Sorunlarını çözmek için reise ihtiyaç duyuyorlar, savaşmak içinse çoğalmaya!... Bir kısmı silahlı güç, bir kısmı eli açık ağa... Neyse ki kentlerde aşiretçilik bitiyor.
Duygu Asena
Aşiretlerin en güçlü olduğu yörelerden biri olan Urfa'da, "18 Nisan seçimlerinde aşiretlerin rolü nedir ve 21 Yüzyıl'a yaklaştığımız şu yılda da eskisi kadar etkili olabiliyorlar mı" sorusunun yanıtını arıyorum.
Şimdiki Belediye Başkanı Fazilet Partili Ahmet Bahçevan, aşiretlerle bir bağı bulunmamasına rağmen güçlü adaylardan. Bahçevan, aşiretlerin artık şehir merkezlerinde eskisi kadar etkili olmadığını iddia ederek şunları söylüyor; "Aşiret mensubu diyor ki; 'Ağalığı kabul etseydim köyde kalırdım. Kente indiğime göre birisinin söylediği her sözü doğru kabul edemem.' Kente inmekle özgürlük bilinci yerleşti, çünkü kentte onun hareketlerini baskı altına alacak birisi yok. Köyde bir oy bile farklı partiye çıksa kıyamet kopardı. Çünkü bazı köylerde açıkta oy kullanılıyor. Şehirdeki değişim ise, eğitimle ilgili değil. Köydeki her alışkanlığı şehre de taşıyor ama burada kendini daha özgür hissediyor."
İkiye bölünen aşiret
En büyük aşiretlerden biri olan Cumele'yi oluşturan ailelerin oyları ANAP ile MHP arasında bölünmüş. Harran'da köylülerin takım tutar gibi iki parti arasında bölündüğünü görüyorum. Aşiretin reisi Mehmet Özyavuz MHP'den belediye başkan, oğlu Ömer de MHP'den milletvekili adayı, amcaoğlu İbrahim Özyavuz ise ANAP'tan belediye başkan adayı. Ailenin genç bir ferdi Reşat Özyavuz'a "Niçin hiç sorgulamadan reis ne derse onu yapıyorsunuz" diye soruyorum.
"O bizim büyüğümüz, sözü geçerlidir, sözünün eridir" diyor. Israr ediyorum, "Büyüğünüzün her söylediği doğru olacak diye bir şey yok, sizin kendi düşünceleriniz yok mu?" "O benim büyüğüm ama bizi toplamış, hepimize danışmış, verdiği kararı açıklamış" diyor.
Beni Muhammed aşireti adayları
Uğurlu Beldesi Belediye Başkan adayı Hüseyin Algın, "Beni Muhammed" aşiretine mensup. 30 bin kişiyi kapsayan Arap kökenli aşiretin Ciric, Fitit, Kacar gibi pekçok kolu var. Aşiretin reisi de, verdiği kararı aileleri toplayarak danışıyor. Ama ne hikmetse bu danışmanın sonunda bir tek kişi çıkıp da, "Sen şu parti diyorsun ama biz öteki partiye oy atacağız reis" diyemiyor.
Hüseyin Algın'a da, koskoca insanların nasıl bir kişinin ağzına bakabildiklerini soruyorum. "Bunu ben de tasvip etmiyorum. Televizyon bireyselleşmede çok etkili oluyor ama, aşiretler güç gösterisi için bir arada durmak zorunda. Birlik olmazsak bize hizmet gelmez diye düşünüyorlar." diyor. Menfaatin mi ön planda olduğunu sorduğumda, "Burada ideoloji diye birşey yoktur. Bunun eğitimle de ilgisi yok, bunlar gidecek, yeniler gelecek, belki o zaman bir şeyler değişecek" diye yanıtlıyor.
Çok çocuk güç demek
Urfa'daki dört aday da aşiret üyesi. ANAP milletvekili adayı, Uğur Esat Akgöl, "Şimdi partiler ve adaylar çoğaldı, aşiretler içinde de çok seslilik oldu. Ama hala küçük yörelerde halk, reis bildiği kişilere inanır. Buralarda çocuk çok, çünkü aşiretler çoğalarak güçlü olmak istiyor. Eğer on erkek çocuğu olmazsa, kendi ailesi içinde bile ezilebilir" diyor.
"Savaş yılları olsa, ailelerin çoğalma arzusu mantıklı olabilirdi. Ama bakamayacakları çocuklar doğurmak akıl alır gibi değil" dediğimde, Akgöl bana katılıyor, "Çok çocuk isteği savunmak için. Çoğalmak istiyor, demek ki bir saldırı var. Çoğalma isteği olan yerde kötü niyet var demektir. İnsanlar birbirine düşman edilmiş. İki aşiretin arası hep açık olsun istenmiş ki, denge korunsun."
Urfa ANAP milletvekili adayı, Hüseyin Hartavi, Baziki Aşireti'nin Hartavi kolundan geliyor. Aşirete dayalı siyasete karşı olduğunu söyleyerek, "Aşirete dayalı
siyaset, kendi aşiretine hizmet demektir," diyor. Hartavi, aşiretlerin eski havasının kalmadığını söyleyerek, ekliyor:
"Akrabalık olunca birbirlerini dinlerler ama artık bu sadece köylerde. Televizyon pekçok şeyi değiştiriyor. Yeni nesil bu aşiretçiliği kaldıracak; kendi çıkarları uğruna ortaya koyacak şeyi olmayanlar aşiretçiliğe sığınıyor."
Mehmet Güneş de Haseni aşireti'nin Şemski kolundan. Urfa ANAP milletvekili adayı. Güneş'e göre, Aşiretin başındaki ağa, Osmanlı döneminde devletle halk arasında köprü görevini görüyordu. Şimdi ise ağalık, çıkar gruplarının başı demek... Güneş, aşiretler ve
seçim arasındaki denklemin ipuçlarını da şöyle veriyor:
"Bazı bölgelerde aşiretçiliği bugünkü
devlet destekliyor. Bunu hortlatmak işlerine gelmiş. Güneydoğu'daki korucuların tümü aşiret. Devlet, buradaki insanları ağaların emri altına sokup denetimi altına almak istiyor. Aşiretlerin etkisi yok olurken, şimdi korucubaşları ortaya çıktı. Koruculuk Türkiye için bir baş belasıdır. Bazı bölgelerde 17 Nisan gününün oyları hazır. Örneğin Bucakların ve Şeyhanlıoğullarının aşiretlerinde bu böyle. Çünkü korucuları var ve hepsi silahlı. Koruculuk olmasaydı halk kendi oyunu istediği gibi kullanabilirdi."