Abbas Güçlü

Milyonlarca öğrenci ve veli hayatlarının belki de en zor günlerini yaşıyor!

Cumartesi günü yaşanan LGS faciası tüm hayatlarını altüst etti.

Yaşama sevinçleri adeta yok oldu.

Yüz binlerce çocuk hâlâ ağlıyor, odasından çıkmıyor, kimseyle konuşmuyor.

Neden mi?

Yıllardır, gece gündüz, yaz kış, hafta sonu tatil demeden, deli gibi sınavlara hazırlandılar ve karşılığını alamadılar da o yüzden!

Böyle bir hayal kırıklığı yaşatmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı yok!

Üstelik tam tersini söylerken!

“TEOG-2 sınavında 17 bin şampiyonun çıkması sonrası MEB tekrar soruları zorlaştırma gereği duydu. Ama sanki bu kez kantarın topunu hepten kaçırdı. LGS’deki Matematik soruları hiç bu kadar zor olmamıştı. Aynı soruları, bırakın üniversite adaylarını, bu kadar kısa sürede Matematik öğretmenleri bile zor çözer!”

Yüz binlerce aile adeta matemde. Liselere Giriş Sınavı (LGS) milyonlarca kişinin kâbusu oldu.

Güya, sınavsız, stressiz, adil bir sınav olacaktı, tam tersi gerçekleşti.

Öğrenciler gibi aileler de perişan!

Öğretmenler ise şaşkın.

Matematik soruları hiç bu kadar zor olmamıştı.

Aynı soruları, bırakın üniversite adaylarını, bu kadar kısa sürede Matematik öğretmenleri bile zor çözer!

Yaz geldi diye sevinen çok ama turizm sektörü hâlâ buna sevinebilmiş değil. Çünkü milyonlarca aileyi çok yakından ilgilendiren sınavlar, daha yeni başladı, devamında tercih ve kayıt maratonu var.
Yine aynı şekilde, tatil sezonunu, Ramazan sonrasına erteleyen on milyonlarca aile söz konusu.
Ve hemen hepsinden önemlisi, ülkemizin geleceği için hayati derecede önemli olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi için gün sayıyoruz.
İkinci tur da göz önünde bulundurulduğunda, temmuz ayı ortalarına kadar kayacak bir süreç söz konusu ve o tarihe kadar iç turizmin canlanması zor bir olasılık olarak gözüküyor!
Bu yüzden tüm dikkatleri yurt dışına yöneltmek ve yabancı turistleri çekmek en doğru olanı!..

Turizm patlayacak mı?

Başta Turizm Bakanı Kurtulmuş olmak üzere, tüm turizm kurmayları, iyi niyetten mi yoksa rezervasyonlardan mı bilmiyoruz ama turizmde çok şaşalı bir sezon bekliyorlar.

Liselere girişte, görünen o ki, yarışın kaderini Matematik belirleyecek. Öğrenciler, Sözel soruların yer aldığı sabahki ilk oturumdan güle oynaya çıktılar ama Fen ve Matematik sorularının yer aldığı ikinci oturumu zor bitirdiler.

Çünkü Fen soruları zorlayıcı ama Matematik soruları zor ötesiydi!

Full çekenler çıkmaz mı? Fazlasıyla çıkacaktır ama onlar kesinlikle sıradan öğrenciler değil, yıllardır özel takviye alan öğrenciler ya da çok seçkin öğrenciler olacaktır. Yıllardır TEOG’a göre hazırlanan öğrenciler, bu son dakika değişikliğinden fazlaca etkilendiler. Çünkü sorular TEOG’dan çok farklıydı!

Zor, çok işlem gerektiren ve ayrıca yoruma dayalı sorulardı. Öğrencilerin bocalaması ve sürenin yetmemesi, biraz da bu yüzdendi. Matematik’te hiç dokunulmamış soru sayısı artar ve Türkiye ortalaması diğer testlere göre çok düşük olursa hiç şaşırtıcı olmaz!

Sorular şaşırttı!

