Hafta sonu tatillerinde ne yapıyorsunuz? Eve kapananlardan mı, yoksa hiç oturmadan gezenlerden misiniz?
Hemen herkes farklı bir yorum getirecektir ama inanın, evde oturmak daha yorucu oluyor. İşte bu yüzden, en azından bir hafta ev, bir hafta dışarı formülünü denemenizde yarar ar. Böylece akınız ne evde kalıyor ne de dışarıda.
İki, üç günde neresi gezilir ki demeyin, yurt içinde her yere gidip geleceğiniz gibi yakın ülke turları da yapabilirsiniz ve emin olun, tadı damağınızda kalacağı için fazlasıyla da keyif alırsınız.
Deneyenler, zaten biz yapıyoruz diyebilir ama hiç denemeyenlere önerimiz, bu hafta için geç olsa da, gelecek hafta için hemen plan yapmaları ve kendilerine hem sarı yaz hem de kış için şimdiden bir rota belirlemeleri…
Bu kurla yurt dışı zor!
Döviz aldı başını gidiyor. Nereye kadar belli değil.
Artma ihtimali olduğu kadar düşme ihtimali de var.
Ama bu arada zorda kalacak olan yurt dışı turizm acentaları var. Sadece yurt dışına çalıştıkları için en çok etkilenenler onlar.
Okulların açılmasına sayılı günler kaldı ama yüz binlerce öğrenci hâlâ gidecek lise bulamıyor!
MEB ille de imam hatip ya da meslek lisesi diyor, veli ve öğrencilerin tercihi ise fen ya da Anadolu liselerinden yana.
Parası olanlar için sınırsız kolej seçenekleri var ama servis ve yemek ücretleri bile pek çoğumuzun boyunu aşıyor.
Oysa bir de tematik liseler var, hem de çok önemli kazanımları söz konusu ama ne onlar kendilerini anlatabiliyor ne de veli, öğrenci ve rehber öğretmenler bu okulların farkında.
Örneğin Silivri Tarım Koleji Silivri Belediyesi’nin sponsorluğunda hayata geçti, ücretsiz ve arkasında müthiş bir destek var. Yakında üniversitesi de kurulacak.
Toprakla, üretimle, yaşamla iç içeler.
Toprağı ve tarımı sevenler için bulunmaz bir fırsat ama gel de bunu veli ve öğrencilere anlat!.
Tarım deyip geçmeyin!
Yeni öğretim yılı öğretmenler için başladı, minik öğrenciler için pazartesi, diğerleri için de haftaya başlıyor.
Peki, neler getiriyor?
Tam bir değişim yılı diyebiliriz.
Bakan Selçuk’la birlikte tüm üst düzey kadro değişti.
TÜBİTAK Başkanlığı’na Hasan Mandal, ÖSYM Başkanlığı’na da Halis Aygün getirildi.
Ve sırada, değişmesi beklenen daha pek çok ayrıntı var.
Örneğin, Andımız ve ödevler geri gelebilir, hiç hesapta yokken ek atama gerçekleşebilir, çakma dershane olarak faaliyet gösteren temel liseler olmak üzere tüm kurslar kapatılabilir ama en önemlisi de müfredat programıyla birlikte lise ve üniversiteye giriş sistemleri sil baştan ele alınabilir...
2023 vizyonu
YÖK, 2018 YKS ile ilgili bir rapor yayımladı.
Tam evlere şenlik.
2017’de, devlet üniversitelerinde hiç öğrenci yerleşmeyen 225 program varmış, bu yıl bu sayıyı 68’e indirdik diye adeta hava atıyorlar!..
Eminim ki çok daha fazlası vakıf üniversitelerinde var.
Güler misiniz, ağlar mısınız!
Şimdi YÖK’e sormak istiyoruz: Geçen yıl da, bu yıl da bu bölümlerin açılmasına, öğrenci almalarına kim karar verdi, kontenjanlarını kim belirledi?
Tabii ki kendisi!
Bu nasıl bir YÖK ki tek öğrencinin dahi tercih etmediği bölümlerin açılmasına izin veriyor?
Başlıktaki sözler Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a ait.
Dün ders başı hazırlığı yapan 1 milyon öğretmene seslendiği konuşmasında dile getirdi.
Öğretmenleri yücelten daha pek çok benzer cümlesi var.
Şimdi, hemen, “Lafa bakılmaz, ayinesi iştir kişinin” diyen çok olacaktır.
Ama yine de gelin önce onlara bir göz atalım:
Doğru eğitim!
