Sarıgül, yıllardır yedek kulübesinde, dev maça girmeyi bekliyordu.
Hani son dakikalarda maça girip, skoru tersine çeviren futbolcular gibi tarih yazmak istiyordu.
Hep alternatifti, gözünün içine bakılıyordu ama ne o, ne de onu kadroya alacak olanlar, bir türlü karar veremiyordu.
Yedek kulübesinde yaşlanıp gidecek diyenler oldu. Ama o, hep maçların en büyüğünü bekliyordu.
Ve nihayet işte o an geldi, kadroya alındı.
Süper ligin, süper maçı 30 Mart’ta.
Maçı alırsa hiçbir şey artık eskisi gibi olmaz, ama eğer o altın golü atamazsa, başkaları bir yana, en büyük hüsranı kendisi yaşar...
Kuraklık alarm veriyor. Televizyonlarda, gazetelerde neredeyse hemen her gün, bu yönde haberler yapılıyor.
Felaket senaryoların içerisinde su kesintilerinden, kıtlığa yok yok...
Barajlar boşaldı, buğday tohumları toprakta çürü3dü.
Üretici perişan, yerel yönetimler telaşta, siyaset ise seçim derdinde...
Türkiye’nin dört bir yanında yağmur dualarına çıkıldı. Hava tahminleri, en çok izlenen program oldu.
Yaz aylarında su kesintileri başlayacak, ürün fiyatları patlayacak, açlık tehlikesi baş gösterecek, sadece tarım değil hayvancılıkta da zor günler yaşanacak deniliyor. Hem de hemen her yıl daha da artan bir oranda...
Peki yağmur duasına çıkmanın, kar yağsın diye beklemenin dışında yapacak bir şey yok mu?
Sınavsız üniversite mümkün mü? Buna inananlar var ki, sık sık gündeme geliyor.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da onlardan birisi ki, “Sınavsız Üniversite“ müjdesi vermiş.
Amerikan modeli getirecekmiş ve sistem, pilot olarak denendikten sonra, 2,3 yıl içerisinde uygulanır hale gelecekmiş...
Bu müjdeli haberin detaylarına girmiyorum, çünkü hiç bir inandırıcılığı ve uygulanabilirliği yok.
Belli ki, birileri, yine, önceki bakanları olduğu gibi, yeni Bakan Avcı’nın da kafasını karıştırmış.
Bakan Bey, böylesi müjdeli açıklamalar yapmadan önce, keşke, konuyu, sivil toplum örgütleri ve basınla da enine boyuna tartışsaydı.
En azından TEOG ve dershaneler konusundaki kaos yaşanmazdı!..
TED Koleji, Ankara’nın en köklü ve marka değeri en yüksek eğitim kurumlarından biri. Atatürk’ün direktifiyle yabancı okullara alternatif olarak, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İnönü ve arkadaşları tarafından kuruldu.
Cumhuriyetin önemine vakıf, o günün Ankara’sının ruhunu taşıyan donanımlı gençler yetiştirdi. Ve bu gençler, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin lokomotifi oldular. Kimi doktor, mühendis, kimi öğretmen, diplomat, kimi de politikacı ya da işadamı olarak modern Türkiye’nin kurulmasında, önemli roller üstlendiler.
Ve hemen hepsi, Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ve arkadaşlarının heyecanını, azmini, mücadele hırsını yüreklerinde hissetiler... TED uzun yıllar Ankara dışına açılmadı, açılsa da yayılması sınırlı kaldı.
Sonra zincir okullar kervanına o da katıldı. Türkiye’nin dört bir yanında bayrak dalgalandırdı. İstanbul’da da açıldı ama TED Ankara olarak değil İstanbul olarak.
Ve bir türlü frekansları uyuşmadı.
Oysa kurucuların tamamı TED Ankara mezunuydu... TED Ankara’nın desteğiyle şimdi İstanbul’da yeni bir TED bayrağı göndere çekildi. İlk öğrencilerini, önümüzdeki öğretim yılında alacak. Kurucuları, maaile yani anne, baba ve çocukları Ankara TED’li olan Ilıcak
Türkiye ile Batılı ülkeler arasındaki en önemli fark nedir diye bir kıyaslama yapılsa, hiç abartısız, yüzlerce hatta binlerce kriter sayılabilir. İşte onlardan birisi de kütüphane sayısının yetersizliği ve çalışma saatleri.
Kütüphane sayımız, dünden bugüne hep azdı. Olanlar da maalesef göstermelik olmanın ötesine geçemiyor...
Üniversite ziyaretlerinde, ilk uğraklarımızdan birisi de kütüphaneler oluyor. Pek çoğu veri tutmuyor. Sadece toplam kitap sayısı ve gelen ziyaretçi sayısı biliniyor o kadar!
