Kadınlar ve erkekler tüm koşullanmışlıklarından arınarak TCK'nın 440. maddesini de kaldırmak için mücadele vermelidirler. Çağdaş bir yaşamda insanın duyguları ve onuru en yüce değerdir.
Olumsuzda değil olumluda eşitlik gerek: Zina suç olmaktan çıkmalı
Ceza Yasası'nın 441. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle erkek zinası suç olmaktan çıkıyor. Bu haksızlığı önlemenin yolu,
Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın Bakanlar Kurulu'ndan geçirerek Meclis'e gönderdiği tasarıdaki gibi, suçta eşitlik kurmak mı olmalı, yoksa zina tamamen suç olmaktan mı çıkarılmalı? Avukat Dr. Ümit Kardaş çağdaş bir toplumda çağdaş bir toplumda zinanın suç kalamayacağını, 440. maddenin de kalkması gerektiğini savunuyor.
Zinanın suç olmasının ne sosyal ne de bireysel hiçbir yararı yok. İngiltere, Hollanda, Almanya, İsveç, Norveç, Çekoslovakya ve Bulgaristan'da zina suç değil. Zinanın suç sayılmamasını destekleyen ve doktrinde de kabul gören gerekçeler şunlar:
1- Zinanın suç sayılmasını gerektiren neden, evlilik kurumunu sarstığı görüşü ise, evlilik kurumunu zinadan çok başka nedenler daha çok sarsmaktadır.
Eşlerden birinin evi terketmesi, ailenin geçimi ile ilgilenmemesi, eşlerden birinin ahlaksız ve kötü bir yaşam sürmesi, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olması gibi nedenler evlilik kurumunu zinaya göre daha etkili bir şekilde sarsmaktadır.
Devletin bu eylemleri cezalandırmayıp bunlar arasından zinayı seçip suç olarak saptaması ilginçtir.
2- Devlet evlilik içinde yaşayan eşler arasında duygusal ilişkiyi, yaşamı paylaşmayı ve uzlaşmayı hiçbir zaman ceza yaptırımı ile kuramaz. Devletin bu karışması ile, belki düzelebilecek bir ilişkinin daha da olumsuz bir noktaya gelmesi sonucu bile doğmaktadır.
Zinanın şikayete bağlı bir suç olması nedeniyle eşler arasında çirkin pazarlıklar yapılmasına, kişisel öç alma duyguları tatmin edilerek özel yaşam ve ilişkinin en bayağı, en basit şekilde kamuya mal olmasına neden olunmuştur. Yasalar kişisel öç alma duygularına alet olmamalıdır.
3- Devletler zina suçuna zaman zaman çok ağır yaptırımlar uygulamalarına karşın bu eylemin yapılmasını engelleyememişlerdir. Tarihsel gelişim bu eylemin suç olarak düzenlenmesinin teorik açıdan açıklanamadığını, pratik yönden de herhangi bir yararı bulunmadığını göstermektedir.
4- Aşk, ahlak kurallarından daha güçlüdür. Ceza tehditi bunu önleyemez. Bu eylem çok yapılmasına karşın dava sayısının az olması anlamlıdır. Bu eylem eşin dışında ciddi bir sosyal tepki doğurmamaktadır.
5- Zinanın suç sayılmasının asıl önemli sonucu çocuklar üzerindeki korkunç etkisidir. Çocukların anne ve babaları ile ilgili tüm değerleri bir tarafın intikam duyguları yüzünden yerle bir edilmektedir.
Çocuklar için vahim olarak yaşanan bu tabloların (annenin veya babanın başka bir insanla yakalanıp tutuklanması) onlarda nasıl bir ruhsal travmaya neden olduğu açıktır. Evliliği koruyacağım diyerek çocukları yaralamanın, onları yitirmenin bir anlamı var mıdır?
6- Her zina olayı sosyal bir rezalet olarak yaşanmaktadır. Aşk, sevgi, saygı ve güven duygusu yasa ile korunamaz. Eşinin sadakatini korumak için ihtiyatlı bir eş, Ceza Yasası maddelerinden daha başka şeylere güvenmelidir. (Garraud - Aktaran Faruk Erem - "Türk Ceza Kanunu Şerhi Özel Hükümler").
7- Çağdaş bir topluluk olarak yaşamak için kesin şekilde cezalandırılması zorunlu olan eylemlerden başkalarının cezalandırılmaması önemli ve evrensel bir ceza hukuku ilkesidir. (Manzini - Aktaran Erem - a.g.e.)
Tarihsel gelişim ve yukarıda belirtilen gerekçeler gösteriyor ki, zina suç olmaktan çıkarıldığında toplum bundan zarar değil yarar görecektir. Çağdaş bir toplumda zinanın suç olarak kalmasının hiçbir gerekçesi olamaz.
Medeni Kanunumuzda zina boşanma nedeni olarak kabul edilmiştir. Kanımızca zinayı boşanma nedeni kabul etmektense SEVGİ VE SAYGININ YİTİRİLMESİ nedenini boşanma nedeni olarak kabul etmek daha uygundur ve önemli olan da budur.
Asıl neden sevginin ve saygının yitirilmesidir. Zina gibi bir olay ancak tali bir neden olabilir. Tali bir nedenin Medeni Kanun'da boşanmanın asıl nedenlerden biri olarak yer alması doğru değildir.
İnsanlar hakimin önüne "biz artık birbirimizi sevmiyoruz, saygımız biti, güven duygumuz kalmadı" diyerek gidebilmelidirler ve bu neden iki kişi arasındaki sözleşmenin bitmesi için yeterli olmalıdır. Kuşkusuz tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat istemleri değerlendirilmelidir.
Üzüntü ile görmekteyim ki, kadınlar ve bazı kadın örgütleri, sorun erkeklerin de cezalandırılmasıymış gibi, OLUMSUZDA EŞİTLİK aramaktadırlar. Kuşkusuz şu anda Anayasa Mahkemesi'nin TCK'nın 441. maddesini iptali nedeniyle erkek zinasının cezasız kalması tehlikesi vardır. Ancak verilecek mücadele OLUMLUDA EŞİTLİK olmalıdır.
Kadınlar ve erkekler tüm koşullanmışlıklarından arınarak ve samimi bir şekilde TCK'nın 440. maddesini de kaldırmak için mücadele vermelidirler. Çağdaş bir yaşamda insanın duyguları ve onuru en yüce değerdir. Bunu yaralayan, basitleştiren ve örseleyen her türlü düzenlemeye karşı insan olan herkesin kadın - erkek demeden karşı çıkması bir görevdir.