- Gökyüzündeki bulutlar değişir, açılır, kararır. Aslolan gökyüzü olmaktır, bulut olmak değildir. Bulutlar ya da şartlar ne olursa olsun öğretmen çocuğun hakkını sorgusuz ve peşin veren kişidir. Şartlar kötü olsa bile, çocuğun hakkı pazarlık konusu bile olamaz.
- Çocuğun hayatına dokunmak, onunla her gün göz göze gelmek, onun hayatında çocuk diliyle söylersek ‘kocaman’ yer sahibi olmak, bazen anneden ve babadan dahi önemli bir yer tutmak, umut dolu çocuk dünyasının kaptanı ve kahramanı olmak. Öğretmenlik dediğimiz, tam da böyle bir şey. Öğrenmeyi “hükmedici bir öğretmen” olarak değil, “kolaylaştırıcı bir rehber” olarak yapmayı tercih etmek.
Tek kutuplu bir turizm anlayışımız olduğu için yaz sezonu çok önemli. Sektörün neredeyse yüzde 90’ı deniz, kum, güneş, tarih odaklı.
Kimi yerler 6, kimi yerler ise sadece 4 ay, altın sezonunu yaşıyor. Sezona, dış politikadaki gerginlikler, Ramazan ve seçimle başladık.
Kentler ve tesisler haziran ve temmuz ortalarına kadar adeta sinek avladı. Sonra işler bir açıldı, pir açıldı.
Yerli ve yabancı turist, ülkenin dört bir yanındaki turizm bölgelerine akın etti. Doluluk oranları tavan yaptı.
Görünen o ki okullar açılıncaya kadar da devam edecek...
Turizmde çeşitlilik
Turizmi 12 aya yayamadık, farkındalık yaratamadık, 100 milyon turist hayali kuramadık.
YKS şoku, LYS çilesi, KPSS kaosu, kayıt curcunası, atama muamması, yurt ve burs telaşı!..
On milyonlarca öğrenci, öğretmen ve veli için zor bir döneme giriyoruz. Okullar açılacak, hâlâ yüz binlerce öğrencinin gideceği okul belli değil, öğretmen atamaları yapılmadı, 128 bin kontenjan açığı varken, barajı aşan 500 bin aday tercihte bulunmadı.
Eğitimde bir sıkıntı olduğu kesin ama sanki her şey yolundaymış gibi MEB, YÖK ve ÖSYM’nin vurdumduymazlığı tavan yapmış durumda!..
Zor dönem!
Eğitimin paydaşları için zor günler kapıda. Pek çoğu ya önlerini göremiyor ya da derin hayal kırıklığı yaşıyor.
Sınav, yerleştirme, kayıt ve atamalara duyulan güven dibe vurmuş durumda. Çözüm, şeffaflık ama ara ki bulasınız!..
KPSS ile ilgili şikâyetler dinmek bilmiyor. Neredeyse hemen her aday net sayılarında eksiklik olduğunu iddia ediyordu. ÖSYM’nin ilgili belgeleri hızla herkese açması iyi oldu ama hâlâ devam eden şikâyetler var.
ÖSYM, tüm bu şikâyetleri yine herkese açık bir şekilde cevaplarsa, şehir efsaneleri hızla sona erer.
Fen liseleri de dahil, en iyi diye bildiğimiz liselerin mezunları bile adeta perişan durumda.
YÖK ve ÖSYM’nin performansı ise onlardan daha da vahim.
Milyonlarca adayın üniversite için yanıp tutuştuğu bir ortamda, bu yıl yine yüz binlerce kontenjan boş kaldı.
Boş kalan kontenjanların bir bölümü, diplomaları artık bir işe yaramadığı için ilgi görmedi ama hukuk gibi gözde fakültelerde asıl sorun, YÖK ve ÖSYM’nin öngörüsüzlüğü oldu.
Dün itibarıyla, üniversiteyi kazananlar, kazanmayanlar belli oldu ama ortada acilen cevap bekleyen çok fazla soru var.
YÖK ve ÖSYM umarız bu sorulara bir an önce bir açıklık getirir.
Örneğin hukuk fakültelerindeki boş kontenjanlar, örneğin burslu öğrenciler ile paralı öğrenciler arasındaki uçurumlar, örneğin tek öğrencinin dahi tercih etmediği bölümler, örneğin geçen yıl ilk 2000’deki bir fakülteye girebilecek öğrencilerin bu yıl 20 binlere düşmesi!..
Bu arada, yarım milyon adayın rahatlıkla üniversiteli olabilecekken, hiç tercih yapmaması da çok ilginç.