The OthersDüşüncenin kanatları var

Düşüncenin kanatları var

22.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Düşüncenin kanatları var

Düşüncenin kanatları var

Bu film, sadece din fanatiklerini değil, benim ülkemde olduğu gibi düşünceyi kontrol etmeye çalışan bütün güç odaklarını açıkça eleştiriyor - Yusuf Şahin

Endülüslü Arap İslam düşünürü ve aydınlanma öncüsü İbn Rüşd'ün 800. ölüm yıldönümü için İstanbul'da yapılan sempozyumun hemen öncesinde, TÜRSAK ve Tarih Vakfı'nın düzenlediği Tarih Sinema Buluşması'nın kapanışında da, Mısır'lı yönetmen Yusuf Şahin'in İbn Rüşd'ü anlatan Kader adlı son filmi gösterildi. Festivalin açılış filmi Elizabeth halen ticari sinemalarda gösterimde. Bence dağıtımcılar mutlaka Kader filmini de gösterime koymalı. Bu filmin köktendinciliğe karşı cesur tavrına ve insancıl hoşgörü mesajına her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Yusuf Şahin'in 1997'de Cannes Film Festivali'nde özel Ellinci Yıl Ödülü alan ve dakikalarca ayakta alkışlanan son filmi Kader, darağacında insan yakılmasıyla başlıyor, bir kent meydanında kitap yakılmasıyla sona eriyor.
İlk sahnede Ortaçağ Fransası'nda yakılan adam, İbni Rüşd'ün eserlerini tercüme ettiği için kafir ilan edilen bir Fransız. Son sahnede (tarihin kaydettiğine göre 1194 yılında Sevil'de) yakılan kitaplar ise, İbni Rüşd'ün eserleri.
Köktendincilik ve fanatizmin sadece İslam dünyasında görülmediği, düşünceyi suç saymanın ise hiç bir kültürün tekelinde olmadığı mesajı gayet açık.
Filmin konusu ise, 12. Yüzyılda Endülüs hükümdarı Halife Mansur üzerinde iki farklı etkinin mücadelesi. Bir yanda, hoşgörüyü ve aydınlanmayı savunan Kurtubalı filozof İbn Rüşd, diğer yanda emrindeki fanatik tarikat vasıtasıyla halkı sindirerek hakimiyet kurmaya çalışan vezir Şeyh Riad.
Aristoteles düşüncesinin dünyaya yayılmasına ve Avrupa'nın karanlık çağdan kurtulmasına büyük hizmeti olan İbn Rüşd'ün felsefesini özetlemeye kalkışmak, uzmanlık isteyen bir iş. Ama bu filmde Yusuf Şahin'in popülerleştiği şekliyle, iki cümlede toparlanabilir: İslam vahiye olduğu kadar akıla da dayalıdır; ve inanmak düşünmeye engel değildir.
Bu düşüncesi nedeniyle köktendincilerin hedef seçtiği İbn Rüşd, Endülüs'teki dillere destan özgür düşünce ve hoşgörü medeniyetini savunmaya çalışırken, politik nedenlerle fanatiklere ödün veren hükümdar, onun kitaplarının yakılmasını emrediyor ve sürgüne gönderiyor.
Ama İbn Rüşd'ün öğrencileri ve destekçileri, büyük tehlikeleri göze alarak kitapların kopyalarını çıkartıp, ülkeden dışarı kaçırılmasını ve korunmasını sağlıyorlar. Filmin sonunda, yakılan büyük ateşe İbn Rüşd de bir kitabını kendi eliyle atarak, otoriteye meydan okuyor ve yönetmen Şahin'in mesajı beliriyor ekranda: "Düşüncenin kanatları vardır, uçuşunu kimse durduramaz." Ancak, bu ciddi politik mesaja rağmen, film asla didaktik değil. Yusuf Şahin, insancıl ve renkli anlatımıyla, sinema dilindeki bilgelik ve popüler üslupla, aslında halkın direncini ve hayatın zaferini kutlamış bu filmde.
Düşünce özgürlüğünü ve hoşgörüyü sadece aydınların değil, halkın da sahiplendiğini, fanatik yobazlığın hiç bir zaman yaşamın temelindeki sevgiyi, şarkıları, dansı ve coşkuyu yok edemeyeceğini vurgulamış.
Şahin bir söyleşisinde sıkıcı film yapmak en büyük günahtır demeye getirerek "İbn Rüşd hayattan yana bir düşünürdü. Benim de hayattan yana olmayan felsefeyle işim yok" diyor.
