Kültür SanatAcılı bir geçmişin hüzünlü şarkıları

Acılı bir geçmişin hüzünlü şarkıları

14.07.2008 - 01:26 | Son Güncellenme:

İsrailli müzisyen Yasmin Levy, bu akşam İstanbullularla buluşacak. Babası Manisa doğumlu olan sanatçı, “Hüzünlü şarkılara meyletmem biraz da benim karakterimden kaynaklanıyor” diyor

Acılı bir geçmişin hüzünlü şarkıları

“Ben Türkiyeliyim” diyor, Yasmin Levy telefon konuşmamızın başında. “Babam Itzhak Levy, Manisa doğumlu. Türkiye müziklerini oldum olası çok sevdim.” Levy, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 15. Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nde, bu akşam Raymond Weil Geneve’in sponsorluğunda Esma Sultan Yalısı’nda saat 22.00’de gerçekleşecek konseri için Türkiye’de.
Küdus doğumlu Yasmin Levy, Sefarad müziği araştırmacısı ve şarkı derleyicisi olan babasının da etkisiyle genç yaşta şarkı söylemeye başlar.
Dramatik bir renk taşıyan özgün sesi sayesinde Levy’nin, ilk albümü “Romance and Yasmin” (2000) büyük ilgi görür. Albümde Sefaradların yüzlerce yıllık kültürüyle taşınan “Ven Kerida” veya “Yo En La Prizion” gibi şarkılar modern düzenlemelerle dinleyicilere aktarılırken, ikinci albüm “La Juderia” (2005) flamenko ezgilerine ağırlık verir. Son albüm “Mano Suave” (2007) ise bütün bu harmana bir de Arap ve Bedevi müziği tınılarını katar. 

İlk albümünüzün ve genel olarak Sefarad müziğinin hüzünlü karakteri nereden geliyor?
Yahudi halkının tarihi çok acılı. İspanyol Yahudileri çok sevdikleri ülkelerinden sürülmüşler. Yanlarında götürmelerine izin verilen tek şey hafızaları, dilleri ve şarkıları olmuş. Yaşadıkları bütün üzüntüyü de şarkılarında ifade etmişler. Aslında pek çok neşeli şarkı da vardır; hüzünlü şarkılara meyletmem biraz da benim karakterimden kaynaklanıyor.

Haberin Devamı

Ladino dili yok olabilir
Sefarad müziğiyle ilgili nasıl bir görev biçiyorsunuz kendinize?
Sefaradlarca konuşulan Ladino dilini kullanan insan sayısının ne kadar az olduğunu ancak son yıllarda anladım. İsrail’de Ladino konuşanlar 60 ila 70 yaş civarında. Bu dil ve kültür, 50 yıl içerisinde yok olabilir.
Babam hayatını Sefarad şarkılarını kaydetmekle geçirdi; ben de onlara ses veriyorum. Bu şarkıları tüm dünyaya yaymak benim için kutsal bir misyon gibi. Bu müzik benim babam, tarihim, her şeyim. Ben önceden derlenmiş şarkıları seslendiriyorum ya da kendi bestelerimi yapıyorum. 

İkinci albümünüzde Sefarad müziği ve flamenko arasında güçlü bağlantılar kurdunuz. İki müziğin ilişkisini nasıl tanımlarsınız?
Flamenko üç kaynaktan gelir: Yahudilerin İspanya’da sinagoglarda seslendirdiği şarkılar, geleneksel İslami müzik ve elbette Hindistan’dan gelen çingenelerin beraberlerinde getirdikleri 12/8’lik ritim.
Sefarad müziği de 1492’deki zorunlu göçten önce İspanya ve özellikle Endülüs’te filizlendi. Hatta pek çok Sefarad parçası, Yahudiler tarafından canlı tutulmuş Hıristiyan şarkılarıdır. Ancak elbette Yahudiler dünyaya yayıldıktan sonra, müzikleri Rum ve Türk müziği gibi pek çok başka kaynaktan da etkilendi. 

Son albümünüzde Arap ve Bedevi müziğine eğildiğinizi görüyoruz. “Mano Suave” parçasında Mısır kökenli şarkıcı Nataşa Atlas’la harika bir düetiniz var..
Arap müziğini dinleyerek büyüdüm: Mısırlı müzisyenler Muhammed Abdül Vahab ve Ümmü Gülsüm’ü çok küçük yaşta tanıdım. Nataşa Atlas ile işbirliği yapmak müthiş bir deneyimdi; her şeyden önce iyi bir insan ve nitelikli bir şarkıcı.
Nataşa’yla vurgulamak istediğimiz şey, Arap ve Yahudi halklarının bir arada yaşayabileceğiydi. Ama bunun da ötesinde, üçüncü albümde, Türkiye, İspanya, Paraguay, Yunanistan, İran, Ermenistan ve İsrail’den müzisyenler bir araya geldi. Önemli olan, bir müzisyen olarak, sizden farklı insanlara kendinizi açmanız. 

Türk müziklerini tanıyor musunuz?
Bir aralar İbrahim Tatlıses’i neredeyse her gün dinliyordum. Orhan Gencebay’ı da kendimi bildim bileli dinlerim. Ömer Faruk Tekbilek ise çok yakın bir arkadaşım, birlikte müzik yapıyoruz.

KEŞFETYENİ
Survivor'a vedası olay olmuştu! Yiğit Poyraz'dan dikkat çeken paylaşım
Survivor'a vedası olay olmuştu! Yiğit Poyraz'dan dikkat çeken paylaşım

Cadde | 19.05.2025 - 12:45

Survivor'dan elenen başarılı sporcunun gönderisindeki Hikmet Tuğsuz detayı dikkatlerden kaçmadı.

Yazarlar