Köy Enstitüleri gerçeğini hâlâ anlaya- madık, anlamak da istemiyoruz. En azından bir bölümümüz.
Köy Enstitüleri’ne şaşı bakanlara önerim, çok geç olmadan, en azından bir köy enstitüsü mezunuyla ya da onların yetiştirdiği öğrencilerden biriyle tanışmaları.
İşte o zaman ne kadar yanıldıklarını, nasıl kandırıldıklarını ve ülkemize nasıl ihanet edildiğini çok daha iyi anlayacaklardır.
Bursa, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği ile Kent Konseyi’nin düzenlediği toplantıda, yaşları 80-85’in üzerinde olmasına rağmen, 20’li yaşların heyecanı ve dinamizmiyle hâlâ dimdik ayaktaydılar.
Şarkılar söylediler, zeybek oynadılar, köy enstitülü olmanın ne olduğunu anlattılar.
Suya sabuna dokunarak, her biri yüzlerce sayfalık, çok sayıda kitaba imza atan Lemanser Sükan Hoca’ya köy enstitülü olmanın ne demek olduğunu sordum. Cevabı göz yaşartıcıydı:
“Sıradan bir köy çocuğuydum. Odam yoktu, yatağım yoktu, üç kız kardeş bir yatakta yatıyorduk, bardağım, kaşığım, masam, elbisem yoktu, karnımız her zaman doymaz, evimiz her zaman sıcak olmazdı. Kitabım, defterim, kalemim, bazen vardı, bazen yoktu. Köy enstitüsü beni ben yaptı, birey olduğumu hatırlattı, hayal kurmayı ve hayallerimi gerçekleştirmeyi öğretti.”
Fazla
Erken seçim kararı ülkemiz için hayırlı olsun.
Rahmetli Demirel, “Ortada sandık varsa, sorun yoktur. Sandık her derde devadır” derdi.
İktidarıyla, muhalefetiyle, hemen herkes bu kararı alkışlıyorsa, buna demokrasinin zaferi denir.
İşte bu yüzden, şu saatten sonra, diğer ayrıntıları bir kenara bırakıp, seçime ve getirilerine odaklanmalıyız!
Erken seçimin gerekçesi olarak, nedense, hep ekonomik gerekçeler öne çıkıyor.
Oysa eğitim de bir o kadar önemli!
Önemli, çünkü eğitim demek, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği demek.
20 milyon öğrenci, 30 milyon veli ve 2 milyona yakın öğretim kadrosuyla eğitim ailesinden daha büyük bir aile var mı?
Köy Enstitü-leri’nin dün doğum günüydü. Aradan bin yıl geçse de asla unutulmayacaklar.
Kapatıldıkları ya da kaçan balık büyük olduğu için değil, farklılıklarıyla efsane oldukları için.
O bir ekoldü!
Sorun üreten değil, çözüm üreten; ülkenin en ücra köşelerine gitmekten kaçan değil, koşan; öğretmenliği iş olsun diye değil, ideali olduğu için yapan; vatan ve millet sevdası her şeyin önünde gelen; sanatla, edebiyatla, sporla yoğrulmuş nesiller yetiştiriyordu.
Eğer o anlayış hâlâ devam ediyor olsaydı, bugün bambaşka bir Türkiye olurdu!
Peki o zaman, bir anda niye kapatıldılar ve daha da önemlisi kim kapattı, kim son noktayı koydu, dünyanın hemen her yerinde bu model baş tacı edilirken, biz niye hâlâ sadece konuşuyoruz?..
Yerinde eğitim!
Köy Enstitüleri, eğitimde fırsat eşitsizliğini ortadan kaldıran, herkese ilgi ve yetenekleri doğrultusunda üretkenliği esas alan bize özgü bir eğitim sistemiydi.
Öğrencilerle bir arada olmak çok keyifli.
Uzun yıllar üniversite öğrencileriyle programlar yaptık.
Bu aralar daha çok lise öğrencileri ve velilerle buluşuyoruz. Çünkü sınavlar yüzünden kafaları karmakarışık...
Cuma TED Kayseri öğrencileriyle, cumartesi de TED Sivas Koleji’nde öğrenci, öğretmen ve velilerle bir araya geldik.
