Köye dayalı bir toplum elbette düşünülemez ama köysüz bir ülke de söz konusu olamaz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusumuzun çok önemli bir bölümü kırsalda yani köylerde yaşıyordu.
Oran azaldıkça azaldı ve buna hep birlikte sevindik.
Ta ki domates, soğan, kuru fasulye, kırmızı biber, mısır ithal edinceye kadar...
Köylümüzü, çiftçimizi, önce şehirlere özendirdik, ardından da bin bir zorlukla açtığımız köy okullarını bir gecede kapattık.
Sonra da binlerce köyü şehirlere bağlayıp, mahalle yaptık.
Okulsuz köyler şehirlere olan göçü daha da hızlandırdı.
Giden gitti, peki ya gidemeyenler?
TEOG Maratonu’nda ikinci tur sınavlar, yarın ve perşembe günü gerçekleşecek.
Birinci sınavda aradığını bulamayanlar, ikinci sınavda açıklarını kapatmaya çalışacak.
Peki, bu mümkün mü?..
İkinci sınav, kuşkusuz birincisinden çok daha kapsamlı ve zor olacak.
Çünkü işlenen konu sayısı çok daha fazla.
Peki, bu avantaj mı, dezavantaj mı?
Kişiden kişiye değişir.
Ama eğer isterse, her öğrenci, bunu avantaja dönüştürebilir.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, çocukları kabulünde bir öğrencinin “Üniversiteye girişin tek bir sınava bağlı olmaması gerektiği”ni söylemesi üzerine, “Aynen senin gibi düşünüyorum. Tebrik ediyorum. Şimdi Yekta Bey’e de ÖSYM Başkanımıza da söyleyeceğim. Bakalım bir çalışma yapsınlar. Bu normalde, Ak Parti’nin Hükümet Programı’nda da var” demiş!
Hayret ki hayret!
Bu konuda yazılacak çok şey var ama önce YÖK ve ÖSYM başkanlarının görüşlerini bir dinleyelim, sonra yorumlarız...
Bu kafayla aç kalırız (3)
Tarım ve hayvancılığımızın yok olma noktasına geldiğini ve gelecekte, kendi kendine yeten ülke olmaktan çıkacağımızı yazmıştık, mesaj bombardımanını tutulduk.
Meğerse bu konu herkesin canını acıtıyormuş ve yapılan hatalar, bir değil bin taneymiş.
İşte size çok çarpıcı anekdotlar!..
- İSKİ, köyümüzdeki, tarlamızdaki hatta bahçemizdeki kaynak suyunu bile kapatmak istedi, zor engelledik. Sonra nedense köyün suyu yetmez oldu. Tesadüf mü, kasıtlı mı bilemem. Köyün suyu yetmediği için tonu 1 TL olan İSKİ suyundan yararlanmak zorunda kaldık. Köy yeri olduğu için suyun tonu, şehre göre ucuz. Fakat İSKİ, suyun tonunu, şehirdeki gibi 4 liraya çıkarmak istedi ancak, 2019’a kadar erteleme alabildik. Pe
İnanç Türkeş Lisesi, 1993’te, dönemin ünlü müteahhit- lerinden Sezai Türkeş tarafından eşi adına kuruldu.
Gebze’de 400 dönümlük arazi üzerine inşa edilen ve tümü yatılı 300 civarında öğrenciye hizmet veren okul, halk arasında üstün zekâlılar okulu olarak bilinir.
Sezai Bey’in vefatından sonra okul 2001 yılında Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) devredildi.
O gün bugündür de TEV ve hayırseverlerin katkısıyla yoluna devam ediyor.
Gidip, görenler bilir muhteşem bir okul. Özellikle de öğrencileri!.
Bu yıl 6’ncısını düzenledikleri Sosyal Bilimler Çalıştayı’nın açılış konuşması için çağırdılar, koşa koşa gittim.
Çalıştay, halen ABD’de öğrenim gören Kıvanç tarafından düzenlenmiş.
Önümüz- deki 20 yıllık süreçte en önemli stratejik alanlardan biri de tarım olacak!
Peki, buna ne kadar hazırız?
Tarım alanlarımız adeta yağmalanıyor, hemen her yer beton tarlasına dönüştü!
Hadi bu müteahhitlerin umurunda değil, ya satanlara ve çok daha önemlisi aklın, bilimin Kâbe’si olması gereken üniversitelere ne demeli!
Erzurum Teknik Üniversitesi, Erzurum Ovası’nın tam göbeğine yapıldı!
Bu kararı alan TBMM’ye, YÖK’e, rektörüne, valisine, belediye başkanına, hocalarına ve öğrencilerine sadece şunu soruyorum:
İçinize siniyor mu?..
Özal’ın bu ülkeye kazan- dırdıkları elbette unutulmaz.
Peki ya kaybettirdikleri?
Örneğin, tarım ve hayvancılık?
Eğer bugün köylü, köylülüğünü unuttuysa, samanı, mısırı, kuru fasulyeyi, acı biberi dışarıdan ithal ediyorsak, bu, biraz da onun yüzündendir.
Bir yandan ille de üretim diyoruz, öte yandan dış borç yüz milyarlarca dolarla ifade edilirken, hâlâ dışarıya göz kırpıyoruz...
Yüksek teknoloji gerektiren ürünler üretmemiz belki uzun vadede mümkün ama şu an için hayal!
Üretebileceğimiz ve bunu olabildiğince artırabileceğimiz belki de tek sektör var, o da tarım ve hayvancılık!
Gelecek öğretim yılına yönelik özel okul ücretleri yakında açıklanır. 100 bin lira sınırını aşanlar olursa hiç şaşırtıcı olmaz. 50 bin liranın üzerine çıkanlar da bir hayli fazla.
Peki, aldıkları paranın karşılığını hakkıyla veriyorlar mı?
İşte o tartışılır...
Her anne, baba, en değerli varlığı olan çocuklarının en iyi okullarda okumasını ister.
Öyle de yapıyorlar.
Parası olanlar için sorun yok, çünkü parayı bastırdığınızda, anaokulundan üniversiteye kadar tüm kapılar sonuna kadar size açılıyor. Ama bazen, özellere yöneldiklerine bin pişman oluyorlar!
Çünkü ne kadar varlıklı da olsalar, sürekli yapılan zamlar morallerini bozuyor. Yabancı dil öğrenememeleri ve sınavlar için takviye alma zorunluluğu canlarını sıkıyor.
Fırtınalı bir seçim dönemi daha geldi, geçti.
İnsan her gün yeni şeyler öğreniyor, yeni dersler alıyor.
Pazar günkü referandum sonuçları da hepimize çok önemli dersler verdi.
Umarız, gereken dersler, gereken kişiler tarafından alınır.
Böylesi oylamaların kazananı, kaybedeni yoktur.
Tek kazananı vardır, o da demokrasi!
Onu yaşatmak da hepimizin asli görevi olmalıdır...
Kritik bir referandumdu. Kritik bir sonuç ortaya çıktı.