101 bin çocuk neden okulda değil de atölyede?

3 Haziran 2017

Zorunlu temel eğitim, yıllar önce 12 yıla çıktı.
Yani lise son sınıfa kadar tüm çocuklar ve gençler temel eğitim kapsamında ve okulda olmak zorunda.
Ama 101 bin öğrenci okulda değil, atölyelerde, en ağır işlerde çalışıyormuş.
Çok daha fazlası ise sokaklarda.
Batılı bir ülkede olsa, kıyametler kopar.
Göndermemekte ısrar eden ailelerin elinden velayeti alınır, ilgili kurumların da en ağır şekilde dikkati çekilir.
Bizde ise bırakın uyarılmayı, gazete haberi bile olmuyor!

Yazının Devamı

Güçlü olan kim? Aslan mı, avcı mı?

2 Haziran 2017

Bir Afrika atasözü, “Aslanlar yazmayı öğreninceye kadar, her hikâye, avcıyı yüceltmeye devam edecek” der.
Hayatın her aşamasında durum sanki farklı mı?
Birileri hep susuyor, birileri de hep konuşuyor.
Konuştukça da kendilerini ve yaptıklarını yücelttikçe yüceltiyor.
Ta ki gerçek söz sahipleri konuşuncaya kadar...
Sizi bilmem ama biz olaya yine eğitim çerçevesinden bakacağız.
Örneğin, en çok konuşan okullar mı en iyi okul yoksa derin bir sessizlik içerisinde olanlar mı?

Yazının Devamı

Dijital kölelik!

31 Mayıs 2017

Eğer bu ülkede sıradan bir vatandaşsanız yandınız.

Devletin herhangi bir dairesine ulaşmak istiyorsunuz, ulaşamıyorsunuz. Belediyeler onlardan da fena.

Havayolu şirketlerini zaten hiç denemeyin, sinir hastası olur çıkarsınız.

YÖK, ÖSYM ve hele ki MEB için hiç uğraşmayın daha iyi.

Medyayı elbette unutmadık. Onlar da sırça köşkte oturanlardan.

Özel okullara, bankalara, emlakçılara ya da herhangi bir şeyi pazarlayanlara gelince, tüm ilgileri, sizi ikna edip, imzayı attırıncaya kadar!

Telefon şirketlerinin eline ise Allah hiç kimseyi düşürmesin!..

Yukarıdaki listeyi, uzattıkça uzatabilirsiniz.

Yazının Devamı

Sözleşmeli çilesi!

30 Mayıs 2017

MEB’in sözleşmeli dayatmasından vazgeçmesi kolay olmadı ama tekrar başladı ve onlarca sorunu beraberinde getirdi.

En önemlisi de öğretmenler arasında ikilik yarattı. Oysa aynı fakültelerden mezunlar ve aynı işi yapıyorlar.

İşte onlara göre sözleşmeli öğretmen (SÖ) ve kadrolu öğretmen (KÖ) arasındaki farklar:

- SÖ’nün il içi ve il dışı tayin hakkı yoktur. KÖ’lere bu hak tanınmaktadır.

- KÖ’lerde parçalanmış aile yokken, sözleşmelilerde eş ve çocuklar başka kentlerde.

- SÖ’nün ek dersinden SGK kesintisi yapılmaktadır. KÖ’lerde böyle bir kesinti söz konusu değildir.

- SÖ’ler idareci veya müfettiş olamazlar. KÖ’lerin bu konuda herhangi bir sıkıntısı yoktur.

- SÖ’lerin hizmet puanları yoktur. Bu sebeple 1 yıl ya da 20 yıl çalışmış olmalarının bir önemi yoktur.

Yazının Devamı

Turizmin Başkenti Bodrum (!), İranlı turistler ve eğlence

28 Mayıs 2017

Turizm sezonu açıldı açılacak. Bodrum, her zamankinden bir adım daha geride. Hiç şaşırmadım. Mevsim, sanki mayıs değil de, kasım sonu.

Doğa, çoktan sarıya bürünmüş.

Begonvil dışında çiçek de yok gibi.

Orta refüjlere sanki bin yıl hiç el değmemiş. Belli ki, Ramazan sonrasını bekliyorlar. Peki ya yabancı turistler?

Bodrum’a öyle bir yüksek beklentiyle geliyorlar ki, hayal kırıklıkları tavan yapıyor. Allah’tan doğal güzellikler, mavi turlar ve beş yıldızlı oteller var.

Otel ya da tatil köylerinin içi vaha gibi ama dışarılar sanki çöl! Otellerdeki, sitelerdeki bakım caddelerde, sokaklarda neden yok? Onlar suyu, emek veren insanı buluyor da, belediyeler neden bulamıyor? Çünkü umurlarında değil!

