Hayal ve gerçekler

4 Şubat 2018

Turizm bu yıl patlayacak diye çok erken bir hayale kapıldık. Birkaç aylık hareketlilik ayakların yerden kesilmesine neden oldu. Umarız devamı gelir, umarız yeni rekorlar kırılır. Ama bu işler emek ve devamlılık gerektirir.

Haluk Kabaalioğlu Hocamız, çok gezer ve gezdiği yerleri, çok iyi gözlemler. Geçen yıl, Almanya ile ilişkilerimizin adeta kopma noktasında olduğu günlerde, Alman turizm acentelerinin camlarında asılı Türkiye turlarını çekip göndermiş ve durumun o kadar da vahim olmadığını yazmıştı.

Önceki gün gelen mesaj ise adeta panik havasındaydı. Türkiye’yi göremiyorum, durumu hemen araştırıp, sana da bildireceğim diyordu. Henüz bir cevap gelmedi ve umarız ciddi bir sorun yoktur!

Olağanüstü halin Almanları rahatsız ettiği, uzun süredir dillendiriliyordu, inşallah onunla ilişkilendirilmez!..

Bergama’yı görmeden!

Ülkemizin dört bir yanı, bir değil, bin defa gezilmeyi, görülmeyi, yaşanmayı hak ediyor.

Öğrenci ve veliler ile sohbet için dün Bergama’daydım. İzmir’in yanı başında ve o bölgede onlarca kez tur atmama rağmen yolum, buraya hiç düşmemişti.

Ben çok geç keşfettim, siz sakın bunu yapmayın ve ilk fırsatta yolunuzu, buralara düşürün. Tarih, turizm, seyahat, gastronomi adına ne arars

Yazının Devamı

Kızından Baba Arıkan’a mektup

3 Şubat 2018

İbrahim Arıkan’ın zamansız ölümünün üzerinden iki yıl geçmiş. Dün, kurucusu olduğu MEF Okulları’nda bir anma töreni vardı. Seveni, dün olduğu gibi, bugün de çoktu.

Atatürk İlkelerine ve Cumhuriyet’in değerlerine canı gönülden inanan ve bunları yaşatmak için yılmadan mücadele veren biriydi.

Onurlu duruşundan asla taviz vermedi, esen rüzgâra göre yön değiştirmedi, akademik değerler kadar, insani değerlere de önem verdi.

Çocukları Ümit, Ebru ve Eda, babalarından aldıkları bayrağı dalgalandırmaya devam ediyorlar. Hem de “Ondan sonra tufan” diyenleri mahcup edercesine.

Törende çok çarpıcı konuşmalar oldu ama en çarpıcısı Ebru’nun babasına yazdığı mektuptu:

“Bugün konuşmamı sizlere hitaben değil, babama hitaben yapmak, kendisine yazdığım bir mektubu okumak istiyorum.

Sevgili Babacığım, öğretmenim, patronum, aşkım, idolüm.

Seni ne kadar özlediğimi söyleyerek başlamak istiyorum.

Yazının Devamı

Cumhuriyet’e ışık veren kurumlar ve TED

2 Şubat 2018

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken, geriye dönüp bir bakalım, 80, 100 yıllık kaç tane kurumumuz var?

Biraz daha geriye gidip, binlerce yıllık tarihimizi sorgulayalım. Osmanlı ve öncesinden miras kalanları da alt alta yazsak, 100 tane çıkar mı? Çok zor!

Oysa ülkeleri ülke yapan, kurumların kök salmasıdır. Diğer kurumlar bir yana, eğitime bir göz atalım.

Cumhuriyet kurulduğunda sadece İstanbul Üniversitesi, 8-10 lise, bir o kadar da yabancı lise ve askeri okul vardı. Eğitim sistemimiz ve eğitim kurumlarımız, Cumhuriyet’le çağdaş kimliğine kavuştu ve ülke geneline yayıldı.

Ankara’da, önceki akşam, Türk Eğitim Derneği’nin (TED) 90. kuruluş yıl dönümü kutlandı ve sanki bütün Ankara oradaydı.

Hayattaki Milli Eğitim bakanlarının neredeyse tümü oradaydı. Farklı dönemlerde, farklı bakanlıklarda bulunan pek çok isimle de karşılaştık.

M. Kemal Projesi

TED, Mustafa Kemal’in isteğiyle, yabancı kolejlere karşı, kendi dilimizle, kültürümüzle yoğrulan ama İngilizceyi de en az onlar kadar öğreten bir öğretim kurumu olarak kuruldu.

Yazının Devamı

Yapay zekâda neredeyiz?

31 Ocak 2018

Eğitim, bilim, bilişim, teknoloji derken şimdi de yapay zekâda müthiş bir yarış yaşanıyor. Milyar dolarlık yatırımlar havada uçuşuyor.

Zenginliklere zenginlik katacak bu büyük yarış Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Almanya, Güney Kore arasında gerçekleşiyor. Rusya’nın esamisi bile okunmuyor!

Peki, biz bu yarışın neresindeyiz?

Küresel gayri safi milli hasılayı 2030’da yüzde 14 artırması öngörülen yapay zekâya dayalı teknolojilerin sunacağı fırsatları kaçırmak istemeyen ülkeler, bu alandaki yatırımlarıyla dikkat çekiyor.

Bu noktada en çok merak ettiğim, Almanya, Japonya, İtalya, Fransa ve Güney Kore gibi otomobil üreticisi ülkelerin, elektrikli ve akıllı otomobil teknolojilerini ne kadar yakalayacakları?

