Van’a en son, büyük depremden hemen sonra, Genç Bakış ekibiyle gelip, binalara henüz girilemediği için artçı depremler nedeniyle adeta beşik gibi sallanan bir çadırda canlı yayın yapmıştık.
Kent harabeye dönmüştü. Yüzlerce kaybımız vardı ve o gece konteynerde konaklamıştık…
Vanlılar o gün bugündür, o canlı yayını hiç unutmadı. Çünkü o moralle, üniversitede eğitime ara verilmedi ve kentte, kısa bir süre sonra hayat normale döndü.
Yeni açılan TED Koleji için konferans teklifi gelince, birinci önceliğim Van oldu.
O günden bugüne, çok şeyler değişmiş ama değişmeyen tek şey var o da insanlarının sıcaklığı ve güler yüzü.
Bu güzel kentimizin, güzel insanlarını anlatmak yetmez, gelip görmeniz gerekir. Gelmek, gezmek çok mu zor? Hayır. Her yer nasılsa, burası da öyle.
Tarih, doğa, lezzet, kültür, alışveriş ne ararsanız var…
Peki, Van’da nereler gezilir?
Eğitim ve özellikle de bilimde evrensel değerler çok önemli.
Kafamızı kuma gömerek, dünya standartlarında yeni nesiller yetiştiremeyiz.
YÖK’ün vakıf üniversitelerine yönelik raporu içler acısı.
Devlet üniversiteleri farklı mı?
Alın birini, vurun diğerine!
YÖK, genel bir tespit yapıp, sorunu ortaya koymuş.
Peki, birçoğu adeta bitkisel hayata giren bu hastaları kim, nasıl iyileştirecek?
Her şeyin hatta üniversitenin çakması olur da liselerin olmaz mı?
Örneğin tabela Anadolu liseleri, tabela fen liseleri ve özellikle de dershaneden bozma temel liseler!
Okul ve lise demeye bin şahit ister.
Okul deseniz okul değil, dershane deseniz dershane değil.
Bakan Selçuk, umut tacirliği iyi bir şey değil demişti ama onlar bunun da daniskasını yapıyor.
İçlerinde iyi olanlar yok mu? Elbette var ama sayıları çok az. Bu yüzden, bu okullara yönelik düzenlemeler, her ne ise bir an önce yapılmalı.
Yola bu şekilde mi devam edecekler yoksa daha önce açıklandığı gibi kapılarına kilit mi vurulacak?
MEB’in yapacağı çok iş var ama bu konuda da elini çabuk tutsa iyi olacak!
YÖK, Vakıf Üniversi-teleri 2018 diye çok çarpıcı bir kitap yayımladı.
Bazı eksikleri olsa da vakıf üniversitelerinin tüm ipliklerini pazara çıkarıyor.
Yani bir anlamda takke düşüyor, kel görünüyor!
Kitapta öyle tablolar var ki adeta şok oluyorsunuz.
Örneğin, vakıf üniversitelerinden birinde başarı skalası 90 iken, diğerinde 10!
Daha da önemlisi, özellikle tercihler döneminde, sesini en fazla yükselten üniversitelerin hemen her konuda performans açısından en diplerde yer alması, adayların nasıl yanıltıldığını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Örneğin ALES, TUS, KPSS, YDS sıralamaları çok ilginç!
Üniversite sınav sonuçları haftaya açıklanacak.
Milyonlarca adayın ve yakınlarının heyecanlı bekleyişi devam ediyor.
Bu arada, yeni açılan üniversiteler de yapılanma sürecine hız kazandırdılar.
Çünkü bir yandan yeni bir kurumsal kimlik oluşturmaya çalışıyor, öte yandan on binlerce yeni öğrenciye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyorlar.
Yeni kurulan üniversitelerin onlarca sorunu bulunuyor ama biri var ki çok önemli!
