Eğitim sektörü, öylesine büyüdü ki ekonomik değerler, akademik değerlerin ötesine geçti.
Bu yüzden, ekonominin temel kuralları, avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte velileri derinden etkilemeye başladı.
Erken kayıtta, gerçekten de bir avantaj söz konusu mu, yoksa üniversite tercihi öncesinde olduğu gibi fiyatları önce şişirip sonra da herkese yüzde 75 avantajı sunuyoruz şeklinde ticari bir atraksiyon mu?
Yüzlerce okulda, gelecek öğretim yılı için kayıtlar çoktan başladı.
Ön yargılı olmak hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da, doğru değil.
En azından gidip görmekte yarar var. Çünkü kaçırılmayacak fırsatlar söz konusu olabilir. Hele ki, erken kayıt avantajı sunan okullardan birini düşünüyorsanız!
On binlerce aile, okula yeni başlayacak çocukları için daha şimdiden okul arayışı içinde ve kafaları karmakarışık.
Hemen her gün bu konuda çok farklı sorularla karşılaşıyoruz.
Yeniliklere ne kadar açığız?
Tüketici olarak, bu konudaki hızımıza kimse yetişemez.
Peki ya üretim, mesleki kariyer ya da yaşam kalitemizi yükseltmede veya inovasyonda neredeyiz?
Onu ne siz sorun ne de biz anlatalım. Yoksa boş yere üzülmüş oluruz. Çünkü bu konuda bize biçilen rol, tüket, tüket, daha fazla tüket!..
Bunları yazdık ya hemen itirazlar yükselir. Hiçbir şeyi kaçırdığımız yok. Her şeyin farkındayız, herkesten iyiyiz, herkesten hazırlıklıyız, gelecek bizim diyenleri mi ararsınız, Milli Yazılım, Milli Bilgisayar, Milli Robot, her şeyimiz var diye ahkâm kesenlere ya sabır mı çekersiniz, bilemeyiz ama eğer bu konuda yanılan biz olursak çok seviniriz.
Hatta görmediğimiz, bilmediğimiz projeler varsa onları da gururla, herkesle paylaşırız. Yeter ki olsun!..
Dünkü yazıya mail’ler yağdı. Bu bizi aşar diyen de vardı, bizim ne eksiğimiz var, fırsat versinler neler yaratırız diyenler de. Hatta bu alanın öncülerini ve yaptıklarını da yazmışlar. Peki, gelinen son nokta ne diye sorduğunuzda, hep yarım kalmış projelerden ve hayallerden söz ettiler. Bu projeyi, birileri üstlenmeli ama kim?
Bu işler, kalkınma planları ya da stratejik raporlar hazırlamakla çözülmez! Üretmek kadar önemli olan, onu
Dünya aldı başını gidiyor.
Bilişim Çağı sanki kendinden öncekilerden çok daha güçlü ve çok daha etkileyici!
Hızına yetişebilmek mümkün değil ama asıl önemli olan, yarattığı sosyolojik sorunlar!
Bilime, bilişime kafa yoran çok ama başta sosyoloji olmak üzere sosyal bilimler yok olmak üzere!
Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra gelelim günümüzün en sihirli sözcüğü olan kodlamaya!
Bill Gates, Steve Jops, Elon Musk, Zuckerberg nasıl olunur, Google, WhatsApp, Facebook gibi markalar nasıl yaratılır?
Bilim toplumu olmadan, bilim üretmek zor ama biz daha kavramlarla yeni tanışıyoruz.
Peki, bu işlere kaç yaşında başlamak gerekir? İşte çok çarpıcı birkaç örnek:
Yapılan tüm araş- tırmalar öğrenci ve öğretmenlerin mutsuz olduğunu ortaya koyuyor.
Öğretmen ve öğrenci deyip geçmeyin, nüfusumuzun üçte biri onlardan oluşuyor.
Geri kalanların üçte ikisi de veli!..
Ve eğer öğrenciler mutsuzsa, anne babaların mutlu olması mümkün değil!..
Ülke genelinde bir mutsuzluk hâkim ama nedense bunu hiç kimse eğitimle ilişkilendirmiyor.
Mutsuzluğun gerekçesi olarak kimi işsizliği gösteriyor, kimi de siyasetteki gerginliği ve terörü!
Oysa mutsuzluğun en önemli kaynağı, bir türlü oturmayan eğitim sistemimiz ve sürekli yaşanan zikzaklar.
Ne zaman bir şeyleri kaldırdık ya da değiştirdik desek, her defasında daha beteriyle karşılaşıyoruz.
TÜRSAB Başkanlığı için yeni adaylar çıkıyor.
