Abbas Güçlü

Yeni yıl için hepimiz dileklerde, temennilerde bulunduk. Umarız hemen herkesin bu dilek ve temennileri, yeni yılda karşılık bulur...
Yıllardır hem de çok uzun yıllar atama bekleyen öğretmenler, bu yıl için toplu dilekte bulundular ve seslerini, sadece ülkeyi yönetenler değil, herkes duysun istediler.
Aslında onların kendileri için bulundukları bu dilekler, kendilerinden çok, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için! İşte bu yüzden, aşağıdaki dileklerin gerçekleşmesi adına herkesin kendi ölçüsünde çaba göstermesinde yarar var. Ve eminiz ki, başta iktidar ve siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve veliler olmak üzere herkes üzerine düşeni yapacaktır...
Önceki Bakan çok katıydı. Şubat atamasını ağzına bile almıyordu. Ama işte demek ki yapılabiliyormuş. 10 binden fazlası da pekala gerçekleşebilir. İşte kimi atanma ihtimali belirdiği için mutlu, kimi sırasının yetip yetmeyeceğini kara kara düşündüğünden buruk, kimisi ise sıralaması çok gerilerde olduğu için üzgün yüz binlerce atama bekleyen öğretmenimizin 2014 dilekleri:

Ne istiyorlar
- Şubatta 40 bin öğretmen arkadaşımızın öğrencilerine kavuşarak mutlu olmasını diliyoruz.

İstatistikler, Türkiye’de her 10 gençten birisinin bilgisayar bağımlısı olduğunu söylüyor. Eminim ki, gerçek bağımlı sayısı çok daha fazladır...
Çünkü hiç kimse, herhangi bir konuda bağımlı olduğunu kabul etmiyor. Tıpkı sigara ve dizi bağımlılığında olduğu gibi.
Peki dünyada durum farklı mı?
Bizim kadar olmasa da, onlarda da bağımlılığın dozu giderek artıyor.
Ve bu da ciddi bir tartışma konusu.
Yani artık bilgisayarın faydaları kadar zararları da konuşulmaya başlandı.
Hem de çok uzun süredir...

Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, dünün en önemli konuları bile unutulup gidiyor.
Örneğin 4+4+4’e geçmek iyi mi oldu, kötü mü?
Alınan ilk sonuçlar ve yapılan ilk değerlendirmeler ne yönde?
Bu konuda bir rapor hazırlandı mı, bilmiyoruz.
Keşke hazırlanmış olsa ama bu konuda hiç umutlu değiliz.
Tıpkı yıllarca bir dayatma şeklinde uygulanan ve eğitim sisteminin kimyasını bozan 8 yıllık kesintisiz eğitim gibi. Bu da yarattığı tahribatla unutulup giderse hiç şaşırtıcı olmaz...
Ama bugün asıl değinmek istediğimiz konu, önceki yılın en önemli tartışma konularından birisi olan okula başlama yaşı!

Eğitimde zor bir yıla giriyoruz. Herkes bunun farkında. Ama temenniler hep olumlu yönde.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile yeni yılı konuştuk. Tıpkı eğitimin diğer aktörleriyle olduğu gibi onunla da karşılıklı olarak, her şey çok daha güzel olsun temennisinde bulunduk.
Bakan Avcı, son dönemlerin en iyi niyetli bakanlarından biri ve yediden yetmişe herkesin desteğini fazlasıyla hak ediyor. İnatçı değil. Doğrunun peşinde gidiyor. Bunu yaparken de ne partisini ne de başkalarını kırmamaya aşırı özen gösteriyor. Yeni yılda işi zor. Hem de çok zor.
Çünkü seçimlerin ana malzemelerinden birisi de eğitim olacak.
Hak etmediği birçok ithamla karşılaşacak. Oysa onu rahat bırakmak gerekir ki, eğitimin sorunlarına çare olabilsin.
Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği açısından herkesin kendisine yardımcı olması gereken bir dönemden geçiyoruz.
Umarız, hak ettiği desteği bulur.

Her şey okulda mı öğrenilir? Asla. Peki okul dönemi bitti mi?
Aksini iddia edenler olsa da kesinlikle hayır.
Her şey gibi bilginin de hızla tüketildiği bir dönemden geçiyoruz. Öğrenme yöntemleri de hızla değişiyor. Eğitim hantal, gençler sabırsız!
İşverenlerin istediği donanımı, okullar sağlamıyor.
O donanım olmadan da işe girilemiyor. İşsizlik aldı başını gidiyor...
Gençler gibi yetişkinler de arayış içerisinde. İşte bu yüzden alternatif eğitim kurumlarının sayısı hızla artıyor...

Üniversite giriş sınavları için başvurular dün başladı. Ama sınavsız üniversite hayali bir türlü hayata geçmiyor. Görünen o ki, bu yıl da değişen bir şey olmayacak!
Oysa, kontenjanı dolmayan bölümler için sınava hiç gerek yok!..
YÖK ve ÖSYM, bu işin içerisinden çıkamıyor. MEB’in işleri ise başından aşkın. Peki o zaman bu cesur kararı kim alacak? Elbette siyasiler. Ama şu sıralar, onlar da çok meşguller...
Başvuru nasıl eritilir?
Üniversite sınavları için bu yıl da muhtemelen bir buçuk milyona yakın aday başvuracak.
Ve yine bu yıl, en az 150 bin kontenjan boş kalacak!
Dershanelere yine yüz binlerce öğrenci akın edecek ve milyarlarca lira yine buhar olup uçacak.

2013 eğitim açısından fırtınalı bir yıldı. Neler olmadı ki?
En başta da dershaneler. Serbest kıyafet, andımızın kaldırılması 4+4+4, SBS, YDS, FATİH, çöpe atılan YÖK Yasa Taslağı ve en önemlisi de bakan değişikliği.
Peki taşlar yerli yerine oturdu mu, fırtına dindi mi?
Evet demek çok zor.
Bu yıl çok seçim var ve seçimin ana malzemelerinden birisi de eğitim ve gençler. Dershaneler, öğretmen atamaları ve üniversiteler, bu yıl çok konuşulacak? Fırtına, önce YÖK’te başlayacak sonra üniversitelere yayılacak beklentisi var.
Umarız doğru çıkmaz.
Umarız, üniversitelerdeki huzur, hiç bir şekilde bozulmaz...

Hep o en güzel günü ararız ya, işte bugün, niye o gün olmasın ki!
Yeni bir başlangıç için daha uygun bir gün olamaz.
Ertele ertele nereye kadar?
Ve bu en güzel güne bizim de bir katkımız olsun...
Bircan Silan, bizim meslekten ama halkla ilişkiler yapıyor. Sanatçıların en yakın dostu. Onların eli ayağı. Farklı bir yeni yıl kutlaması yaptı. Yeni yıla girerken “Can Yücel’e Koca Nazım da eşlik etsin istedim...” demiş. İyi de etmiş:

Daha ne olsun kardeşim