Üsküdar’dan karşıya geçiş vapurla yarım saat, Marmaray’la birkaç dakika! Ama biraz tarihe yolculuk yaptığınızda, bu yolculuğun tam 100 yıllık bir hayali var!
Neredeyse kırk yıldır İstanbul’dayım ve en bilindik ilçelerinden biri de Üsküdar! Ama görünen o ki yeterince tanımıyormuşuz ya da kimse bugüne kadar farklı yönlerini ne sorgulamış ne de birileri anlatmış...
Başkan Hilmi Türkmen, aylar öncesinde ziyaretimize gelmişti, iadeyi ziyaret yaptık. Eğitime ve gençliğe önem veren yerel yönetimleri özellikle ziyaret ediyor ve cesaretlendiriyoruz ki devamı gelsin. Görevleri, vatandaşa hizmet etmekse bundan daha ulvi ne olabilir ki!..
Başkan iddialı hem de çok iddialı ama nedense fazla içine kapanık. Bırakın yapacaklarını, yaptıklarını bile sormasanız anlatmayacak kadar mütevazı.
İşte bu ziyaretten önemli anekdotlar!..
Önce eğitim
- İstanbul’da en iyi biziz. Hem akademik açıdan, hem de tam gün eğitim, hijyen ve maddi destekte. Tüm okulların tuvaletlerini yeniliyoruz. Görevli 100 hademenin maaşını da biz ödüyoruz.
- Lise son sınıftaki tüm öğrencilerimize soru bankası dağıttık.
YÖK, 2018-2022 için kendisine önemli hedefler koymuş. Bunlardan biri de dünyaya açılma!
YÖK Başkanı Saraç, “182 üniversite, 7.2 milyon öğrenci ve 150 bin öğretim elemanıyla niceliksel olarak yeterince büyüdük, şimdi sıra nitelikte” diyor.
Strateji belgesinin üç ana teması var:
Yükseköğretime erişim: Bu konuda artık sorun kalmadı, hatta kontenjanların üçte biri boş kalıyor.
Kalite: Kat edilecek daha çooookkkk uzun bir yol var.
Kurumsal kapasite: Uluslararası kurumsal bir kimlik ara ki bulasınız!..
Niyet iyi ama!
Strateji belgesinin hazırlanması bu işin ciddiye alındığının önemli bir göstergesi. Ama sanki aceleye getirilmiş, biraz da şişirilmiş ve çelişkilerle dolu!
Silahlı Kuvvetleri-mize Afrin’de canı gönülden başarılar diliyoruz. Bir an önce görevlerini tamamlar, bölgeye huzur, ülkemize de gurur kazandırarak vatana dönerler. Yolları açık, gazaları mübarek olsun.
Tatil ve başarı belgeleri konusunda ise söylenecek çok söz var...
Tatil başladı ve hızla eriyor. Öğrencilere önerimiz, her ne yapacaklarsa, bir an önce yapmaları. Yoksa sayılı günler çabuk geçiyor.
Yapılacakları öteleyerek zaman kazandığınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Son haftaya pek çok şey kalır, haberiniz olsun!
9 milyon öğrencinin takdir ve teşekkür aldığı söyleniyor. Hakkıyla alanları canı gönülden kutluyoruz ama eğer hormonlu notlar gibi hormonlu takdir ve teşekkür belgeleri varsa, bu hiç doğru değil. Çalışanların hakkı çalınmış demektir ki buna da hiç kimsenin hakkı olmamalı! MEB, bu konuyu hemen araştırmalı ve bir açıklama yapmalıdır. Yok, eğer 9 milyon öğrencimiz gerçekten de bir başarı destanı yazdıysa da el birliğiyle kutlamalıyız.
Kök değerler?
MEB’i hep eleştiriyoruz ama yaptığı her pozitif adımda da alkışlıyoruz.
Müfredatın yeniden güncellenmesi çerçevesinde, öğretim programlarının ana felsefesini içeren metinlere yaptığı eklemeler, takdire şayan. Hele bir de hayata geçir
Turizmde kara günler sanki geride kaldı. Yaz sonunda başlayan hareketlilik, yılbaşından itibaren, hem iç turizmi hem de dış turizmi adeta patlattı. Sömestr nedeniyle aylık büyüme oranı, geçen yılı, neredeyse ikiye katladı. Peki, ne oldu da herkes seyahat etmeye başladı?
Sosyolojik olarak çok şeyler söylenebilir ama en önemlisi, vatandaşımız, artık, yarını düşünerek kahrolmak yerine bugünü yaşayarak mutlu olmak istiyor.
Tatil ve seyahat etmek için elbette büyük paralara gerek yok. Yarıyıl tatilindeki hareketliliğin çok önemli bir kısmı akraba ziyareti odaklı...
Yurt dışı turlar ise kriz söylentilerini yalanlar nitelikte. Umarız bu hep böyle devam eder.
Hele bir de erken rezervasyon alışkanlığı oluşturabilirsek, sektörde, taşlar, biraz daha yerli yerine oturabilir...
Anadolu bir başka
Önceki hafta mini bir Güney Doğu Anadolu turu yaptık. Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep ve Kahramanmaraş söz konusu olduğunda, akla ilk gelen tarih ve kültür ise ikincisi de gastronomi yani mutfak.