MEB’in yayınladığı örnek testler, dershanelerdeki deneme sınavları ve gazetelerde yayınlanan kazandıran sorularla, sınavdaki sorular arasında çok da bir benzerlik yoktu.

Bu yüzden Matematik’te olduğu gibi Fen’de de hayal kırıklığı yaşayan öğrenci sayısı çok fazlaydı.

Galiba, bizim, en büyük sorunlarımızdan biri de güvensizlik.

Güven konusunda da adeta kamplara ayrıldık, bizim taraf ne diyorsa doğrudur, karşı taraf ne diyorsa yanlıştır mantığıyla hareket ediyoruz.

Oysa, doğru doğrudur!..

Siyasetçilere ve özellikle de medyaya düşen görev, doğrulardan asla vazgeçmemektir.

Siyasetçiler, kulüpler ya da farklı kesimlere hitap eden sivil toplum örgütleri, kendi doğruları çerçevesinde hareket edebilirler ama medya taraf olamaz.

Tıpkı üniversiteler, bilim insanları, din adamları, yargıçlar, güvenlik görevlileri ve daha pek çok meslek mensubu gibi.

Düşünün bir kez, bir öğretmen, sınıfa girdiği andan itibaren taraf olabilir mi?

Asla olmamalı, çünkü bir anda öğrencilerinin gözünde güvenirliğini yitirir.

Milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmen için bu sabah, tarihi bir an olacak!
Çünkü bir milyon öğrencinin, yaşamının bundan sonraki akışı, biraz da bu sınavda alacakları sonuca göre şekillenecek!
İşte bu yüzden, anne, babaları da, kendileri de, çok heyecanlılar.
Giriş sınavları önemsiz gibi görünse de ciddi anlamlar taşıyor.
Özellikle de liselere giriş sınavı çok önemli!
Çünkü üniversiteye giriş sınavı gibi defalarca katılamıyorsunuz!.
Sadece 8. sınıf sonrasında yapılıyor ve tekrarı yok!

Başlığı gören, “Ne diyorsun sen ya!” diye kesin bana gülecektir.
Devamında da, “Biz yarını, göremiyoruz, sen 100 yıl sonrayı soruyorsun” diye sıralayacaktır!
Ben, aslında bu konuda çok daha insaflıyım, 10 yılın üzerine çıkmıyorum.
Çünkü günümüzde, 10 yıllık gelişme hızı, son bin yıla baktığımızda, 100 yıllık gelişmeye eşit, hatta daha fazla.
Yani eskiden üç beş yüz yılda bir çağ değişirken, şimdi neredeyse her 10 yılda bir yeni çağdan söz ediliyor.
Bilgi Çağı, Bilişim Çağı, İnovasyon Çağı derken şimdi Yapay Zekâ Çağı’ndan söz ediliyor.
Yani, nereden baksanız, son 20 yıla 4 çağ sığdırdık!..

ABD, Japonya

YÖK Başkanı Yekta Saraç, yükseköğretime erişim sorununun gündemden çıktığını belirterek, Türkiye’nin, yükseköğretime erişim noktasında 137 ülke arasında ikinci sırada yer aldığını söylemiş.

Tıpkı dış borçla büyümeyi marifet sayan politikacılar gibi o da boş kalan kontenjanlar, açık öğretimdeki öğrenciler ve işsiz üniversite mezunlarıyla gurur duyuyor!

Üniversiteye erişim noktasında, 137 ülke arasında ikinci sırada olduğumuzla iftihar eden YÖK Başkanı’na şu soruları sormak isteriz:

- Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında üniversitemiz var mı?

- Dünya bilimine katkı sıralamasında kaçıncı sıradayız? Dünya bilimine katkımız ne oranda?

- Verdiğimiz doktor, mühendis, hukukçu, öğretmen diplomaları kaç ülkede geçerli?

- İnsan gücü planlaması nedir biliyor musunuz? Biliyorsanız, işsizler sıralamasında, üniversite mezunları neden ilk sırada?

- Kaç patentimiz, kaç araştırmamız dünya markasına dönüştü?