Akıllı telefonlar çıkmadan önce sektörün en büyük üreticileri Nokia ve Ericsson’du!

İkisi de akıllı teknolojiye uyum sağlamadıkları için yok olup gitti.

Yapay Zekâ Parkı

Yazının Devamı

Bize yeni mucitler gerek!

30 Ocak 2018

Çağımızın en değerli hazinesi nedir sorusuna, hem bireysel hem de ülkesel açıdan baktığımızda, karşımıza kesinlikle ve kesinlikle yaratıcılık çıkıyor. Yani icat çıkıyor. Neden mi?

Çünkü yaratıcılığın olmadığı yerde, yüksek katma değerli ürünlere sahip olmak mümkün değil.

Örneğin, bizim ürettiğimiz ürünlerin ortalama kilogram değeri 10 TL ise başkalarının yüksek teknolojiyle üretmiş olduğu ürünlerin değeri 100 ya da 1000 TL olabiliyor.

Dünyanın en ileri ülkelerine baktığınızda, arkalarında mutlaka bilim, inovasyon ve üretim vardır!

Peki biz, yaratıcılığı köreltmenin ötesinde ne yapıyoruz?

Yaratıcılığın doruğunda olan öğrencilerimizi, otur oturduğun yerde, yeni icat çıkarma diye susturuyor, çocuklarımızın genelini de 4-5 seçenekli testlere mahkûm ederek, adeta köreltiyoruz.

Yaratıcılığın olmadığı yerde, ne sanayi ve ticaret gelişir ne de sanat, siyaset ve eğitim.

Tıkanıp kalırız. Tıpkı şu an olduğu gibi...

Yazının Devamı

Teknolojiye güvenmiyoruz ama asla vazgeçmiyoruz!

28 Ocak 2018

Ne yârdan, ne serden vazgeçeriz diye bir söz var. Teknolojiye ve özellikle de dijital dünyaya bakış açımızda ondan farklı değil. Akıllı telefon ve internet kullanımında herkese nal toplatıyoruz.

Konuşma süresi ve dijital ortamda geçirilen süre açısından bakıldığında ya hep ilk sıradayız ya da ilk üçte!

Peki, bu kadar haşır neşir olduğumuz teknolojiye, ne kadar katkıda bulunuyoruz ve ne kadar güveniyoruz?

Bu yönde yapılan araştırmalar her defasında çarpıcı sonuçlar ortaya çıkartıyor. İşte onlardan biri daha...

Kişisel bilgiler!

Çocuklar teknolojiyle ne zaman tanışmalı diye sorulduğunda, genel kanının çocukların okula başladığı ilk yıllar olduğu görülüyor.

Öte yandan, her 10 kişiden 7’si okulların teknolojiyle ilgili yeterli eğitim vermediğini düşünüyor.

Teknolojik eğitimin yetersiz kalması, internet kullanım davranışlarında da kendini gösteriyor.

Yazının Devamı

Turizmde bahar esintisi kalıcı mı?

28 Ocak 2018

Yılbaşı, yarıyıl tatili, erken rezervasyon ve EMITT Fuarı’nın bereketi nedeniyle, turizmcilerin keyfi yerinde. Umarız, artan bir şekilde devam eder. Ama sanki hemen hepsinin bir anda ayağı yerden kesilmiş gibi. Uçuyorlar. Oysa her şey pamuk ipliğine bağlı ve sürdürülebilir bir başarı için çok daha fazlasını yapmaları ve kurumsallaşmaları gerekiyor!

TÜRSAB Başkan adaylarından Firuz Bağlıkaya, önceki gün gazetemizi ziyaret etti. Son aylardaki pozitif gelişmelerden, fazlasıyla memnun. “Ama çok daha fazlası için çalışmamız gerekir, benim aday olmam da bu yüzden” diyor. Peki, o vizyon ve kararlılık var mı? Heyecanlı, sektörü iyi tanıyor ama kafasındakileri gerçekleştirebilmesi için fazlasıyla desteğe ve morale ihtiyacı var. Bunu başarabilirse, kurtulan sadece sektör değil, Türkiye olur...

Kime çalışıyoruz!

Seyahat acentelerini anlamak mümkün değil. Turizm Bakanlığı zaten yok gibi! Yatırımcılar ise ağlamanın ötesine geçemiyor! Yurt dışı turların tanıtımına verdiğimiz önemin onda birini, yurt içi turlar ya da ülkemizin tanıtımı için göstermiyoruz.

Yerli turist, kriz olmadıkça akıllarına gelmiyor. Ülkemizin dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan güzelliklerini paylaşmak ise neredeyse hiç

Yazının Devamı

Hiçbir şeyin tadı kalmadı mı?

27 Ocak 2018

Kiminle konuşsanız, yüzünden düşen bin parça.

Mutlu olmak için değil de öfkelenmek için herkesin bir bahanesi var.

Öyle kelli felli bahanelere de gerek yok.

Trafik de canımızı sıkıyor, yağmurun, karın yağması da yağmaması da keyfimizi kaçırmaya yetiyor da artıyor. Bilgi kirliği ve dezenformasyon almış başını gidiyor.

Kim ne duymak istiyorsa onu duyuyor, kim ne söylemek istiyorsa onu söylüyor.

Doğru mu diyen sorgulayan yok!

Sorgulayan olsa da sana mı kaldı diye başlayan cümlelerin sonun nereye varacağını kimse kestiremiyor!

Anlayacağınız, başkalarının bizi yorduğundan çok daha fazla, biz kendimizi yoruyoruz!

Yazının Devamı