Geleceğin anahtarı gençlerde ama!..

13 Mart 2018

Gençlerimiz başımızın tacı ama ne onlar bunun farkında ne de biz bunu kendilerine yeterince hissettire- biliyoruz.

Birkaç günlüğüne Biga’da öğrencilerin konuğuydum.

Keyifle gittim, mutlu döndüm.

Öğrenci toplulukları ya da diğer adıyla öğrenci kulüpleri ne kadar geniş yelpazede, ne kadar yaygın ve ne kadar güçlüyse, geleceğimiz o kadar güvencede sayılır.

Çağdaş devletlerde, demokrasinin en önemli ölçütlerinden biri de sivil toplum örgütlerinin gücüdür.

Onlar ne kadar güçlü ve temsil yetenekleri ne kadar fazlaysa demokrasileri o kadar güçlü ve oturmuş demektir.

Yine aynı şekilde, öğrenci kulüplerinin gücü ve temsil ettikleri öğrenci oranı da üniversitelerin reyting sıralamasında en önemli kıstaslardan biridir.

Şimdi, olaylara bu çerçeveden baktığımızda, sivil toplum örgütlerimizin de öğrenci kulüplerimizin de arzu edilen temsil gücüne sahip olduklarını söylemek hayalcilik olur.

Yazının Devamı

Çanakkale Destanı

11 Mart 2018

Çanakkale’ye çok geldim ama hep günübirlikti, bu kez biraz daha uzun kaldım.

Çanakkale deyince, hep son 100 yılını konuşuruz. Çünkü tarihimizin en şanlı sayfalarından biri de bu topraklarda yazıldı.

Oscar ödüllü İngiliz aktör Gary Oldman, Darkest Hour filminde Churchill’i canlandırmıştı.

Film, Amerika komutasındaki müttefik kuvvetlerin, Alman işgali altındaki Fransa’ya yapacakları askeri çıkarmayı konu alıyordu.

Askerlerin bir an önce yapmak istedikleri çıkarmaya Churchill ısrarla karşı çıkıyor ve her defasında Gelibolu hatırlatması yapıyor.

“İngiliz tarihinin en utanç veren yenilgisini burada aldık, Çeyrek milyon gencimiz yaşamını Gelibolu’da yitirdi. Bir daha aynı hatayı yapmak istemiyorum” diyordu...

Oscar’lı aktörün, törenden hemen sonra yaptığı röportajda, Gelibolu ve özellikle de Mustafa Kemal için söyledikleri, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin önemini ortaya koyuyor.

Ama nedense, bazılarımız hâlâ bunu görmezden geliyor!..

Yazının Devamı

Biga’nın farklılıkları

10 Mart 2018

Biga, Çanakkale’nin en büyük ilçelerinden biri.

Ünlü olan pek çok şeyi var ama sanki en önemli olanı İdari Bilimler Fakültesi.

Yıllar önce Hüsnü Özyeğin ile birlikte gelmiş ve çok keyifli bir Genç Bakış programı gerçekleştirmiştik. Dün önce Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi’ne uğradık.

Temel atma törenine katıldığım ve sonraki yıllarda da ara ara gittiğim kampüs, müthiş güzelleşmiş. Çanakkale Boğazı’na nazır kampüs adeta bir arboretuma dönüşmüş. Çeşit çeşit ağaçlar öylesine güzel bir armoni oluşturmuş ki görmeye değer.

Rektör Yücel Acer, tüm dikkatini kurulmakta olan Teknopark’a yöneltmiş. Farkındalık yaratmaya çalışıyor. Hayal ettiklerinin yarısını bile başarsa, 25. yılını kutlayan üniversitenin kente kazanımları, Çanakkale’nin ilk 10 içerisine girmesine yeter de artar...

Öğrenci mutlu ama!

Biga gibi Anadolu’nun çok içlerinde bir yere Türkiye’nin dört bir yanından niye öğrenci gelir! Bir önceki gelişimde olduğu gibi, bu kez de bu sorunun cevabını aramaya çalıştım.

Bu öğrenciler puan ve donanımlarıyla büyük kentlerde iddialı fakültelerde okuyabilecekken niye buradalar diye kafa yordum.

Yazının Devamı

Hâkim Baba, yazbozcu MEB’i KDK’ya şikâyet etti

9 Mart 2018

Ateş düştüğü yeri yakar.

Velinin de şucusu bucusu olmaz!

Anne anne, baba da işi, gücü, mesleği ne olursa olsun, babadır.

MEB’in keyfiliğinin önüne hiç kimse geçemiyor.

Başbakan Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da eğitimdeki gidişattan dün olduğu gibi bugün de hiç memnun değil.

İşte böyle bir ortamda, hiçbirimiz MEB’e laf, söz anlatamazken, Hâkim Taner Erdoğan ve oğlu Oğuz, MEB’i, Kamu Denetçiliği Kurumu’na (KDK) şikâyetti etti. Hem de adalet terazisinin hakkaniyeti ölçüsünde, delillerle dolu bir dosyayla!..

Aslında MEB’i MEB’e şikâyet ediyorlar.

MEB Müsteşarı, “Çocuk ve gençlere fazla bilgi vermenin insan hakları ihlali olduğunu söylüyor ama MEB, bunun gereğini yerine getirmiyor” diyerek, çok çarpıcı örnekler sıralıyor. Amerikalı 11 yaşındaki çocuklar kodlama ve yazılım öğrenerek milyoner olurken, bizim çocukların ezber, ödev ve sınav yükü altında ezildiklerine dikkat çekiyorlar.

Yazının Devamı

Türkiye’de öğretmen olmak ABD’ye başkan olmaktan zor!