ÖSYM kılavuzunda, yeni kurulan fakültelerin karşısında, genelde, bir önceki yılın yüzdelik dilimleri yer alıyor. Yenilerin karşısında ise tire (-) işareti bulunuyor.
Bunun anlamı, isteyen herkes, bu bölümleri tercih edebilir.
İşte bu yüzden, farklı bir isim altında yollarına devam eden bu fakülte ve yüksekokulların karşısına, bir önceki yılki yüzdelik dilimlerinin konulması, en doğru yönlendirme olacaktır!
Yıllardır sınavla yatıp, sınavla kalkan milyonlarca aile için zor süreç devam ediyor.
Kimileri sınav sonuçlarını, kimileri de nereye yerleştirildiklerini bekliyor. Yani hayatlarının bundan sonraki akışı bir anlamda kazanacakları bu okullara bağlı.
Ankara’daki beklentiler ise çok farklı.
MEB kazanı fokur fokur kaynıyor.
Bakan Selçuk ile MEB bürokrasinin ayni dili konuşması sanki imkânsız gibi. Ortak noktaya gelmeleri ise zaman alacak. Oysa acil çözüm bekleyen onlarca sorun var!..
Şimdi ne olacak?
Sınavla öğrenci alan kolejlerde kayıt, devlet liselerine girişte ise tercih dönemi dün sona erdi.
Kolejlerde tek tük boş kontenjan kaldı, sonrası ne olacak belli değil. Yönetmeliğe göre, boş kontenjanlar boş olarak kalacakmış!
Fethiye, tam anlamıyla saklı bir kent! Kıyıda köşede, kendi içine kapanık bir kent gibi bilinse de dünyanın önemli turizm merkezlerinden biri!
Özellikle İngilizler çok seviyor. Fethiye’yi, görmeden yaşamadan, çok fazla anlayamazsınız. Sıcaklık dün 47 dereceyi gösteriyordu.
Daha önce bu sıcaklığı Florida’da görmüştüm. Sokağa çıktığınız zaman sanki saunaya girmiş gibi hissediyorsunuz! Ama serinlemek için çok güzel noktalar var. Örneğin Saklıkent! Saklıkent’teki kanyonun bulunduğu bölge, gerçekten cennetten bir parça gibi...
Ölüdeniz çok bilindik bir yer ama onun dışında çok farklı noktalar var.
Gökova gibi Göçek de bayılacağınız yerlerden biri!
Beş bin nüfuslu minnacık bir yerde dört tane marina var! Marinaya rüya tekneler geliyor. Burası yatların en önemli duraklarından. Dünya turuna çıkıp da Göcek’e uğramadan giden yokmuş!
Yine aynı şekilde, yolunuz oralara düşerse Şövalye Adası, Faralya ve özellikle de Kayaköy’ü görmeden dönmeyin!
Cumhurbaşkanlığı seçiminde en önemli vaatlerden biri de 3600 ek göstergeydi.
Adaylardan karşı çıkan olmadığı gibi ona da, buna da, şuna da derken, kapsamı genişledikçe genişledi.
Seçim bitti ve şimdi icraat zamanı.
Her ne kadar, “Dün dündür, bugün de bugündür” diyen Demirel gibi, son Başbakan Binali Yıldırım da, “Seçim zamanında söylenenler, seçim zamanında kalır” tarzında sözler söylese de beklenti yüksek.
Ama bu arada, 3600 ek göstergeden kimler yararlanmalı, kimler yararlanmamalı konusunda, görünen o ki hak edenler, hak etmeyenler tarzında ciddi bir rahatsızlık söz konusu.
İsterseniz gelin önce bu konudaki tespitlere bir göz atıp, sonra ayrıntılara girelim:
Haksızlık olmasın!
“Sayın Abbas Güçlü; Milliyet’teki köşe yazılarınızı beğenerek okuyorum. Eğitime ve öğretime verdiğiniz değer beni size yazmaya yöneltti.