“Kaliteli Okullar” listesi belli ki herkesin canını sıkmış.
Listelerin hangi kriterlere göre belirlendiğini sorguluyorlar ama içinden çıkmaları mümkün değil.
Bir 8. sınıf öğrencisinin tespiti müthişti:
“Kimi kime şikâyet edeceğiz? Düzeltmesini beklediğimiz kişiler ile yanlışı yapanlar aynı değil mi?”
MEB’de değişim rüzgârlarının eseceği konuşuluyor.
Peki, bu rüzgârdan kim ne kadar etkilenir, gelecek hafta hep birlikte göreceğiz.
Görünen o ki ciddi bir rüzgâr esecek.
En iyisi bekleyip görmek...
Hangi okul?
Liselere giriş konusunda kafalar karmakarışık.
Her kafadan bir ses çıkıyor!
Peki, doğru olan ne?
Ülkemizin dört bir tarafı cennet, gezdikçe hayran kalıyorsunuz.
Hafta sonları fırsat buldukça, yakın uzak demeden, yeni yerler keşfetmeye çalışıyoruz. Kayseri ve Sivas’a daha önce defalarca iş gezisi yaptım ama görünen o ki hiç gezmemişim. Bu kez, biraz fazla zaman ayırıp, turistik amaçla gezince, hayran kalmamak elde değil.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Misak-ı Milli Sınırlarının çizildiği, Mustafa Kemal’in liderliğinin pekiştiği Sivas’a hayran kaldım.
Selçuklu ve Osmanlı’dan kalan eserler de muhteşem. Sivas Kongresi’nin yapıldığı eski Sivas Lisesi, özünü yok edercesine çok kütü restore edilse ve müzeciliğin çok kötü bir örneği sergilense de hâlâ Mustafa Kemal ve arkadaşlarının izlerini taşıyor…
Cumhuriyet tarihi çerçevesinden baktığınızda Kayseri Lisesi de, tıpkı Sivas Lisesi gibi Kurtuluş Savaşı döneminde mezun vermedi. Çünkü öğrencileri Milli Mücadele’de şehit düştü.
Öğrencilerimizi tıpkı Çanakkale’ye olduğu gibi Sivas’a da getirmeliyiz ki, bu Cumhuriyet hangi şartlarda, nasıl kuruldu çok daha yakından tanısınlar.
İşte o zaman, atalarımıza duydukları minnet bin kat daha artacak, şanlı tarihimize çok daha fazla sahip çıkacak ve çok daha önemlisi, ülkemizin her karış
Liselere girişle ilgili tartışmalar sona ermiyor. Görünen o ki daha uzun süre devam edecek. Garip olan ise MEB’in bu yapıcı eleştirileri zerre kadar da olsa dikkate almaması.
İşte bu yüzden, neredeyse, üç beş yılda bir, “En iyisi bu” dedikleri sınav sistemlerini değiştirmek zorunda kalıyorlar.
Veli, öğretmen ve öğrencilerde ne moral kaldı ne de motivasyon ama gel de bunu MEB’e anlat.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım, MEB’den kendilerine sunulan brifinglerin yanı sıra keşke biraz da direkt olarak öğrenci, öğretmen ve velilerden bilgi alsalar.
İşte o zaman, “Biz ne dedik, siz ne yapıyorsunuz” noktasına gelmeleri çok uzun sürmez!
Peki, bu noktada, açılan davalar çerçevesinde, bir yürütmeyi durdurma kararı çıkabilir mi?
Her şey mümkün.
Liselere giriş son 20 yılda en az 20 kez değişti.
Ve her defasında da daha beteri geldi.
MEB, şimdi yine, tıpkı öncekiler gibi, yeni sistemi de, yere göğe sığdıramıyor.
Ama emin olun, gelecek yıla bile kalmadan, tümüyle tarih olursa, hiç şaşırmayın.
Çünkü kendi içinde bile bir tutarlılığı yok...
Durduk yerde, en iyi liseleri bile aşağılarcasına açığa aldık.
Yüzlerce lise fokur fokur kaynıyor. MEB, bunun bile farkında değil!..
Cumhurbaşkanı