14.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ahmet Dumanlı ve Namık Durukan'la ite kaka öne doğru geçmeye çalışıyoruz. Biraz çizgiyi aşmış olmalıyım ki, elindeki beyzbol sopasına benzer tahta copla bacağımı dürtüyor askerlerden biri gülerek...Topluluk bizi görünce daha çok hareketleniyor. En çok bağırdıkları Kürtçe slogan aynı zamanda gösterilerinin hedefi:"Baasçıları çalıştırmayın, atın!""Baasçılara af yok!" Vilayetin önü dolu. Sabah vakti ama güneş yakıyor. Dikenli tellerin arkasına çekilmiş Amerikan askerlerinin elleri tetikte. Arada bir slogan atılıyor. Gösteriyi yapan Kürtler. 'Baasçılar geri dönmesin' "Baas Partisi üyeleriyle geçmişte kimyasal silah kullananları istemiyoruz.""Baas Partililer eğitimde olmasın!""Kerkük Baasçılardan temizlenmedikçe özgür olamaz."Gösteriyi yönlendiren biri:"Saddam'ın polisleriyle öğretmenleri Kerkük'te kaldılar. Olmaz bu. Kürtlerle Türkmenleri birbirlerine düşman eden Baasçılardır. Çünkü Kerkük'te Arap yoktu. Kürtleri sürüp Kerkük'ü Araplaştırmaya çalışan Saddam'dır. Baasçılar geri dönmesin."Tel örgünün iç tarafında, askerlerin arasındaki biri, elinde megafon Kürtçe bağırıyor:"Sakin olun, Amerikalı komutan şimdi gelip size seslenecek."Baas Partisi, Baasçılar...Amerika'nın sorunlarından biri. Bez pankartların bazıları İngilizce yazılmış: Sünni Araplar örgütsüz kaldı Şimdi rejim çöküp, ordu ve parti dağılınca, Baasçılar da yeraltına kaçtılar. Bu durum, devlet ve toplum düzeninde önemli bir boşluk doğurdu. Asayişin, eski deyişle kanun ve nizam hâkimiyetinin geçerli kılınması, birçok kamu hizmetinin görülmesi, özellikle güvenliğin sağlanması bu yüzden büyük darbe yedi.Ayrıca, Baas Partisi Irak'ta büyük ölçüde 'Sünni Araplar'a dayanmış, onların içinde örgütlenmişti. Çoğunluğu oluşturan Şiiler ile Kürtler Baas tarafından dışlanmıştı. Saddam'la Baas'ın çöküşü aynı zamanda Sünni Arapları örgütsüz bırakmış oldu. Baas Partisi, kırk yıldır yalnız memuruyla, askeriyle, polisiyle, öğretmeniyle devletin içinde değil, toplumun her kesiminde örgütlenmiş bir parti. Yalnız devleti yöneten, idareyi elinde tutan değil, aynı zamanda ekonomik hayatın içinde de etkili olan bir gücü oluşturuyordu Baasçılar. İki organize güç "Baasçıların hepsi kötü değil ki. Bir kısmı durumu idare etmek için partiye üye oldular. Üstelik iş bilen insanlar... Neden dışlansınlar ki?"Bu sorunun çengeli, sanıyorum, Amerikalıların da zihnine asılmış durumda. Bir kısmından hem kamu hizmetinde, hem de Sünni Arapların örgütlenmesinde yararlanmak istedikleri anlaşılıyor.Amerikalılar açısından bu aynı zamanda Irak'ın siyasal dengeleri ile ilgili bir konu olabilir. Çünkü, Saddam rejiminin çöküşüyle Irak'ta iki en organize güç tüm ağırlıklarıyla sahneye çıktı:Şiiler ile Kürtler... Bağdat'ta, Kerkük'te konuştuğum bazı Sünni Arapların alçak sesle şöyle dediklerine tanık oldum: En çok Irak bayrağı Musul'da Hem Şii hem Kürt örgütleri şunun gayet iyi bilincindeler: Anti - Baasçı sloganlar aynı zamanda Irak'ı kurulduğundan beri yöneten Sünni Arapları siyaset sahnesinde geri plana itebilecek bir taktiğin altını çiziyor.Ama şu da bir gerçek:Hem Şiiler hem Kürtler, - tabii Türkmenler de - Baas Partisi diktasından fena halde çektiler. Bu nedenle tepkilerindeki haklılık payı elbette büyük.Ama bu tepkiler, Irak'ın Sünni Araplarında milliyetçi karşı tepkilere kaynaklık ediyor. Bu açıdan en ilginç görüntülere Musul'da tanık oldum. En çok Irak bayrağı, Sünni Arapların ağırlık taşıdıkları Musul'da asılıydı. Bu kadar Irak bayrağını Bağdat'ta da görmedim.Denge nasıl kurulacak?Amerika'nın Kürtlerden yana bir sorunu yok. Kürtlerin de öyle. Irak, Kürtleri 1990'ların başından beri büyük patron olarak görüyor. Amerika'nın gözünde Kürtler, gerek Sünni gerek Şii Araplar - ve tabii Türkmenler -karşısında en çok güvenebileceği güç.Kürtler de bunu biliyor.O yüzden, özellikle Kerkük'te Amerika'ya dayanıp Arapları iyice devre dışı bırakmayı ve Türkmenleri mümkün olabildiğince yönetim dışında tutmanın yollarını arıyor Kürtler. Kerkük'ü Türkmenlere kesinlikle bırakmak istemiyorlar. Bu durumun, Amerikalıların da işine gelebileceğini düşündükleri söylenebilir. 