Deniz Kuvvetleri Komutanı Erkaya yazarımız Yavuz Donat'a bir döneme ışık tutan önemli açıklamalarda bulundu
BODRUM dolu dolu yazı yaşıyor.
Genç yaşlı, yerli yabancı, kadın erkek, on binler, gündüzleri Bodrum koylarında denizle kucaklaşıyorlar.
Geceleri ise barlar, lokantalar, diskolar tıklım tıklım.
Halikarnas, Tarkan'ın, İzel'in, Ayna'nın parçalarını çalıyor.
Bir reklamcı, caddelere Muazzez Ersoy'un afişlerini asıyor.
Bodrum'un
"tek noksanı" kalmıştı:
Akrep Nalan.
Gecikmeli olarak o da yarımadada yerini alıyor.
Bir zamanlar aydınların sürgün yeri olan Bodrum şimdi
"dev bir eğlence merkezi."
Nüfusun önemli bir bölümü sabaha karşı yatıyor.
İkindi vakti uyanıp, birbirlerine
"günaydın" diyenleri görüyoruz.
Ve bu hayhuyun, bu şamatanın, bu dansın, eğlencenin arasında
"bir kişiyi daha" görüyoruz:
Oramiral Güven Erkaya'yı.
Bodrum dolu dolu yazı yaşıyor.
Güven Paşa ise
"yazı yazmakla" meşgul.
Yazıyor, yazıyor, yazıyor.
- Paşam, ne yazıyorsunuz?
- Ayrılırken arkadaşlarıma "söyleyeceklerim"
var. Ufak bir kitap olacak. Onu yazıyorum.
Deniz Kuvvetleri'nde 29 Ağustos'ta tören var.
Komutan bu törende kısa konuşacak.
Konuşması üç bölüm.
Önce yeni komutana seslenecek:
- Hoşgeldiniz Oramiral Salim Dervişoğlu.
Ardından
"teşekkür."
Cumhurbaşkanı Demirel'e, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'ya... Ve kendisine destek verenlere teşekkür.
Üçüncü ve
son bölüm:
- Allahaısmarladık.
Oramiral Erkaya:
- Konuşmayı uzatmak istemiyorum. Ancak arkadaşlarıma bir kitap bırakacağım. Al, bak, bitmek üzere.
Kitap, deneyimli bir komutanın, gençlere öğütleri gibi.
Bölümlerinden biri
"dürüstlük."
Diğeri
"inisiyatif."
Bir başka bölüm
"ödüllendirme."
Tabii
"Atatürk, Demokrasi, Laiklik, Sosyal Hukuk Devleti" bölümü de var.
Kitap, yaklaşık elli sayfa olacak.
Adı ise iki sözcükten ibaret:
"Veda Ederken."
- Güven Paşa, Batı Çalışma Grubu... Ve bu konudaki eleştiriler... Spekülasyon...
Deniz Kuvvetleri Komutanı, sözümüzün gerisini beklemedi.
"Önce bir husus iyi bilinsin" dedi.
- Hangi husus?
Oramiral:
- Türkiye, İran değildir. Cezayir değildir. Türkiye, Pakistan da değildir.
- Paşam, Batı Çalışma Grubu?..
- Söyleyeceğim... Yalnız şunu unutma, irtica gücünü daima sokaktan alır. İrtica İran'a seçimle mi geldi? İşte bunun içindir ki, önlem gerekir. Önlemi kim alacak? Emniyet alacak... Yetmezse, Silahlı Kuvvetler alacak. Yani Silahlı Kuvvetler, irtica tehlikesine karşı hazır olmalıdır. Asker önlemini aldı... Bu Batı Çalışma Grubu'dur. Yerinde bir önlemdir. Ve devam ediyor.
- Batı Çalışma Grubu için
"yasal dayanağı vardı, yoktu" tartışmaları oldu... Devam da ediyor.
Güven Erkaya:
- Bir yerde tehdit varsa... Asker önlemini alır. Türkiye için alır. Yunan tehdidi varsa, Yunanistan'a karşı alır. O zaman kimse "yasal dayanak"
diyor mu? Silahlı Kuvvetler, Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimini değiştirmeye yönelik bir irtica tehdidi gördü ki, Batı Çalışma Grubu'nu kurdu.
Bu kez de biz araya girdik.
Komutan sözünü bitirmemişti...
"Paşam, köstebek" dedik.
Oramiral sustu.
Devam ettik:
- Biliyorsunuz... İçinize köstebek sokulmuş. "Asker ne yapmak istiyor? İhtilal mi? Batı Çalışma Grubu neyin nesi"
diye.
Güven Paşa:
- Bunun için köstebeğe ne gerek var? Bunu öğrenmek istiyorsan, ne diye onbaşıyı devreye sokuyorsun? Soracağın bir şey varsa bana sor, onbaşıya değil.
- Paşam, gerçekten size sorsalardı... Deselerdi ki
"asker ne yapmak istiyor? İhtilal mi?" Ne yanıt verirdiniz?
Deniz Kuvvetleri Komutanı:
- Keşke sorsalardı. Hayır! Yüz defa, bin defa hayır! Asker ihtilal yapmak istemedi.
- Güven Paşa, ihtilali kendi aranızda hiç konuşmadınız mı?
- Eğer işi sokağa dökmeye kalkan olursa... Eğer irtica taraftarları sokağa dökülmeye kalkarsa... Buna karşı ne yapılacak? Türk Silahlı Kuvvetleri bunu değerlendirdi, tedbirini de aldı. Yapılan bundan ibarettir.
28 Şubat'ta MGK'nın
"malum bildirisi" yayınlandı.
İçinde
"kesintisiz sekiz yıl temel eğitim" konusu da bulunan, onsekiz maddelik bildiri.
Bildiride
"yaptırım" sözcüğü de yer alıyordu.
Neydi yaptırım?
İhtilal mi?
28 Şubat'tan sonra asker hep gündemdeydi.
Hep
"darbe, müdahale" konuşuluyordu.
Ve sonunda Refahyol hükümeti çekilmek zorunda kaldı.
Sahi, Refahyol çekilmeseydi ihtilal mi olacaktı?
Demirel, Erbakan'dan sonra
"görevi" Çiller'e vermedi.
Verseydi, asker ne yapacaktı?
Açıkçası,
"ihtilal, direkten mi döndü?
- Evet Paşam, ihtilal?.. Olacak mıydı?
Oramiral:
- Eğer birileri Türkiye'yi İran yapmak istiyorsa... Laik, demokratik rejimin yerine, din devletini getirmek niyetindeyse... Düşündük ki o kafadakileri önce "söylemle"
caydıralım. Bu söylenmiştir. Meşru platformlarda söylenmiştir. MGK'da söylenmiştir. Yüzlerine karşı söylenmiştir. Bu bir sınavdı. Demokrasi sınavı. Türkiye bu sınavı kazandı. Parlamento sınavda geçti. Haa, ilerde yine böyle bir durumla karşılaşılırsa, ne olur?
- Ne olur?
- Türkiye'nin önünde bir deney duruyor. İrtica tehlikesini parlamentoda aşma deneyi... Büyük bir deney... Önemli bir deney.
- Güven Paşa, bir kez daha soracağım... İhtilal?
- Çok açık konuşacağım, Türkiye'de artık darbeler dönemi kapanmıştır. İlerde de kimse bunu düşünmeyecektir. Sebebini biraz önce söyledim... Türkiye bir tecrübeden geçti. Medyasıyla, askeriyle, üniversitesiyle... Sendikasıyla... İşveren kuruluşlarıyla... Esnafıyla... Akşam saat 21.00'de ışıkları söndüren halkıyla... Atatürkçü dernekleriyle... İrticaya karşı yürüyüş yapan kadınıyla... Türkiye demokrasiyi başardı. Bu sivil toplumun zaferidir. Sivil kuvvetler, silahlı kuvvetlere ihtiyaç bırakmadı. Askerin istediği de zaten buydu.
Bodrum kalabalık, Bodrum cıvıl, cıvıl...
Yiyenler, içenler, eğlenenler, denize girenler...
Biz ise Güven Paşa ile
"kapanmış" durumdayız.
Önümüzde birer fincan şekersiz kahve.
Birer bardak da soğuk su.
Dünü konuşuyoruz.
Bugünü.
Ve yarını.
İrtica tehlikesinin bitip bitmediğini...
Askerin içini.
Yani aralarında görüş ayrılığı olup olmadığını.
Hiç birbirlerine düşüp düşmediklerini.
Oramiral Erkaya,
"yandaki evi" gösteriyor.
"Biliyoruz" diyoruz:
- Genelkurmay Başkanı orada... Dinleniyor.
Erkaya
"işte asıl konu" diye yanıta başlıyor:
- Bizim... Yani komutanların, birbirimize düşmemizi beklediler. Genelkurmay Başkanı, biz... Ters düşecek miyiz? Bunu umdular. Buna göre hesap yaptılar. Ama gördünüz işte. Toplum, komuta kademesinin birlik içinde olduğunu gördü. Top gibi sağlam olduğunu gördü. Türk halkı, komutanların birlik ve beraberliği konusunda en ufak şüpheye düşmedi.
YARIN:Demirel güvencesi