Oysa, en çok hangi kitaplar okunuyor, hangilerinin hiç kapağı açılmadı, en çok yönlendirmeyi hangi bölüm ve hangi hocalar yapıyor, genel ilgi hangi yönde, bunlar hiç soruşturulmuyor.
Çok daha önemlisi öğrenciyi, kütüphaneye yönlendirici çaba neredeyse yok gibi.
Bu konuda başarılı bir performans sergileyen eğitim kurumlarımız, kütüphane ve kütüphanecilerimiz yok mu?
Elbette var. Ama sayıları o kadar az ki!..
Liselere Giriş Sınavı SBS kaldırılarak yerine TEOG getirildi.
Yeni sisteme göre, 8’inci sınıf öğrencilerine uygulanan, Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler, Fen, İngilizce ve Din Kültürü-Ahlak Bilgisi yazılı sınavlarından birisi, merkezi olarak uygulanacak ve bu sınavda alınan puanlar, hem karne notu olarak değerlendirilecek hem de liselere girişte esas alınacaktı. Ama 28-29 Kasım’da gerçekleştirilen sınav sonuçları hala açıklanmadı. Diğer tüm derslerin sınav sonuçları ve bu derslere ait diğer sınavların notları, E-Okul sistemine girmesine karşın, merkezi sistem sonuçları hala belli olmadı. Bu yüzden ciddi sorunlar yaşanmaması için sınav sonuçlarının bir an önce açıklanması gerekiyor. Oysa Ankara’dan gelen bilgiler hiç de iç açıcı değil.
MEB’in sınavlar dairesini yakından bilenler, “Görevliler, canla başla, adeta köle gibi çalışıyorlar ama sistem o kadar eski ve çalışan sayısı o kadar az ki, bu ağır yükün altından kalkmaları mümkün olmuyor” dediler. Daha da vahimi, olası bir hata yaşandığında, itiraz süresi de olmayacağı için, tıpkı geçen yılın SBS’sinde olduğu gibi karne notlarının tümden değişmesi de gündeme gelebilir...
Çok geç kalındı!
Temel Eğitimden Ortaöğretime
Genç Bakış’ta, önceki gece, yargıda yaşanan son gelişmeleri masaya yatırdık. Anayasacı Prof. Dr. Süheyl Batum ile Cezacı Prof. Dr. Ersan Şen konuğumuzdu. Ankara’da, THK Üniversitesi’nde gerçekleşen programda, öğrencilerin neredeyse tamamının, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğuna inanmaması en ilginç tespitlerden birisiydi. Sandık mı, hukuk mu sorusuna da cevap aranan programda, yeniden yargılamalar da gündeme geldi. Prof. Batum ile Prof. Şen arasında zaman zaman yaşanan derin görüş ayrılıkları da özellikle dikkat çekti. İşte programdan satır başları:
Yargı baskı altındaProf. Dr. Ersan Şen:
- Anayasa’nın 138. Maddesi yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını tanımlayan, hakimler açısından meseleye bakan en tepedeki kural. Bu kurala göre yargının bağımsız ve tarafsız olmaları gerekir. 138. madde sorunu uzun zamandır var. 2010 yılı referandumu ile başlayan bir süreç değildir. Türkiye’de iddianameler hazırladığı için görevden alınan ihraç edilen savcılar var. Türkiye’de yargı her zaman baskı altındadır.
- 17 Aralık 2013 operasyonu olmasaydı aynı paralellik devam ederdi. 2010’da bu olmaz dedim. HSYK gibi bir yapı olmaz dedim. Hakimler ayrıdır, savcılar ayrıdır. Amaç 7
2013 SBS sınav sonuçları iptal edildi. Milyonlarca veli ve öğrenci ayakta. Bunun böyle olacağı, ta en başından belliydi.
Yaz aylarında, Milliyet’te bu konuda onlarca haber yaptık, MEB’i uyarmaya çalıştık. Ama hiç dinlemediler. Yanlışta ısrar ettiler ve bugün bu noktaya gelindi.
Peki bundan sonra ne olacak?
Okullarda birinci yarıyıl bitmek üzere ve puanların yeniden hesaplanıp, yeniden yerleştirme yapılması neredeyse imkânsız. Ama ortada da çok büyük bir haksızlık var ve bunun bir an önce düzeltilmesi gerekir.
MEB, eminiz ki enerjisini yine, çözüm üretmek için değil karara itiraz için harcayacaktır.
Bu da yeni bir zaman ve itibar kaybı demek. Oysa bir an önce yargı kararını kabullenip, çıkış yolu arasa, çok daha iyi olur.
Örneğin puanlar yeniden hesaplanır ve bir üst tercihine çıkma olasılığı olan öğrenciler için söz konusu okullarda, ekstra kontenjanlar açılarak, gitmek isteyenlere bu olanak tanınır.