15.08.2017 - 10:59 | Son Güncellenme:
Charlie Chaplin’in muhteşem dehasının ürünü bu başyapıt, günümüz toplumundaki çalışan insanın sıkıntılarına parmak basan belki de ilk örneklerden. 1929’da yaşanan Büyük Buhran döneminin etkisi ile toplumsal koşulların ve ekonominin bozulması ve illa ki ardından gelen işsizlik sorununa parmak basan film, Chaplin’in kendine has mizahının da etkisiyle neredeyse yüz senedir ‘modern’ kalmayı başaranlardan.
Şirketiniz sigara üretiyorsa ve siz onun sözcüsüyseniz yapacak çok bir şey yok; ya istifa edeceksiniz ya da şirketinizi savunacaksınız. Kahramanımız Nick’in, iş ahlakını bir kenara bırakıp, müzakere tekniklerinde ustalaştığı bu film, geçtiğimiz 10 yılın en sevilenlerinden.
Facebook’un kuruluş hikayesini anlatan filmin yönetmenliğini David Fincher üstleniyor. Kendi işini kurma hayali kuran her beyaz yakalının, adeta bir ders niteliğinde tekrar tekrar izlediği film, ofis sohbetlerine bol malzeme çıkaracak cinsten.
İş hayatının beklenmedik çileleri karşısında, kahramanımız Dane çıldırmasın da kim çıldırsın! Gerçekten komik bir film izlemek isteyen beyaz yakalılar için geliyor.
Başrollerini Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’ın paylaştığı film, adeta “iş hayatı aramıza giremez” diyen sevgililere sesleniyor. Banliyöde huzurla yaşamaya çalışan ailenin mutluluğu türlü anlaşmazlıklarla çıkmaza giriyor.
Moda dünyasının korkunç kraliçesi Miranda’nın asistanı olan Andy, ıstırap, kölelik, azarlar ve hakaretlerle dolu bir maceraya atılmıştır. Her gün kendine kıyafet seçmekten bunalan, ağzıyla kuş tutsa üstlerine yaranamayan beyaz yakalıların empatiyle izleyeceği bir film.
Fight Club bir dövüş filmi gibi gözüken, bununla beraber çok ciddi bir sistem eleştirisini konu edinen, popüler kültüre verip veriştiren bir film. Seyrettikten sonra içinizde, gardırobunuzu ve hatta evinizi ateşe verip, ardınıza bakmadan çekip gitme isteği uyanabilir, dikkat!