7 Mart 2018

Bazı meslekler var ki el üstünde tutulması gerekir. Öğretmenlik de onlardan biri.

Çocukları- mızın da ülkemizin de geleceğine yön veren onlar.

Onlar ne kadar donanımlıysa geleceğimiz o kadar parlak, onlar ne kadar mutluysa geleceğimiz o kadar keyiflidir.

İşte bu yüzden en idealist olanlarını seçip, en iyi şekilde eğiterek, mesleğe küstürmeden yola devam etmelerini sağlamalıyız.

Ama biz ne yapıyoruz?

Sınıfa girip ders anlatıncaya kadar kimyalarını altüst ediyor, atandıktan sonra da kalan enerjilerini tüketmek için elimizden geleni yapıyoruz!

Zorlu süreç!

1- Ülkemizde öğretmen olabilmek için öncelikle üniversite sınavlarına katılan 2 milyonu aşkın öğrenci arasında yüzde 10’luk dilime girmelisiniz.

Yazının Devamı

Yazılı basın öldü mü?

6 Mart 2018

Yazılı basına yani gazetelere, dergilere ve hatta kitaplara ömür biçenler çok oldu.

Olmaya da devam edecek.

Tıpkı robotların, insanların sadece işlerini değil, yönetim güçlerini de ellerinden alacağını iddia edenler gibi...

Evet, dünya değişiyor, hem de çok hızlı. Ama hiçbir değişim, insani değerlerin önemini kaybettirmiyor.

Olağanüstü yeteneklere ve başarıya sahip kişi ya da şirketler, ne kadar büyürlerse büyüsünler, eninde sonunda, insani değerlerin farkına varıyor ya da varmak zorunda kalıyor. Yoksa ya sıradanlaşıyor ya da unutulup gidiyorlar!

Haber dergileri içine düştükleri kısır döngü ve öngörüsüz yöneticiler yüzünden battı gitti.

Gazeteler sürekli tiraj kaybediyor! Çünkü okuyacak makale, röportaj, araştırma ya da farklı bir analizle karşılaşmanız mümkün değil. Siyasetle yatıp, siyasetle kalkıyoruz.

Eskiye göre çok daha tembeliz. Zor olanı değil, kolay olanı tercih edip, mazeretlerin arkasına saklanıyoruz.

Yazının Devamı

İkinci, üçüncü kuşak patronlar

4 Mart 2018

Eğitim sektö- ründe ikinci hatta üçüncü kuşak patronlar iş başına geçmeye başladı.

Batı’da sekiz on kuşak geriye gidenler gördük ama bizde daha çok yeniler.

Eğitim kurumları da şarap gibi, yıllandıkça değer kazanıyor.

Ülkemizin ve dünyanın en iyi eğitim kurumlarına bakıldığında, neredeyse tamamı köklü okullar. Ama bu yeni okullar kötü ya da sıradan anlamına gelmemeli, eskilerin deneyimi ve birikimi varsa, yenilerin de heyecanı var.

Asıl önemli olan, kuşaktan kuşağa geçen öğretim kurumlarının aile şirketi olarak mı yola devam etmeleri yoksa kurumsal bir yapıya kavuşturularak profesyonel yönetimlerce mi idare edilmeleri?

Geleneksel yapıda devam edildiğinde yani aile tarafından yönetildiğinde, üç dört kuşak sonra ayakta kalan öğretim kurumu sayısı yok denecek kadar azalıyor. Kurumsal kimlik kazananlar ise ailenin ya da kurucusunun ismini taşıyarak, yüzyıllarca yollarına devam edebiliyor.

Kurumsallık bizim çok da tercih ettiğimiz bir sistem değil.

Üniversitelere her ne kadar vakıf kurma zorunluluğu getirsek de neredeyse hiçbiri aile şirketi olmanın ötesine geçemedi. Bu da bindikleri dalı kesme anlamına geliyor ki bunu anlamaları zaman alacak!

Yazının Devamı

Yeni Başkan yeni TÜRSAB

4 Mart 2018

Yılan hikâyesine dönen TÜRSAB seçimleri nihayet tamamlandı ve başkanlık koltuğuna Firuz Bağlıkaya oturdu. Bağlıkaya, sektörün sorunlarını bilen ve vizyoner birisi ama sanki biraz daha cesaretli olmasında sonsuz yarar var. Çünkü günü kurtarmanın ötesine geçip, sadece sektörün değil, ülkemizin geleceğini de düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Ona bu cesareti sağlayacak olan da bizzat sektörün kendisi.

Onlar başkanlarına ne kadar sahip çıkarsa, Türkiye de onlara o kadar sahip çıkar! Seçim öncesinde, Başkan Bağlıkaya ile uzun uzadıya sohbet ettik. Samimi ve bir o kadar da azimli. Umarız kucaklayıcı olur ve devr-i sabık yaratmanın ötesine geçerek, kişilerle değil sorunlarla boğuşur!

100 milyon turist, 5 milyon gence istihdam, milyonlarca esnafa kazanç hayalini umarız eksiksiz hayata geçirir. Onun ve ekibinin başarısı, ülkemizin refahı ve mutluluğu olacaktır...

Tatil dediğin, iz bırakır!

Dünyanın en güzel tatil beldesi neresi diye bir anket yapılacak olsa, sadece Roma, Paris, İstanbul, Pekin, Viyana, Prag ya da Marmaris, Bodrum akla gelmez.

Bazen bir köy bile hepsini gölgede bırakabilir. Yeter ki, yaşamınızda derin izler bıraksın, bir daha gel desin. İşte bu konuda çok çarpıcı bir geri dönüş:

Yazının Devamı