Milliyet, üniversiteye hazırlanan adayların bu yıl da yanında olacak. Her hafta perşembe günü gazete içerisinde yayınlanacak Kazandıran Sorular’la çok daha yüksek puan almalarına olanak sağlayacak....
Yazının devamını Milliyet gazetesi YGS KAZANDIRAN SORULAR sayfasından okuyabilirsiniz...
Türkiye’nin sıcak hem de sımsıcak bir gündemi var.
Sabah haberleri, bırakın akşamı, öğleye kadar eskimiş oluyor.
Önceden haftada bir, sürmanşet dediğimiz çarpıcı haberler bulmak zordu.
Şimdi neredeyse hemen her gün sürmanşetlik üç, beş haber çıkıyor...
Ve her haber, birilerinin canını sıkıyor. Ülke gerildikçe geriliyor.
Peki kime yararı var?
Bize mi, ülkeye mi, evrensel değerlere mi?
Milli Eğitim Bakanlığı orta öğretime yönelik ilginç bir rapor yayınladı.
Politika belirleyiciler ve uygulayıcılar için temel bir kaynak teşkil etmesi için hazırlanan Ortaöğretim İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda, 2003-2013 değişimi ve 2023’e bakış açısı analiz edildi.
Farklı başlıklar altında, farklı tespitler ve farklı bakış açıları sunan rapor, görünen o ki teorik olmanın ötesine geçememiş.
Ortaya konulan rakamlarla, fiili durum birbirinden çok farklı.
İsterseniz gelin önce tespitlere bir göz atalım, sonra da mevcut durumun bir değerlendirmesini yapalım:
Seçmeli dersler
Pek çok konuda olduğu gibi televizyon kanalları ve televizyon programlarının da reyting sıralamaları yapılıyor?
Reklamların saniye ücretleri ona göre belirleniyor, programların devamı ya da kaldırılmalarına da yine ona göre karar veriliyor.
Keşke biraz da adil olunabilinse!..
Yapılan yanlışlığın daha iyi anlaşılabilmesi için eğitimden örnekler vererek konuyu biraz daha açmak istiyorum.
Örneğin Anadolu liseleri ve üniversite giriş sınavlarında, Türkiye’nin en iyi okullarıyla üç sınıf bir arada eğitim yapan ya da derslerinin çoğu boş geçen okullar, aynı sınava sokuluyor ve yüz yıllık okullar ile 30 bin lira yıllık öğrenim ücreti olanlar derece aldık diye kasım kasım kasılıyorlar. Tıpkı, kaplumbağa ile tavşanı aynı kategoride yarıştırıp, sonrasında, tavşanın en hızlı benim diye böbürlenmesi gibi...
Üniversitelerin reyting sıralamaları, daha önce, eski-yeni, tıp fakültesi olan olmayan fark etmeksizin, tek liste halinde yapılır ve listenin en başında da hep eski üniversitelerle, tıp fakültesi olanlar yer alırdı. Çünkü öğrenci ve öğretim üyesi sayısında olduğu gibi yayın avantajı da hep onların lehine olurdu.
Şimdi, son 10 yılda kurulanlar, tıp fakültesi olanlar ayrı bir
Türkiye’nin en büyük okul zincirlerinden birisi de Bilfen Okulları. Anaokulundan ilköğretime, fen liselerinden meslek liselerine çok farklı alanlarda, çok iddialı okulları var. Üniversite için de fazlasıyla hazırlıklılar ama YÖK yasasının değişmesini bekliyorlar...
Çok mütevazı koşullarda açılan ilk okullarını bugün gibi hatırlıyorum. Aradan 25 yıl geçmiş! Osman Hoca’nın sıfırdan başlayıp adeta tırnaklarıyla kazıyarak geldiği bugünkü nokta, tüm gençlere ve öğretmenlere örnek olmalı. Özellikle de yakın çevresine!
Nasıl ki o sıfırdan başlayıp bir eğitim imparatorluğu yarattıysa aynı azimle başka gençler de başka öğretmenler de bunu başarabilir. Başarmalılar da. Çünkü ülkemizin daha binlerce iddialı öğretim kurumuna ihtiyacı var...
Osman Hoca, diğer eğitim duayenlerinden bazıları gibi ne bir şovmen ne de aklının önüne geçen hırslara sahip. O bir gönül insanı, iyi bir eğitim dostu ve biraz da aşırıya kaçan şekilde temkinli.
Kimliği ile değil, yaptıklarıyla tanınmak için yola çıktı, öyle de devam ediyor. Öğretim ve yönetim kadrosu hep çok iyi oldu ve hiç birinin gözü dışarıda olmadı.
Bilfen için Osman Hoca ne ise Nurşen Hoca da o. Biri patron diğeri de yönetici olarak hep
Dijital Çağ’da yaşıyoruz. Ve tüm dünyada olduğu gibi dijital dünyanın kuralsızlığı herkesi rahatsız ediyor.
Ne hukuki bir altyapısı var ne de etik değerleri.
Zamanla oluşacak. Ama belli ki bu çok sancılı olacak!..
Yararları kadar zararları da olduğu konusunda sık sık yazılar yazıyoruz.
Özellikle de çocukları ve gençleri, olumlu ya da olumsuz nasıl etkilediğine sık sık vurgular yapıyoruz.
Bugüne kadar hep dijital dünyanın eğitim ayağını konuşup, tartıştık. Artılarını, eksilerini yazdık.
Şu günlerde ise hukuki boyutları tartışılıyor. Hatta yasal düzenlemelere gidiliyor.
Azerbaycan Bağımsız Milletvekili Ganire Paşayeva önceki gece, Genç Bakış’ta konuğumuzdu.
Eski bir gazeteci olan ve dünyanın sıcak bölgelerinde, zor dönemlerde görev yapan Paşayeva, halen Avrupa Parlamentosu’nda ve daha pek çok uluslararası platformda ülkesini temsil ediyor.
Tıp ve hukuk fakültelerini bitiren, siyasal bilimlerde de doktorası bulunan Paşayeva, Amasya Üniversitesi’nde gerçekleşen programda, öğrencilerin sorularını içtenlikle cevapladı. İşte programdan satır başları:
Demokrasi olmadan olmaz!
İşe girmenin olmazsa olmaz kurallarının en başında iyi bir eğitim kadar iyi bir staj dönemi geçirmiş olmak geliyor. Çünkü, hemen her işveren, iş başvurularında deneyim istiyor.
Deneyim yoksa iş de yok deniliyor. Ama iş staj yapmaya gelince, neredeyse hiç kimse kapısını açmıyor.
Bu çerçeveden bakıldığında, öğrencilerin en büyük sorunlarından biri de, staj yapma olanaklarının giderek daha zor hale gelmesi.Çünkü, işverenler getirdiği mali külfet gerekçesiyle stajyerlik uygulamasına artık hiç sıcak bakmıyor.
Bu konuda, ya yasal zorunluluklar getirilmeli ya da Maden Mühendisleri Odası’nın yaptığı gibi herkesin taşın altına elini koyacağı samimi kampanyalar başlatılmalıdır...
Havuz oluşturuldu
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, yayınladığı bildirilerle ilgili herkesi, staj konusunda duyarlılığa davet ediyor. Ama ne kadar ciddiye alınıyor işte o tartışılır. İşte o davet metinlerinden biri: