10.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Cemal Süreyya, İsmet Özel için şöyle bir şey söylemişti: "İsmet Özel'den solcular vazgeçemedi, sağcılar da bir türlü tam sahiplenemedi." Evet, Türkçenin en büyük şairlerinden İsmet Özel, 1975 yılında, o güne kadar ön saflarında yer aldığı soldan kopmuş ve İslami harekete katılmıştı. İslami kesimin,Özel'i sahiplenme sürecindeki tereddüdü bir süre sonra ünlü şairin bu kesimin yıldızı haline gelmesi, getirilmesiyle sona erdi. Özel'in şiiri ise değişmemişti, hâlâ her yazdığı şiir laik gazetelerde de tam sayfa haberlerle duyuruluyor ve okurlarını heyecanlandırıyordu. Ama Özel, bir yandan da günlük, ideolojik yazılara başlamış, İslami kesimin en önde gelen teorisyeni halini almıştı. Bu tam 26 yıl sürdü. Özel'in toplantıları tıklım tıklım dolu salonlarda, rock konserlerindeki gibi bir hayranlık isterisi eşliğinde gerçekleşiyor, onun dizeleri ve davudi sesinden etkilenen birçok genç, kendine İslami mücadele içinde bir anlatı oluşturma kararı alıyordu.
Ancak İsmet Özel, geçen hafta pazartesi Milli Gazete'de yayımlanan "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı" başlıklı yazısı ile İslami hareketle bağlarını fiili ve ideolojik olarak kopardı. Bu karar Türkiye'nin entelektüel dünyasında tam bir şok etkisi yaptı. Şair, bu konudaki ilk ve son röportajını Milliyet'e verdi. İşte, Özel'in çarpıcı açıklamaları:
Sıkıştıklarında vazgeçiyorlar
Türkiye'de Cumhuriyet'in neye dönüşeceği sorusu 60'tan sonra sosyalizm olarak cevaplandırıldı. Bu cevap 80'den sonra İslamiyet oldu. Çoğunlukta olan okuryazar insan birinci aşamada, "Sosyalizm gelecek madem, benim payıma ne düşer, ne vermeliyim bunun için? Sosyalizm gelecek madem, ben buradaki yerimi nasıl elde etmeliyim?" düşüncesiyle hareket etti. İşler bu entrikayla yürüdü sosyalist hareket içinde yani.
Ve sonra aynı şey İslamiyet için de söz konusu oldu. Ama bir farkla: "Bu devlet bir İslam devletine dönüşecek madem, o halde benim payıma ne düşüyor, ben ne yaparsam bu işler daha iyi yürür?" sorusunu kimse sormadı kendisine İslami çevrelerde. İslamcılar, sadece "Madem bu devlet İslam devleti haline gelecek, öyleyse ben nereyi kapatayım da, güme gitmemeyim?" düşüncesiyle hareket ettiler. İslamcıların, sosyalistlerden farkı şuydu: Sosyalizm, Batı'nın vicdan azabıdır. İşin içine vicdan girince mesele biraz değişiyor. Şüphesiz ki o zaman bina etme, binaya harç taşıma işi daha acil, daha zaruri bir şey oluyor.
Ama İslamiyet söz konusu olduğunda bir mirasyedilik durumu oluyor. Türk toplumunun kültürel değeri zaten İslamiyettir. O yüzden de İslami siyaset yapan insanlar hazır bir şeyi kullandıkları ve bu yüzden de sosyalistler gibi harç taşımak zorunda olmadıkları için bu hareketi bir yerinden yakalayıp kullanmakla geçirdiler vakitlerini. Aynı bugünkü felaket AKP yönetiminin yaptığı gibi.
Sosyalistler mücadelelerinde büyük sıkıntıya girdiler, öbürleri ise sıkıştıklarında hemen "Tamam, ben savunmuyorum, zaten bu İslamdır" deyip bırakıyorlar. Sosyalistler, İslamcılardan daha samimiydi. İslami hareket, sadece pastanın peşinde.