Oralara gidip de yemeden, kilo almadan, farklı tatlar yakalamadan dönmek mümkün değil. Peki, içlerinde beni en fazla etkileyen ne oldu? Mardin ve Şanlıurfa tarihiyle, Gaziantep hem tarihi hem de mutfağıyla, Kahramanmaraş
YÖK unvan dağıtıyor; MEB dünya standartlarının çok üzerindeyiz diyor; ÖSYM dünyanın en iyi sınav merkezlerinden biri olduğunu iddia ediyor da üniversitelerimiz onlardan geri kalır mı?
Kendilerini dünyanın en iyi üniversiteleriyle eş tutan, yüzde 100 burslu bölümleri bile dolmayan, alışveriş merkezlerinde olduğu gibi mil kazandıran, mezun vermeden doktora programı açan, adeta parayla diploma satan, kontenjanlarının yarısı bile dolmayan üniversitelerimiz var... Her biri ayrı telden çalıyor ve kendi kendilerine methiye düzmenin ötesine geçemiyorlar.
Yükseköğretimde deniz bitmek üzere ama hâlâ yeni üniversiteler açıyoruz.
Hem de on binlerce mezunu işsiz gezen fakülteler ve bölümler!.. İnsan gücü planlaması diye bir kavram hâlâ lügatimize girmedi. Gireceği de yok gibi! İşte bu yüzden de sadece kaynak israfıyla kalmıyor, gençlerimizin hayallerini de çalıyoruz...
Eğitim reformu şart!
Anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin her aşamasını içine alacak köklü bir reform şart.
Peki, ama bunu kim yapacak? Eğitimi bu hale getirenler mi?
Profesör deyince eskiden bir işin piri akla gelirdi. Sonra YÖK’le birlikte epeyce sulandırıldı. Şimdi ise adeta sıradanlaş- tırılıyor.
Yardımcı doçentliği kaldırmaya yönelik yasa teklifi neredeyse tüm sınırları altüst etti.
Yardımcı doçentliğin kaldırılıp, kolay profesörlüğün önünün açılması nasıl bir devrimse, YÖK, bu bir sessiz devrim diyor!
İyi de, alınan o unvan, ABD’de de olduğu gibi sadece alındığı üniversitede mi geçerli olacak yoksa ömür boyu her yerde mi kullanılacak?
Yasa teklifinde bu konuda hiçbir açıklama yok!
YÖK, “Biz de sizin gibi düşünüyoruz” diyor ama yasanın nasıl çıkacağına YÖK değil, TBMM karar veriyor ve oradan nasıl bir kanun çıkacağını ise hiç kimse kestiremiyor!
Görünen o ki zaten on çeşit profesörümüz vardı, şimdi onlara on birincisi eklenecek!
Ülkenin dört bir yanında ciddi bir kuraklık yaşanıyor.
Çiftçiler ürünleri tarlada, susuz kaldığı için, öğrenciler de ekstra kar, kış tatili olmadığı için üzgün mü üzgündü!
Onlar yarından itibaren yarıyıl tatiliyle muradına eriyorlar. Darısı çiftçilerimizin başına!
Peki, bugün verilen karneler, sadece öğrencilerin karnesi mi?
7 zayıfla sınıf geçildiği, başarı puanlarının liselere girişte dikkate alınmadığı, şişirilmiş notlarla üniversiteye girişte on binlerce kişinin önüne geçildiği, akşam karar verip sabah müfredat programlarının ve sınav sistemlerinin değiştiği, 2017 KPSS sonuçlarına göre hâlâ tek atamanın yapılmadığı, sözleşmeli öğretmen eşlerinin birbirinden kopartıldığı, yarım milyon öğretmen atama beklerken 100 bin fazla ücretli öğretmenin adeta köle gibi çalıştırıldığı, bugün doğru denilenin yarın yanlış ilan edildiği bir ortamda MEB’e hiç mi karne verilmeyecek?..
Tatilde ne yapılır?
Tatillerin birinci öncelliği elbette dinlenmek ama çok daha önemli olanı, dersler ve sınavlar nedeniyle ertelenen aktivitelerin, bol bol yapılacağı bir dönem olması.
Gaziantep her yönüyle öncü kentlerimizden biri, bir de artık kangrene dönüşen eğitim sorununu halletseler, onları hiç kimse tutamaz!
Cumartesi akşamı Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nin (GGC) Basın Ödülleri töreni vardı. Yerel medyayı ödüllendirdiler. Sedat Ergin, Yavuz Donat, Nazlı Çelik, İsmail Küçükkaya, Sabiha Doğan ve ben de ulusal basını temsilen oradaydık. Ayrıca Türkiye’nin dört bir tarafından Cemiyet başkanları, siyasetçiler ve yerel yöneticiler vardı. Bize de meslek onur ödülü verdiler.
Meslek kuruluşları arısındaki rekabete orada vakıf olduk. Görünen o ki Gazeteciler Cemiyeti ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu arasında ciddi bir yarış var!
Federasyon Başkanvekili Mehmet Ali Dim, “77 Gazeteciler Cemiyeti bize üye. Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti de bunların en önemlilerinden bir tanesi” diyerek havasını attı ve adeta İstanbul’a gönderme yaptı. Rekabet iyidir. Yeter ki mesleğe ve üyelerine katkısı olsun!..
GGC’nin genç Başkanı İbrahim Ay’a, hem böylesi keyifli bir gece hem de meslektaşlarını sadece ödüllendirmekle kalmayıp, konut sahibi yaptığı için de canı gönülden teşekkürler.
Geceden notlar
Törene katılanlar kısa konuştular ama çarpıcı sözler söylediler. İşte