Hollywood'un ve Ortadoğu'nun popüler sinema geleneklerini ustaca kaynaştıran Şahin, bizim maalesef sinemada değil ama hiç değilse edebiyatta Yaşar Kemal'le tattığımız epope, masal ve destan motiflerini beyaz perdede olağanüstü başarılı kullanmış.
Kader filminde, dini politakaya alet eden bütün zihniyetlere, Cezayir'deki fanatizme, Mısır'daki köktendinciliğe ve devletin bu cepheye verdiği ödünlere, Batı'nın İslam'ı bilinçsizce "öteki"leştirmesine eleştirel göndermeler var.
Yusuf Şahin daha önce Hazreti Yusuf'un öyküsünden esinlendiği Göçmen filmi nedeniyle kendi ülkesinde tıpkı İbn Rüşd'ün yaşadığı durumda kalmış, filmi yasaklanmış, yobazların boy hedefi olmuştu. Yeni filmiyle bu baskılara adeta meydan okuyor.
Le Monde gazetesine verdiği bir mülakatta dediği gibi: "Bu film, sadece din fanatiklerine değil, benim ülkemde olduğu gibi düşünceyi kontrol etmeye çalışan bütün güç odaklarını açıkça eleştiriyor."
Düşüncenin kanatlarını kırpmaya ve fanatik düşünce saptırmalarıyla insanların beynini yıkamaya çalışanlar hep olmuş, daima da olacak galiba. Müslüman Endülüs gibi hoşgörülü ve İslam'ın altın çağı kabul edilen bir uygarlıkta bile kitap yakılabiliyor; kendisine demokrasi diyen ülkelerde bile, filmler yasaklanabiliyor, yahut Türkiye'de olduğu gibi sadece filmler değil insanlar da yakılabiliyor.
Ama filmde İbn Rüşd'ün ve yönetmen Yusuf Şahin'in bu tehlikeye cevabı gayet açık: "Korkmaya hakkımız yok. Korkarsak, hiç bir şey yapamayız."
Filmde, Halife'nin dansa ve sanata tutkun küçük oğlu Abdullah'ı fanatik tarikatın nasıl etkileyerek beynini yıkadığını, İbn Rüşd ile diğer dostlarının da onu kurtarmaya çabalamasını izliyoruz.
Abdullah rolünü oynayan genç aktör Hani Salama, daha önce Şahin'in Altıncı Gün filminde oynarken benzer bir akıbete uğramış, köktenci bir tarikata kapılarak, kendisi gibi düşünmeyen herkese düşman kesilmiş. Gerisini Yusuf Şahin, Le Monde gazetesindeki söyleşisinde (17.5.1997) şöyle anlatıyor:
"Fanatik tarikatların işleyişini, beyin yıkama yöntemlerini incelemeye başladım. Arkadaşların da yardımıyla, çocuğu bu durumdan kurtarmaya çalıştık. Başına gelenlere çok üzülmüştüm, ama karşımda benim düşüncelerimi bastırmaya kendinde hak gören birisini bulmak da beni çok öfkelendirdi. Kader filminin senaryosu bu olaydan doğdu."
Felsefenin hiç bir zaman tam bilgiye ulaşmayacağını ve iflas ettiğini ilan ederek, Tanrıyı sadece yürekle arayan İmam Gazali'ye karşı, Tanrıyı akılla da aramaktan vazgeçmeyen İbn Rüşd, aslında zıt değil birbirini tamamlayan iki yaklaşımın temsilcileri belki de.
Filmde İbn Rüşd'ü, su dolu cam kaselerin mercek görevi yaptığı bir teleskop kullanırken görüyoruz; ne de olsa o, gözde retina tabakasının işlevini ilk keşfeden bir doktor ve bilim adamıydı da aynı zamanda. Ve İslam medeniyeti bugün hala onunla ve benzerleriyle övünüyor; sinema, bale ve romanı yasaklayan fanatiklerle değil.
Nasıl İbn Rüşd bir zamanlar sınırları aşarak dünyayı aydınlattıysa, Yusuf Şahin de bu cesur ve insanı mutlu eden filmle, iyi sinemanın birçok vatanı olabileceğini kanıtlıyor. Ve tıpkı İbn Rüşd'ün kitapları gibi, o da filminin bobinlerini, ne olur ne olmaz diye, gizlice Fransa'ya göndermiş.
Hangi coğrafi yönde olursa olsun, bilgi ve aydınlanma, daima "öteki"ne ulaşıyor. Düşüncenin gerçekten de kanatları var.



KEŞFETYENİ
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım

Cadde | 04.05.2025 - 10:14

Berk Atan'ın da içinde bulunduğu araç geçtiğimiz günlerde kaza yapmıştı. Ünlü oyuncudan günler sonra ilk paylaşım geldi.

Yazarlar