'İnsanlara konum teklif ediyorlar'
İslami kesimdekiler benim kendilerine benzediğimi sanarak gurur duydular. "Bak, kömünist şair de bizim gibi oldu" dediler. Bu bana bir yıldızlık sağladı. Ama bu aynı zamanda benim ne dediğimi anlamama şartlarını da yarattı. Oysa ben İslamı onların şartlanmalarından bağımsız olarak öğrendiğim için 12'den vuruyordum hep. Ben onların korunma mekanizmalarına ihtiyaç duymadığım için asıl meseleye yöneliyordum. Ben, İslami hareket içinde çok prestijli ama söylediği kulak arkası edilen bir adam olarak yaşadım. İslami kesimde birtakım şeyleri kullanıp sivrilmek soldan çok daha kolaydır. Çünkü Necip Fazıl'dan beri bir tek adamlık, bir üstatlık mertebesi olmuştur bu kesimde. Ve isim sahibi olan insanlar, gizli ve açık olarak buna oynuyorlar. İslami kesimde insanlara asıl meseleden uzaklaşmaları karşılığında birtakım konumlar teklif ediliyor. Ve sonuçta da işte AKP oluyor.
'AKP pastanın peşindeydi, kaptı'
AKP'liler pastayı kapmak isteyen insanlardı. Ve kaptılar da. Kapmak istedikleri şey pasta olduğu için krema da bende olduğu için benim kitaplarımla dolaşmaya başladılar. Bana katılmam için teklifte bulundular mı? Hayır. İsmet Özel'e teklif edilmez çünkü. "Nasıl olsa kabul etmez" diye düşünülür. Ve "Ya, kabul ederse" diye korkulur. Kanal 7'de üç sene program yaptım, bant yayına geçtiler ve "Biz canlı yayında sizden korkuyoruz" dediler. Ben bugün en hafifinden şunu söyleyebilirim ki, AKP'liler içten pazarlıklıdır. Çok daha ağır şeyler söylenebilir tabii. (Bu sırada konuştuğumuz kafenin önünden göbeği açık, derin göğüs dekolteli bir genç kız geçiyor. İsmet Özel, onu işaret ederek sürdürüyor konuşmasını.) Başörtülü kızların bir kısmı bu. Amaçları bu yani. Göbeklerini açan kızlarla aynı amacın peşindeler başlarını örterken.
'İslamcı kesim artık yozlaştı'
Şimdi artık gazetelerde ideolojik yazı yazmayacağım için çok rahatlamış durumdayım. Ben, hayatımı İslami ölçüler içinde düzenlemiş olmaktan pişmanlık duymuyorum. Ama ben bunun bir de yanımda, yöremde benim gibi yaşayan insanlar olması durumunda güzel olacağını düşünerek yaptım. Eğer bende şimdi bir rahatsızlık oluyorsa, bunun nedeni budur. İnsan, kendini biraz soyutlanmış hissediyor. İslami kesim, AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte yozlaştı, kelimenin tam anlamıyla yozlaştı. Artık, İslami kesimde bütün öncelik fakirler için de, zenginler için de çıkar hesabında. Gariptir, nezaket bile kayboldu.
Ben, edebiyatı hep has, tamamen dünyevi endişelerden arınmış bir çerçeve içinde değerlendirdim. Benim için edebi üretim, o işi dünya ölçüsünde iyi yaptığını göstermekle eşanlamlıydı. Ama benim şiire başladığım yıllarda, yani 60'larda, Türkiye'de edebiyat "Acaba, gerçekten Türkiye'yle ilgili bir yeni endişeye bulaşmalı mıyım?" sorusunu sordu kendisine. Ve sosyalist hareketle bağlantılandırdı kendini. Ben de sosyalist harekete katıldım ama ben Türk edebiyatı için yeni bir şey de yaptım: Devrimci şiir yazdım ve bu yine de şiirdi. O zamana kadar edebiyatçılar Türkiye'de "Sol tandanslı edebiyat sol değerler dışında edebiyat olarak ne taşır?" sorusunu cevaplandıramıyordu. Benim şiirimle beraber bu soru cevaplanmış oldu. Benim edebiyatta yaptığım bu dönüşüm daha sonra bir aşama daha geçirdi. Benim kendimi 1975 yılında Müslüman olarak adlandırmamla birlikte eski arkadaşlarım da dahil olmak üzere birçok insan "Artık şiir yazamaz. Ne yazacak ki; oldu gerici!" dediler. Ama yeni kitabım çıkınca insanlar baktılar ki, "Adam hâlâ şiir yazıyor." Çünkü ben hangi sebeplerle sosyalist olduysam, aynı sebeplerle Müslüman oldum.
SİYASET
İslami kesimin önceliği: çıkar
Mehmetçik için BM kararı yolda
Kerkük ve Musul'da 'yeşil hat'
ABD'ye karşı cihat
Asker kararını hükümet alabilir
Türkiye, AB'ye çok daha yakınlaştı
Örgüt üyesine doktor raporu
İhtiyacı olmayana da kredi
Politika turu