Böylesi önemli bir göreve talip oldukları için hepsini canı gönülden kutluyoruz.
Zor bir dönemde, zor bir görev kendilerini bekliyor!
Başkan Ulusoy ya da yeni bir isim, eninde sonunda, birisi başkan olacak!
Ama benim asıl merak ettiğim, kimin kazanacağı değil, kimin ne vaat ettiği.
Şu ana kadar, Türk turizmini uçuracak, yeni ve farklı bir proje ortaya koyan yok gibi.
Tıpkı siyasette olduğu gibi tüm çabalar, seçim kazanmak için. Ama asıl önemli olan seçim sonrası!
Yıllar o kadar hızlı akıp gidiyor ki, bir sonraki genel kurul, göz açıp kapayıncaya kadar geliyor.
Boşnaklar dünyanın pek çok yerine yayıldılar ama en çok da sanki İstanbul’da ve Bayram- paşa’dalar.
Bosna Sancak Derneği’nin davetlisi olarak, önceki akşam, eğitimin geleceğini konuştuk.
Dernek salonu tıklım tıklımdı. Eğitime olan ilgileri, Türkiye ortalamasının çok üzerindeydi.
Kimi üç beş kuşak önce, kimi de birkaç kuşak önce gelmiş.
Hemen hepsi bizden daha çok bizden ama akıllarının bir bölümü hâlâ Bosna’da!
Peki, Boşnak kime deniyor?
Bosna’daki Slav halkından olan veya bu halkın soyundan gelenlere Boşnak deniliyor.
Çok dinli, çok kültürlü, farklı etnik kökenden gelenlerin yaşadığı eski Yugoslavya’da, Müslüman olan halka Boşnak deniliyordu.
Köklü bir eğitim reformu konusunda neredeyse hemen herkes hemfikir!
Peki, bu reform nasıl olmalı?
Sınav yarışını daha da körükleyen ve kime, ne kazandırdığı belli olmayan mevcut sistemin iyileştirilmesi mi yoksa sil baştan yeni bir model mi?
İsterseniz önce mevcut duruma bir göz atalım.
- Sınav odaklı bugünkü sistem yüzünden çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor, anne babalar neredeyse tüm kazançlarını çocuklarının geleceği için harcıyor.
- Gelinen noktaya bakıldığında, akademik başarı yerlerde sürünüyor. Üniversiteye giriş sınavlarında 40 Fen sorusunda Türkiye ortalaması 2.5, diğer derslerde de durum farklı değil.
- Peki, anaokulundan üniversite mezuniyetine kadarki süreçte, çocuklarımıza, artık çok fazla bir işe yaramayan diplomanın ötesinde, herhangi bir donanım ya da yetkinlik kazandırabiliyor muyuz? Evet demek o kadar zor ki!
- Çok çalıştılar, çok para harcadık ama buna değdi diyebiliyor muyuz? Yani gençler ve aileler mutlu mu? Ne siz sorun ne de biz söyleyelim!
Şu sınavlar bitse de, öğrenciler de, veliler de derin bir oh çekse. Ama sanki bu mümkün gözükmüyor!
Birkaç gündür, hemen herkesin kafası karma karışık. MEB, açıklama üzerine açıklama yapıyor!
TEOG geri dönmeyecek diyor ama hiç inandırıcı değil! Bir önceki yönetmelik değişikliğinde, bazı derslerden, merkezi sınav yapılabilir diyordu! Peki, yapılır mı?
Yani her ders için olmasa bile Türkçe ve Matematik için TEOG gelir mi?
MEB hayır diyor ama gelirse de hiç şaşırtıcı olmaz. Çünkü çok fazla zikzak yapıyor! Ve onlara bir yenisi daha eklenebilir…
Herkes tedirgin
Bu yıl lise ve üniversitelere hazırlanan öğrenci, öğretmen ve veliler tedirgin hem de çok tedirginler. Önlerini zaten göremiyorlardı, MEB de yangına körükle gidince, kimyaları altüst oldu. Nakil yönetmeliğinin şu ara değişmesi neyin nesi? Daha da önemlisi, karma karışık yazılıp kafaları karıştırmanın ne zamanı, ne de sırasıydı!
O da yetmiyor gibi Müsteşar Tekin’in hemen herkesi, okuduklarını anlamıyorlar eleştirisi getirmesi ne kadar doğru? 3 yılda 8 kez yönetmelik değiştirip, sonra da, kendileri dışında herkese yüklenmeleri, anlaşılır gibi değil! Liselere giriş sisteminin nasıl olacağı konusunda hâlâ net bir şey yok.