07.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
MUSA KESLER Pınarhisar
Cezaevine girdiği Pınarhisar’a 14 yıl sonra açılış törenleri için giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Pınarhisar benim için bir zindan değil, okuldur. Medrese-i Yusufiye’dir. Yeni Türkiye’nin ilk adımını Pınarhisar’da attık. Ak Parti’nin kuruluş planlarını cezaevinde yaptım” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14 yıl önce hapis yattığı Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesinde dün gerçekleştirilen toplu açılış törenine katıldı. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada kendisi ve kurucusu olduğu Ak Parti için Pınarhisar’ın taşıdığı önemi şu sözlerle anlattı; “Onlar güya beni mahkum etmişlerdi. Ama ben Pınarhisar’a bir mahkum olarak değil, zincirlerinden kurtulmuş bir ilim talebesi olarak, Medrese-i Yusufiye’nin bir öğrencisi olarak gelmiştim. Pınarhisar benim için bir zindan değil, okuldur. Pınarhisar, benim için gurbet değil vuslattır. Pınarhisar benim nezdimde yeniden doğuşun sembolüdür. Ak Parti’nin kuruluş planlarını Pınarhisar cezavinde yaptım. Orada geleceğin planları, programları üzerinde kafa yordum. Ak Parti’nin rotasını, istikametini, felsefesini işte burada Pınarhisar’da gelen mektuplarla, binlerce mektupların içerisindeki o sinyallerle aldık. Görüşmelerdeki o duygularla kaptık. Yeni Türkiye’nin ilk adımını burada Pınarhisar’da attık.”
Erdoğan şöyle konuştu:
- Sebepleri ortadan kaldırdık: Başka bir şey daha yaptık. Bu kardeşinizi 14 yıl önce Pınarhisar’a getiren sebepleri, milletimin büyük çoğunluğunu hapislere mahkum eden sebepleri tek tek ortadan kaldırdık. Ben şiir okudum diye hapis yattım. Allah’a hamd olsun, ben kendi ülkemdeydim. Bu güzel Pınarhisar’daydım ama bu ülkede binlerce insan benim maruz kaldığım eziyete hatta çok daha fazlasına onlar maruz kaldılar. Kimileri vatanlarını terk etmek zorunda kaldı, gurbette hayatına veda etmek zorunda kaldı. Kimileri yıllarını hapislerde geçirmek zorunda kaldı. Kimileri sokak ortasında faili meçhul olarak vurulup hayatlarından kopmak zorunda kaldı. Bu ayıbı değiştirmek için büyük mücadele verdik.
- Çok tehdit aldık: Şimdi bu ayın 16’sında yeni bir müjde duyacaksınız. İnşallah Türkiye, yeni bir süreci AB’de başlatıyor. Ayın 16’sında da onu duyacaksınız, şimdi söylemiyorum. 16’sında imzaları attığımız gün duyacaksınız. Milletin özgürlüğüne, kaynaklarına, enerjisine musallat olmuş, karanlık örgütlerle mücadele ettik. OHAL’i biz kaldırdık. MGK’yı biz sivilleştirdik. Askeri mahkemeleri yeniden düzenledik. Çok tehdit aldık. Çok sayıda kışkırtmayla tahrikle, bazen cinayetle bizi yolumuzdan ayırmak istediler. Partimizi kapatıp bizi engellemek istediler. Milletimizin hayır duasıyla asla duraklamadık. Dün 11 başlıkta yeni bir düzenlemeyi daha Meclis’e ulaştırdık. Köprüler, yollar, demiryolları inşa ettiğimiz kadar gönülleri yeniden imar etmenin mücadelesini bu dönemde biz verdik. 11 yıllık süreçte Kırklareli’ne toplam 3,5 milyar lira yatırım yaptık. Biz buyuz be.
Enver Paşa örneği
Erdoğan, 1913 yılında Enver Paşa’nın işgal altındaki Trakya’ya bir harekat düzenlediğini ancak o sırada bölgede ‘Edirne’ye Enver gireceğine, Bulgar girsin’ diyenlerin bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti; “Ne yazık ki şu anda da aynen bunu söyleyenler, aynen bu zihniyeti sergileyenler var. ‘Hükümet başarılı olmasın da Türkiye’ye ne olursa olsun’, diyenler var. Ana muhalefet mikser, mikser. Karıştırmaktan başka hiç bir işe yaramaz. Bu CHP, akşam başka, sabah başka. Hiç bir zaman dürüst haraket etmediler.”
Medrese-i Yusufiye nedir?
“Medrese-i Yusufiye” İslam literatüründe, haksız yere hapis yatan Müslümanların cezaevlerini ve cezaevi sürecini nitelemek için kullanılıyor. İftira sonucu hapis yatan müminlerin cezaevlerini, bir eğitim ve kendini bulma mekanı olarak kullanmalarından dolayı hapishaneler, eğitim alınan “medrese” olarak nitelenir. “Medrese-i Yusufiye” adı ise, Yusuf Peygamber’in, iftira atılması nedeniyle suçsuz yere hapis yatmasından gelir.