ziyaretlerin bir tanesinde bir ajans yöneticisi bana “Neden reklamcı olmuyorsun?” dedi ve kafamın içinde bir soru işareti bıraktı. Üniversiteye devam ederken reklam sektöründe çalışmaya başladım.
Siyaset bilimini seçmişken sizi reklamcılığa iten sebep ne oldu?
Bu kararı vermemde belirleyici faktörlerden biri, uzun zaman resim yapmamdı. Şunu varsaydım; reklam sektörü sanatın, düşüncenin ve bir parça yaratıcılığın iç içe geçtiği, iş dünyasının da bununla harmanladığı bir ortamdır. Geçirdiğim yıllar bu düşüncemi doğrulamadı.
Beklentilerinizi boşa çıkaran neydi?
Reklam sektörü yaratıcılık, sanat ve düşünceyi kısmen içeriyor ama bunun ötesinde özünde tamamen iş dünyasına, pazarlamaya hizmet eden bir iş kolu. Böyle görmek ve böyle bakmak gerekiyormuş ama gençlik rüzgârları altında bakıp ve gördüğüm şeyler farklıydı. Bir parça daha sanatsal ve yaratıcılığın öne çıktığı bir ortam bulabileceğimi sanırken, pazarlama amaçlarına hizmet edebilmek için yaratıcılığın yapıldığı bir ortam olduğunu yıllar içerisinde gördük.
Peki, reklamcılığı seçtiğiniz için hiç pişmanlık hissettiniz mi?
Hayır, bir pişmanlığım yok. Reklamcılığın dışarıdan bakıldığında yanlış bir okuması oluyor genellikle. Reklamda kullanılan mutlak bir yaratıcılık değil. Reklamda kullanılan yaratıcılık bir meseleyi anlayıp bir markanın ihtiyacını buna uygun olarak en farklı ve yenilikçi çözümü bulmaktan ibaret. Reklam yaratıcıları da olsun, yöneticileri de olsun bu alanda çalışan herkes aslında pazarlamacıdır. Kimi bunu sözcüklerle, kimi yöneterek, kimi de çizerek yapar.
Sektör yıllar içerisinde büyük değişiklikler gösterdi. Kimi iyi yönde, kimi kötü yönde... Sektörün önemli yaratıcılarından Ersin Salman’ın da dediği gibi, bizim zamanımızda reklam masum, küçük bir oyundu, şimdi masumiyetini yitirdi. Bu sözü parçalara bölersek, o zaman bütçeler küçüktü, her şey bu kadar denenmemişti. Dolayısıyla reklamcılığın içindeki zorlama faktörü bu kadar bariz değildi. Bugüne gelirsek çok çeşitli enstrümanlar, yapım olanakları, internetle dünyanın bütün yaratıcılığına ulaşmak olası. Bütçeler, sorumluluklar büyüdü. Tüm bunlar rekabet ortamını sirke gibi keskinleştirdi. Oyun artık büyük ve daha rekabetçi.
Sizi işin ticari yanından çok dernek ve vakıf çalışmalarına yönelten, reklamcılıktaki bu değişimler mi oldu?
Yaklaşık 10 yıl reklamcılık yaptım, o dönemde müşteri ilişkileri yönetiminden stratejik planlamaya kadar pek çok alanda çalıştım, çok uluslu projelerde proje yöneticiliği yaptım. Daha sonra dernek ve vakıf işlerine yöneldim. Temposu yüksek olan endüstrilerde tükenmede biraz daha hızlı oluyor. Bunu tükenmeye dönüştürmeden yeni bir rota bulmak, burada tazelenmek düşüncesi beni bu yöne itti. TEGV’le bazı çalışmalar yürüttüm, TRT’nin eğitim danışmanlığını yaptım. Daha sonra derneğe ve vakfa döndüm. Bunun dışında Bilgi Üniversitesi’nde AdSchool İstanbul Yüksek Lisans Programı Direktörlüğü ve Bilgi Üniversitesi Rektör Danışmanlığı görevini yürütüyorum.
Bu tempoda çalışmak yorucu olmuyor mu?
Evet, bazen... Ama ben küçükken de herkesten daha fazla iş yapardım. O zaman ‘bu iş bana düştü’ derdim. Ama görüyorum ki kendi kendime gönüllü olduğum bir durum. Hayatta daha fazla sorumluluk almak, daha fazla yararlı olmaya çalışmak, emek vermek gibi değerlerim var. Çalışmayı seven biriyim, yorgunluğuna da katlanıyorum. Kendime kalan zamanlarımı oğlumla geçiriyorum. Her yıl beraber seyahate gidip keşif yapıyoruz. Onun gözüyle bir şeyleri görmek beni çok tazeliyor.
Resme vakit ayırabiliyor musunuz?
Resim beni hayat boyu izledi. Bir anlamda başım sıkıştığında, çok çaresiz kaldığımda kendimi ifade edebilmek için kullandığım bir araç haline geldi.
‘Tüketici beklentileri değişecek’
Krizlerde şirketler ilk olarak reklam harcamalarında tasarrufa gider. Dünyayı etkisi altına alan bu kriz, sektörü nasıl etkiler?
Pazarlama ve tüketici beklentileri değişecek. Daha az ve seçerek tüketeceğimiz, tasarrufa gideceğimiz bir döneme girdik. Karamsarlaşmak yerine iklimi doğru okumak gerekli. ‘Nasıl bir tüketici davranışı okuması yapacağız, nasıl bir üretim davranışı felsefesi geliştireceğiz?’; buna ağırlık vermeliyiz.
Reklam sektöründe işten çıkarmalar olur mu?
Reel sektörün üzerindeki krizin etkileri artarsa belki böyle bir noktaya gidebiliriz ama yakın bir dönemde olamayacak bana kalırsa.
İzlenimler