Turizmin gerilemesinin onlarca nedeni olabilir ama en önemlisi, yönetenlerin, hâlâ bunun farkında olmaması. Bodrum gibi hele hele Akyarlar gibi dünyanın en güzel koylarına sahip bir belde bu viranelikte olmamalı!..

Eğlence bitiyormuş!

Yazının Devamı

Belediye dershaneleri

28 Mayıs 2017

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bazı belediyelere, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin derslerine destek amacıyla “eğitim işbirliği protokolü” kapsamında, kurs açma izni vermiş.

Oh ne güzel!

Osmanlı Nazırı da “Şu okullar olmasa, eğitimi ne güzel idare ederiz” demişti.

Peki, iyi mi olur kötü mü?

Orasını zaman gösterir ama uzun ömürlü olmayacağını ve pek çok tartışmayı beraberinde getireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz...

Herkesin işi kendine!

Başkalarına görev havale etmeye bayılıyoruz.

Koskoca MEB’de eksik olan ne ki belediyeleri devreye sokuyor!

Yazının Devamı

Sağlıkta küreselleşme ve kadın olmanın ağır yükü!

27 Mayıs 2017

Bodrum’daki Temel Hemşirelik Bakım Kongresi’nde hemşirelerin sorunları tartışılıyor gibi gözükse de aslında yediden yetmişe hepimizi çok yakından ilgilendiren konular masaya yatırılıyor.

Bu tür toplantılar neden devletin kanallarında canlı olarak yayınlanmaz ki! Hadi onlar bu görevi yerine getirmiyor, özel dijital platformlarda yüzlerce kanal var, biri bu amaçla kullanılamaz mı?

Hiçbirinin, bu ülkeye ve insanına karşı, sosyal sorumlulukları yok mu? Yine aynı şekilde, hemen her abuk sabuk festivale, şenliğe, yarışmaya sponsor olan devasa kurumlar, şirketler, bilim ve insanı ilgilendiren araştırmalara, sempozyumlara neden destek olmazlar?

İlle de reklam ve kazanç bekliyorlarsa, emin olsunlar, fazlasıyla reklam da gelir, satış ve itibarları da artar! Hadi ilimden, bilimden vazgeçtiniz, bari sağlığınızı ciddiye alın! Allah korusun, birinize ya da bir yakınınıza bir şey olsa, başınızda 24 saat bekleyen ve o süreçte, sizin için en önemli kişi haline gelen hemşireler, bilimsel bir çalışma için kapınızı çaldığında, ne olur geri döndürmeyin.

Döndürmeyin ki dünyadaki gelişmelerden daha bir haberdar olup, size daha iyi hizmet verebilsinler...

Hemşirelerde, yaş ilerledikçe, tükenmişlik sendromu

Yazının Devamı

Mesleğine âşık grupların en başında kim geliyor?

26 Mayıs 2017

Mesleğine âşık olanı bulmak zor! Örneğin öğretmenler!

Göreve atanıncaya kadar ve atandıktan sonra o kadar çok eziyet çekiyorlar ki, meslek aşkı tümüyle olmasa da bayağı erozyona uğruyor. Diğer mesleklerin pek çoğunda da benzeri durum söz konusu. Ama biri var ki diğerlerinden çok farklı.

Yıllardır kongrelerini yakından izlediğim için kendilerini ve mesleğe bakış açılarını daha yakından tanıma olanağı buldum. Hemşirelik öğrencisinden hemşire profesörlere kadar, istisnasız hemen hepsi mesleğine âşık. Eğitimleri gibi çalışma koşulları da çok ağır. Ama bugüne kadar ağlayana, sızlayana rastlamadım desem, yalan olmaz.

Peki, onları, mesleklerine, bu kadar aşık hale getiren ne?

Bilerek ve severek giriyorlar, çok iyi ve çok titiz bir eğitim alıyorlar ve en önemlisi de insanı seviyorlar. Yani bir anlamda, başkalarının sağlığı için kendi ömürlerini tüketiyorlar. Hemen her kongrede, tahmin edilenin çok ötesinde içlerine kapanık oldukları için eleştirirdim. Yine değişen bir şey olmadı. Adeta verilen görevi en iyi şekilde yapmaları için kodlanmışlar. Diğer detaylar onları hiç ilgilendirmiyormuş gibiler.

Çok önemli konuşmacılar vardı, meslek ve sektördeki gelişmeleri anlattılar. Tek soru dahi soran

Yazının Devamı