24 milyon olan Irak nüfusunun yüzde 60'ını Şiiler oluşturuyor. 4 milyon Kürt hesaplanıyor. Ve Bağdat'tan güneye doğru indikçe, İslamcı rejim talebiyle siyaset yapan radikal Şii hareketleri, partileri göze batıyor. Kuzeye çıktıkça on küsur yıldır devlet örgütlenmesi içinde yaşayan laik Kürt hareketi, partileri ağır basıyor. Baro başkanı bir Kürt "Amerikalıları seviyor halk. Kürt'ü de, Arap'ı da, Türkmen'i de. Saddam'dan o kadar çektik ki, Amerikalılara bir itirazımız yok. Ama şurası da çok açık: Amerikalılar, Kürtleri biraz fazla kolluyorlar."Kerkük Adliye Sarayı'nın girişinde Mesud Barzani'yle babası Molla Mustafa Barzani ve Celal Talabani'nin renkli resimleri asılı. Kürtler, Süleymaniye'den Kerkük'e 85 yargıç göndermişler. Amerikalılar bu sayıyı 20'ye indirmiş.Bir başka örnek:Kerkük Barosu'nda kayıtlı avukat sayısı 260 civarında. 177'si Türkmen, 17'si Arap, gerisi Kürtmüş. Ama şimdiki baro başkanı bir Kürt, çünkü Celal Talabani tarafından son zamanlarda atanmış...Türkmen aile reisi şöyle dedi:"Şu anda eğitim eskisi gibi Arapça devam ediyor Kerkük'te, Ama demokrasi olacaksa, eğitimin üç dilde, Arapça, Kürtçe ve Türkçe yapılması gerekir."Kerkük'ün daha çok Kürtlerin yaşadığı Rahimava semtinde, yol üstündeki bir kahvede Kürtlerle sohbet ediyorum. Tepemizde Talabani, Barzani ve Molla Barzani'nin fotoğrafları. Siyah entarisi, elinde kocaman tespihi ve şekerle yıkanmış kopkoyu çayını yudumlarken laflıyor:"Bu Amerika daha bir şey yapmadı halk için... Tamam anladık, Saddam'dan kurtardı bizi. Ama gaz yok, benzin yok, sular doğru dürüst akmıyor. Elektrik kesintileri keza... Bir de yağmayı önleyemedi Amerikalılar..." Örneğin, Kerkük'te evlerine gittiğim bir Türkmen ailenin reisi şöyle dedi: 'Çok eziyet ettiler' Kafasında hasırdan bir şapka.23 yaşında bir Kürt.İsmi Serzad, sormadan anlatıyor:"İstanbul'da çalıştım üç yıl. Sonra sınır dışı oldum. Neden mi? Orasını karıştırma..."Biraz bastırınca, 'insan kaçaklığı'na karıştığını, adam başına bin dolara daha çok Kürtleri Yunanistan'a kaçırdıklarını söylüyor.Dört kol çengi bir tip:"Demokrasi bekliyoruz! Şimdi herkes, Kürt'ü de, Türkmen'i de, Arap'ı da kendi kafasına göre serbestçe konuşuyor. Bu iyi bir şey tabii. Ama galiba Araplar daha sessiz. Çünkü onlar, Saddam zamanında çok kötülük yaptılar. Hele Kürtleri ikinci sınıf da değil, üçüncü sınıf görüyorlardı. Çok eziyet ettiler bize..." Sevimli bir tip. Baasçılara af çıkmasın Evin reisi:"Türkmenler hep diyor ki, Kürtler bize baskı yapıyor. Vallah doğru değil. Biz kardeşiz. Baasçılar geldi bir zamanlar, Kürt'ün evine el koydu, Arap'ı yerleştirdi. Şimdi de Kürt geri geldi."Karısı lafa giriyor:"Burada Kürt'e, Türkmen'e baskı yapan Baasçılardır. Şimdi deniyor ki, Baasçılara af çıkacak. Bunu istemiyoruz."Tam evden ayrılırken, karşımıza İstanbul'dan bir doktor çıkıyor. Aslen Kerküklü genç bir Türkmen, beş yıldır ilk kez ailesini görmek için gelmiş.O da dertli:"Hafta başı, İstanbul'daki işimde olacaktım. Ama Kürtler engelledi, gidemedim. T.C. vatandaşıyım, elimde pasaportum var. Vize için Erbil vilayetinden Kerkük vilayetine gönderiyorlar. İşi habire uzatıyorlar. Hırsızlık çok. Amerikalılardan kimse rahatsız değil. Saddam'dan o kadar yaka silkmişler ki... Türk askeri gelmediği için büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Keşke tezkere geçseydi! Kimi de diyor ki, geçmemesi hayırlı oldu; çünkü Türk askeri gelseydi, çatışma çıkar, Kürtler de Türkmenlere saldırırdı, katliam olurdu." Kerkük'te bir Kürt ailenin evine çat kapı giriyoruz. Askerden emekli, 65 yaşında bir Kürt. İşler nasıl diye sorunca, iyi diyor. Ayakta bizi dinleyen karısı, "Ne iyidir, neden böyle söylüyorsun?" diye paylıyor kocasını.